Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Nahda Barajı’ndaki sorun ne hukuki ne de teknik!

ABD yönetimi iktidardaki ilk 100 gününde, Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı sorunundan haberdar olmasına rağmen sorunu çözmeye yönelik hiçbir şey yapmadı. İlk 100 gün tamamlandıktan sonra ise Jeffrey D. Feltman’ı ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi olarak atadı. Barajın inşaatının başladığı 2011 yılından bu yana Afrika Boynuzu’ndaki mesele büyümeye devam ediyor.
ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey D. Feltman’ın bölge turu sırasında ve sonrasında meseleyi takip eden herkesin zihnini meşgul eden sorular şunlardı:
Üç taraf arasındaki sorunların çözülmesinde Feltman’a güvenilebilir mi? ABD yönetiminin bu hareketi ile dünyadaki önemli meselelerin merkezinde yer aldığını, etkili olduğunu ve hiç kimsenin sahip olmadığı bir inisiyatif hakkına sahip olduğunu gösterdiği şeye Feltman ulaşabilir mi?
Yazının sonunda kendimizi aslında başka bir şey kastederken farklı bir şey hakkında konuşurken bulmamak için soruları cevaplamadan önce ilk olarak kullanacağımız kelimelerin anlamlarını belirlemeliyiz. Bu, Sokrates’in öğrencileriyle konuşurken izlediği bir yoldu. Sadece amaçladığı şey hakkında konuşmak istiyordu ve bu yüzden öncelikle kelimeleri tanımlıyordu.
Bu, sadece kelimelerin anlamlarını önceden tanımladığı için değil, aynı zamanda hiçbir fayda getirmeyecek zaman, çaba ve para israfı olan detaylar üzerinde durmamızı engellediği için de herhangi bir mesele hakkında konuşurken izlenebilecek en doğru yol.
ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey D. Feltman’ın Kahire, Hartum ve Addis Ababa’ya yaptığı ziyaret turu çerçevesinde anlamlarını belirlememiz gereken kelimelerin başında iki kelime geliyor. Bunlardan ilki doğası gereği tartışmalara yol açan baraj dosyasında ABD’nin bir şey yapabilme “gücü”. İkincisi ise bu şeyi yapmaya yönelik sahip olduğu “irade”.
“Güç” konusunu ele alırsak, ABD’nin güçlü olduğu su götürmez bir gerçek. ABD’nin elinde Etiyopya’nın nehir kaynaklarında kendi çıkarlarını koruduğu gibi aynı kaynaklarda Mısır ve Sudan'ın çıkarlarını da koruyacak bir anlaşma imzalanması için Etiyopyalı karar mercilerini müzakere masasına getirebilecek etkili kartlar var.
ABD isterse yapabilir ve güç yetirebilir.
Aksi takdirde dünyamızdaki süper güç ve yeryüzündeki ülkeler arasında liderlik iplerini elinde tutmayı hak etmezdi değil mi?!
Bu yapabilme ve güç yetirebilme ile ilgili. Ancak ikisi birlikte bir şeyi temsil ederken bunları üç ülkenin gerçekliğine çevirecek siyasi irade başka bir şey.
Müzakerelerde Etiyopya önsözler olmadan imza oturumunu terk etmeseydi Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi bu iki şeye sahip olabilirdi.
Etiyopya’nın müzakerelerden çekilmesi hala bir muamma; çünkü o zamanlar Trump'ın şahsen izlediği ve gözetmenlik yaptığı uzun müzakerelerin ardından taç giyme törenine gelmiştik. Bu ani çekiliş, pek çok bilmeceyi içinde barındıran listedeki tek bilmece değildi.
Etiyopya tarafı diğer iki tarafla bir araya geldiği her toplantıda bir şeyler söyledi ancak sonra iş ciddiye binince söylediklerinin aksini yaptı.
Kendisine duyulan güvenin kaybedilmesi açısından yaptıklarının sonuçlarını düşünmeden bütün zamanını bu şekilde harcadı. Bu da Nahda Barajı dosyasındaki diğer iki tarafı ülkelerinde yaşayan 150 milyon insanın çıkarlarını korumak için uygun gördükleri adımları atmaya itti.
Önceki ABD yönetiminin gücü ve iradesi vardı.
Bu, ABD’yi üç ülkenin dışişleri ve sulama bakanlarını Washington’a davet etmesini sağlayan şeydi.
Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde Trump'la birlikte çektirdikleri fotoğrafı hala hatırlıyoruz.
Bu görüşmenin ardından müzakereler kapsamında toplantı ardında toplantı yapıldı.
Bu durum son toplantının başarısız oluşuna kadar sürdü. Çünkü Abiy Ahmed hükümeti son anda sorumsuzluktan başka bir şey göstermedi!
Trump yönetimi, sadece Etiyopya hükümetini ABD yardımlarından mahrum bırakma gücüne sahipti.
Bu, imza atma zamanı gelince ortadan kaybolan Etiyopya tarafının doğru yola dönmesi umuduyla yapılan bir yaptırımdı!
Ancak Etiyopya bu yola geri dönmedi. Sürekli bilmediğimiz ve müzakere sürecinde insanlara veya ortaklarına açıklamadığı bir şeyi düşünüyor gibiydi.
Müzakerelerin öne doğru tek bir adım bile atılmadan “yerinde sayması” normaldi.
Trump başkanlık koltuğundan inerken Abiy Ahmed yerinde kaldı.
Yeni yönetim Beyaz Saray’a geldiğinde Etiyopya’ya sağlanan yardımları Nahda Barajı konusunda olumlu adımlar atmak ile ilişkilendirmeyeceğini söyledi.
Bu da Biden yönetiminin Etiyopya’nın gösterdiği tavırdan yana olmazsa tarafsızlığa tahammül edemeyen, bunun etkileri ile başa çıkamayan ve sonuçlarına katlanamayan bir dosyada tarafsız olacağı anlamına geliyordu.
Bu tutumun içinde, Biden yönetiminin sorunu çözme gücüne sahip olduğunu ancak çözüme ulaşmaya yardım etme ve bunu dayatma iradesine sahip olmadığını gösterecek yeterli işaretler vardı. Biden yönetimi irade sahibi olsaydı, yardımlar ile müzakerelerin başarılı olmasını birbiriyle ilişkilendirirdi.
Tabi dosyaya Trump’ın kendisine bıraktığı dosyalardan biriymiş gibi yaklaşmasaydı ve aralarındaki açık siyasi rekabetten dolayı selefinin Nahda Barajı dosyasında yaptıklarının tam tersini yapmak zorunda olmasaydı.
ABD temsilcisinin turu, Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi’nin üç ülkenin başkentlerine yaptığı turla kesişti. Feltman üç ülkenin başkentlerinden birinden ayrılır ayrılmaz Tshisekedi yerini dolduruyordu.
Tshisekedi Afrika kıtasındaki bir ülkenin başkanı sıfatından önce, Afrika Birliği (AfB) Dönem Başkanı sıfatıyla düzenlediği bu turda Kahire’den başlayarak Hartum’a, oradan da Addis Ababa’ya geçti. Nitekim AfB bir yıl birkaç aydan beri müzakerelerin gözetmenliğini yapıyor.
Biden yönetiminde temsilcisi gelmeden önce olmayan irade farklı bir şekilde Tshisekedi’de de yoktu.
Zira iradesi olsaydı bölge turuna Kahire’den ya da Hartum’dan başlamak yerine tutumundan vazgeçmeyen Addis Ababa’dan başlardı.
Zira iki başkent de her tutumlarında esneklik göstererek sorunun çözülmesini istediklerini ve adil bir sonuca varmalarını sağlayacak her şeyi sunmaya hazır olduklarını söyledi.
Yani diğer bir ifadeyle sorun burada Addis Ababa’da. Kahire ve Hartum’da değil.
Addis Ababa’nın elinde bir girişimle geldiği söylendi ancak bu ne açıklandı ne de içeriği hakkında bir şey söylendi.
Bu da isterse gücünü toplamasına yardım edecek kartlara sahip olduğu için meseleyi hala içine girdiği çıkmazdan kurtarabilecek AfB adını taşıyan bir girişimdi!
Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yasir Abbas, Etiyopya’nın eski yaklaşımı ile müzakerelere geri dönülmesinin vakit kaybetmekten başka bir şey olmadığını söylediğinde yeterince açıktı.
Kesinlikle haklıydı. Çünkü Feltman ve aynı şekilde Tshisekedi üç ülke arasındaki müzakerelerin yeniden başlaması çağrısında bulunuyorsa bu, aynı şeyi yapıp sonra bir de üstüne farklı bir şey çıkacağını umarak vakit kaybetmekten başka bir şey değil!
Müzakereler başladığından beri bir masanın etrafında toplanmış üç taraf bir teknik konulardan, bir de yasal konulardan bahsetti. Ancak gerçek şu ki özellikle Etiyopya tarafının konuşmalarını takip eden herkes sorunun ne teknik ne de yasal olduğunun, aksine ete kemiğe işlemiş biçimde siyasi olduğunun farkında!
Feltman’ı gönderen yönetim de Kongo Demokratik Cumhuriyeti yönetimi de biliyor ki, başından beri barajı doldurma şekli, işleyiş biçimi ve kuraklık oluşması ya da oluşmaması hakkındaki tartışmalar için tüm bu zamanın ve çabanın harcanması Addis Ababa'nın usulden kaçıp fürûyu tartışmasına neden olan Etiyopya siyasi iradesinin olmayışının diğer bir yüzü. Böyle bir irade olsaydı sorun anında çözülürdü.