Abdurrahman Şalkam
TT

Nahda Barajı: Dolum öncesi ve sonrası

Etiyopya’nın Hedasi (Nahda) Barajı yakın ve uzak güçlerin etrafında sürü oluşturduğu bir Afrika krizinin merkez üssü. Afrika onun etrafında döndü ve farklı seviyelerde içine daldı. Son katılımcısı, Afrika Boynuzu Özel Elçisi seçilen deneyimli siyasetçi Jeffrey Feltman. BM Siyasi İşler Genel Sekreter Yardımcısı olarak da çalışan Feltman’ı yakından tanıdım ve yıllarca onunla birlikte çalıştım. Bu nedenle son görevine atandığını duyduğumda bu haberin üzerinde durdum. Bu akıllı politikacı ve kriz uzmanı, yanında ne kadar ABD'nin ikna veya güçlü baskı suyunu taşırsa taşısın sıcaklığı düşmeyecek yanan bir kutuya girme riskini almayı kabul mu ediyor?
Dönem başkanlığının değişmesi ve Afrika'nın en güçlü ülkesi, bir direniş tarihi sembolizmine sahip Güney Afrika'dan, Nil Nehri'nin önemli kaynaklarından biri olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne geçişiyle Afrika Birliği, üç ülke, Etiyopya, Sudan ve Mısır arasındaki krizde gerçek bir atılım gerçekleştiremedi. Krizin suları, kıta ile BM Güvenlik Konseyi arasında gidip geldi ve Konsey de onu bölgesel örgütlere bölgesel nitelikteki sorunları çözme yetkisi veren BM Antlaşması'nın 7. bölümüne havale etti. Nahda (Rönesans) Barajı, Nil suyu sorununu, mansap* ülkelerinin bu sudaki payı ile memba ülkeleri ve geçtiği ülkelerinin yükümlülükleri gibi eski bir konuyu tekrar gündeme getiriyor. 1902 yılında Mısır ve Sudan’daki İngiliz manda yönetimi, Etiyopya İmparatoru Menelik ile Etiyopya'nın Nil Nehri, Sobat Nehri veya Tana Gölü üzerinde Sudan ve Mısır'a suların akışını etkileyecek herhangi bir faaliyette bulunmaması karşılığında, Sudan'ın Benishangul bölgesini kullanma hakkı veren bir anlaşma imzalamıştı. 1929'da da İngiltere, sömürgeleri olan Tanzanya, Kenya ve Uganda adına Mısır hükümetiyle onun izni olmadan Nil üzerinde inşa edilen herhangi bir projeye itiraz etme hakkı veren bir anlaşma imzalamıştı. Yani Mısır, rızası olmadan başlatılan herhangi bir projeyi veto etme hakkına sahip ve söz konusu anlaşma Mısır'ın yıllık su payını 48 milyar metreküp olarak belirlemişti.
1959'da Mısır ile Sudan arasında varılan uzlaşılardan sonra, Mısır'ın payı 55 buçuk milyar metreküpe, Sudan'ın da 18 buçuk milyar metreküpe çıkarıldı. Bu anlaşma önceki anlaşmaları geçersiz kılmıyordu. Gelgellim bazı Nil havzası ülkelerinde, sömürge döneminde imzalanan anlaşmaların feshedilmesi çağrısında bulunan sesler yükseldi. 2010 yılında Entebbe'de bununla ilgili bir belge imzalandı, ancak Mısır ve Sudan bu belgeyi imzalamadılar. Afrika Birliği Antlaşması, Afrika devletleri arasında sömürgecilik döneminden miras kalan sınırlara saygı gösterilmesini şart koşuyor. Etiyopya’nın da aralarında olduğu Afrika ülkeleri ise, Afrika Birliği Antlaşması’nın bu maddesinin yalnızca sınır meseleleriyle ilgili olduğunu savunuyorlar.
Bu mantık temel alınacaksa, Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler bozulur. Sözgelimi Libya ile Çad arasında iki ülke sınırındaki Aozou Şeridi’nin mülkiyeti konusunda bir anlaşmazlık baş gösterdiğinde, iki ülke Uluslararası Adalet Divanı'na başvurma konusunda anlaşmış ve mahkeme Çad lehine karar vermişti. Kararını da şu iki gerekçeye dayandırmıştı; birincisi Mussolini - Laval Anlaşması. Anlaşma, İtalya’nın Libya'yı işgali sırasında İtalya Başbakanı ve Dışişleri Bakanı olan Benito Mussolini ile o dönemde Çad'ı işgal eden Fransa Dışişleri Bakanı Laval arasında imzalanmıştı. İkilinin imzaladığı ve Libya ile Çad arasındaki sınırı belirleyen bu anlaşmaya göre Aozou Şeridi Libya'ya aitti. Ne var ki Fransız Ulusal Meclisi anlaşmayı onaylarken, İtalyan parlamentosu onaylamadı. Kararın dayandığı ikinci gerekçe, Afrika Birliği Antlaşması’nın sömürge döneminde belirlenen sınırlara saygı duymayı şart koşan maddesi. Libya, iyi niyetini göstermek için kararı kabul etti. Oysa anlaşmanın İtalyan parlamentosunda onaylanmamasının yanı sıra sömürge dönemi hakkında da uzun bir tartışmaya girebilirdi.
Etiyopya bugün Nahda Barajı'nı anlaşmazlığın odak noktası, müzakerelerin, uluslararası ve bölgesel girişim süreçlerinin gündemi haline getirdi. Bu konu ormanı, yani Mısır ve Sudan’ın birden fazla anlaşma ile tescillenmiş su paylarını, gizleyen bir ağaca dönüştü. Etiyopya, bu anlaşmaların sömürge döneminde imzalandığını iddia ediyor, ancak bu tartışmalı bir iddia, zira bu anlaşmalar imzalandığında kendisi bir sömürge değil, bağımsız bir ülkeydi. Mısır ve Sudan için asıl mesele, Nahda Barajı'nın ikinci veya üçüncü dolum aşaması değil, Nil suyundaki paylarıdır. Nitekim Mısır Başbakanı, ülkesinin şu anda bir su kıtlığı yaşadığını duyurdu. Mısır, Nil sularındaki payına ilişkin önceki anlaşmaları imzalandığında, nüfusu 25 milyondan fazla değildi, bugün ise nüfusu 4 kattan fazla çoğaldı. Etiyopya, uluslararası hukukun desteklediği Nil sularının mülkiyetini tesis eden sınır ötesi anlaşmaların üzerini çekişme ve müzakereler dumanıyla örtmeyi başardı.
Etiyopya, önceki anlaşmaları çiğnemeyi, mansap ülkelerle olan anlaşmazlığını, barajın doldurulması, doldurma sıklığı, süresi, sel ve kuraklık mevsimlerine göre zamanlamasına odaklanan teknik bir sorundan ibaret hale getirmeyi amaçlayan hareketli bir taktik geliştirdi. Halkını kalkındıracak adımlar atmak için Nahda Barajı’nı inşa etmek Etiyopya’nın hakkı, ancak bu, aynı derecede kalkınma hakkına, hatta yaşam hakkına sahip diğer halkların pahasına olmamalı. Etiyopya, müzakereler ve arabulucularla konuşarak zamanı tüketme bahsi oynuyor. Kota konusuyla ilgili tartışmaları bir kenara itmek için barajı doldurma meselesini gündemde tutuyor, çünkü zamanın bu stratejisinin lehine aktığının farkında. Etiyopya’nın stratejisi ise, önceki anlaşmaları dev barajının su deposunda boğmak, tüm Nil suyunun tek denetleyicisi olmak ve aşağı havza ülkelerinin (mansap) su paylarını kararlaştıracak taraf olmaktır.
* Mansap: Suyun gittiği, suyun döküldüğü taraf.