Benim de mensubu olduğum Rus uzmanlar topluluğu, İsrail ile Hamas arasında yakın zamanda söndürülen savaşın son raundundan dersler çıkarmaya çalışıyor. Analistlerin çoğuna göre bu savaşın bir galibi yok. Uzun süredir gittikçe kötüleşerek devam eden bu çatışmanın kökleri ve sebepleriyle ilgili her şey çok açık olsa da “Savaş nasıl durduruldu?” sorusunun cevabı hala gizemini koruyor ve birçok söylentiye sebep oluyor. Bu, sürecin kapalı doğası ile açıklanmaktadır. Bundan dolayı uzmanlar, bir yandan pozisyonların benzerliği ve birçok hükümetin iş birliğinde, diğer yandan da aralarındaki bazı rekabetlerde kendini gösteren sakinleştirme çabalarına dış aktörlerin katkısını analiz etmeye çalışıyor.
Çatışmanın tarafları arasındaki ateşkes anlaşmasının bu denli etkin ve hızlı olmasında Mısır’ın rolü inkâr edilemez. Yabancı düşünce kuruluşlarının yaptığı açıklamaları inceledim. Bazı açıklamaları kabul edilebilir, bazılarını ise tartışmaya açık buluyorum. Ancak tartışmaya kapalı olan şey, Mısırlı bilgin bir gazeteci olan Muhanned Sabri’nin, Carnegie Ortdadoğu Merkezi tarafından yayınlanan Michael Young yaptığı bir röportajda, Mısır’ın, güçlü konumunu yeniden inşa ettiği ve Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’in arabuluculuğuyla değerli bir zafer elde ettiğidir. Mısır gerçekten de çatışmanın tarafları olan İsrail ve Gazze’nin, Amerikan Başkanı Biden’ın ve diğer ülkelerin başkanlarının övgüsünü hak etti. Rus analistler ve Carnegie ile görüşen kimseler, Kahire’nin uzun bir düşmanlık döneminden sonra Hamas liderleriyle yeniden bu kadar çabuk bağlantı kurmasına şaşırdılar. Yeni yaklaşımın açık işaretlerinden biri, anlaşmaya varıldıktan hemen sonra Refah sınır kapısının açılmasıydı.
Bununla beraber Mısır, başkanının, İsrail başbakanı üzerinde etkisi olduğu mutlak olan ABD ile de arabuluculuk rolünde bir dereceye kadar rekabet etti. Başkan Biden’ın politikası, Filistinlilerin haklarının Trump’ınkinden daha fazla tanınması şeklinde olumlu bir değişikliğe uğradı. Bu, Washington ile Moskova arasında etkileşim için fırsat kapıları açacaktır. Aralarındaki tüm farklılıklara rağmen, şu anda Rusya ile ABD arasından bir tür yakınlaşmadan bahsedebiliriz. Geleneksel jeopolitik muhalifleri tarafından ateşkesi bozmakla ilgili Washington’a yöneltilen suçlamaların, ABD’nin başlangıçta arabuluculuk rolünü Mısır’a vermek istemediği gerçeğine dayandığı göz ardı edilemez. Peki, durum gerçekten böyle mi?
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, 22 Mayıs’ta ABC News’e verdiği bir röportajda, ABD’nin iki devletli çözümü Filistin-İsrail çatışmasını çözmenin tek yolu olarak gördüğünü ve Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkı olduğunu söyledi. Ayrıca, İsrail’in, Yahudi ve demokratik bir devlet olarak geleceğini güvence altına almanın tek yolunun bu olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanı’nın, kanlı çatışmaların yükselişe geçtiği sırada Ortadoğu’daki bazı mevkidaşlarıyla yaptığı aktif telefon görüşmeleri Moskova’nın dikkatinden kaçmadı. Suudi Arabistan Krallığı Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan ile yapılan görüşme, İsrail ile Hamas arasında Gazze şeridinde bir ateşkes sağlanmasının gerekli olduğunun vurgulanması açısından son derece önemliydi. Suudi Arabistan’ın da ateşkes çalışmalarında rol oynadığı söylenebilir. ABD’nin uluslararası topluma, Gazze Şeridi’nin, terörist bir hareket olarak gördükleri Hamas yönetimi altında yeniden inşasını destekleme çağrısı yapması Rus uzmanları bile şaşırttı.
Diğer bir önemli oyuncu olan Rusya’ya gelince, uluslararası hukuka saygıya, entegre bir yaklaşıma ve kolektif kurumların kullanımına dayalı olarak bu sürece verdiği katkı yadsınamaz. Aynı zamanda Rusya, Rus uzman Irina Zvyagelskaya’nın ifade ettiği gibi tüm bölgesel oyuncular olan Arap ülkeleri, İsrail, el-Fetih, Hamas, Hizbullah, İran ve Türkiye ile iletişim kurmaya dayalı benzersiz avantajını kullandı. Cereyan eden son savaş esnasında Rus yetkililer de pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. 17 Mayıs’ta Rusya Dışişleri Bakanlığı, Filistin-İsrail çatışmasındaki durumun ağırlaşması üzerine, Dörtlü Konsey’in dışişleri bakanları seviyesinde toplanması gereğini duyurdu. Rusya bu duyuruyu, ABD, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin özel temsilcileriyle yaptığı acil durum istişare görüşmelerinden sonra yapmıştı. Bu sırada Rus heyeti, krizin çözülmesi ve doğrudan Filistin-İsrail müzakerelerinin yeniden başlatılması amacıyla siyasi ufuklar açmak için bir an önce uygun koşullar sağlanmasının çok önemli olduğuna dikkat çekti. Genel olarak ‘Filistin-İsrail’ tabirine dikkat çekmek istiyorum. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Dörtlü Komisyon’un, bakanlar düzeyindeki müzakerelerinde ve başlıca Arap ülkeleri, Filistinliler ve İsrailliler ile yapacağı istişarelerde ulaşılması gereken hedefin bu olduğuna inanıyordu.
Daha önce Ortadoğu’nun düzenlenmesinde bağımsız ve aktif bir rol oynamaktan kaçınan Çin’in de artık bu yönde daha aktif olduğunu burada belirtmek isterim. Çin hükümeti, Pekin’in, Filistin-İsrail müzakerelerine ev sahipliği yapması teklifinde bulundu. Öte yandan benzer bir teklif de Rusya’dan geldi. Her durumda Rusya, Çin gibi büyük ve Rusya dostu bir devletin diğer durumlarda olduğu gibi bu durumda da bölgenin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini biliyor. Yani burada aralarında herhangi bir rekabet bulunmuyor.
Ateşkesin sağlanmasında çok sayıda oyuncunun rolü olmasına rağmen hem İsrail hem de Hamas liderlerinin, Gazze’deki işgal girişiminin durdurulması gibi çağrılara hemen cevap vermedikleri gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Ancak çok sayıdaki analist, dış güçlerin müdahalesi olmasaydı dökülen kanların tehlikeli kırmızı çizgiyi aşmaya devam edeceğini belirtiyor.
Elbette Moskova, Filistinli partilerin, cephelerin ve örgütlerin güç birliği yapmasını, birleşik bir hükümet oluşturmasını ve İsrail ile yapılan müzakerelerde tek bir platformda, Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı altında çalışmayı kabul etmelerini istiyor. Bizzat ben, Moskova’da, istenilen sonuca ulaşılamasa da katılımcıların bir anlaşmaya varma isteklerini açıkça ifade ettikleri, gözle görülür şekilde olumlu bir gelişme sağlayan iki büyük Filistin liderinin toplantısına katıldım.
Arabulucuların seslerinden oluşan koro, Ortadoğu siyasetinde de önemli olan bazı şahsiyetlerin ağızlarıyla konuşuyor. Örneğin, İsrail ile Filistinliler arasındaki barışın destekçisi olarak tanıdığım –ki herkes böyle tanır- Gershon Baskin, İsrail ile Hamas arasında müzakere çağrısında bulunurken, geçmişte Gilad Şalit’in Hamas tarafından gözaltına alınarak 5 yıl 4 ay sonra 2011’de serbest bırakılması sürecinde İsrail tarafından Hamas ile müzakere başkanı olarak atanması rolünü hatırlattı.
Peki, Baskin’in ortaya koyduğu, hükümetler tarafından bilinen ancak kamuoyunun geneli tarafından bilinmeyen önemli bilgiler neler? Baskin, gururlanmadan, doğrudan İzzeddin el-Kassam Tugayları lideri Ahmed el-Caberi’ye giden bağlantıları nasıl kurduğunu ve kıdemli bir MOSSAD ajanının, Baskin’in Hamas ile olan gizli iletişim kanalını kullanmak için Netanyahu’dan nasıl izin aldığını hatırlatıyor. Şalit’in serbest bırakılmasından hemen sonra Baskin ve Hamas liderlerinden Dr. Gazi Hamad, İsrail ile Hamas arasında uzun vadeli bir ateşkes sağlamak için ortak bir girişim üzerinde çalışmaya başlamışlardı.
Hiç şüphe yok ki Baskin, diğer aracıların sahip olmadıkları yeteneklerinin bugün gerekli olabileceğini kamuoyuna göstermek için İsrail istihbaratının önceki gizli operasyonlarına katılımı hakkında birçok ayrıntı ortaya koyuyor. Bunu sadece siyaset bilimi analizi çerçevesinde barışı korumada aktif bireylerin yeri ve rolü sorusunu gündeme getirmek için yazıyorum. Gerson Baskin gibi bir dereceye kadar devlet dairelerine ve özellikle Mısır’a hasım olarak çalışmış bir kişinin göreve tekrar dönerek çalışabilmesi mümkün müdür? Genel çözümde olmasa dahi, mahkumların serbest bırakılması gibi iki taraf arasında keskin bir çatışmaya sahne olan bazı sorunlarda çalışamaz mı? İsrail ile Hamas arasında henüz sona eren silahlı çatışmalardan bahsederken, bu bireysel arabulucunun (Gershon Baskin) mevcut savaşın temelinin İsrail’in işgali olduğunu, Ürdün nehri ile Gazze arasında iki uluslu bir yapı olduğunu, Gazze’de yoksulluk ve çaresizlik içinde yaşayan, İsrail’in ve Hamas’ın insafına bırakılmış iki buçuk milyonluk Müslüman bir topluluk bulunduğunu belirttiğine dikkat edilmelidir. Doğal olarak Baskin, Hamas ile İsrail arasından doğrudan müzakereler olmadan Gazze’deki durumda hiçbir iyileşme olmayacağına inanıyor. Elbette öyle. Peki ya İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki barış görüşmeleri Gazze’deki durumun iyileşmesi için nasıl bir katkı sunacak?
-Şarku’l Avsat’a özel.
TT
Gazze-İsrail: Arabulucu yarışı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة