Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

İsrailli İhvancı

Terimler, kavramlar ve isimler gözlem, anlama ve analiz için bilişsel araçlardır ve insanların, koşulların ve verilerin gelişmesiyle birlikte gelişirler. Çeşitli alanlardaki bilim tarihi bunun en iyi tanığı. Yeni fenomenler, onları ifade edecek yeni terimlere ihtiyaç duyarlar.
İsrailli İhvancı, Müslüman Kardeşler'in tanınmış bir üyesi olan Mansur Abbas'ın Başbakan Binyamin Netanyahu’yu deviren yeni hükümeti kurmak için İsrail sağında kurulan ittifaka katıldığını açıklamasının ardından, son zamanlarda yüzeye çıkan yeni bir durumu ifade etmeye çalışan bir terim. Bu durum iki paradoks doğuruyor; birincisi, Müslüman Kardeşler’e mensup ve siyasi İslam gruplarının söylemini benimseyen bir İhvancının, sağcı partilerin önderlik ettiği bir İsrail hükümetine katılması. İkincisi, Filistin içinde ve dışındaki İhvancıların bu karara ve politikaya karşı tamamen sessiz kalmaları.
Koşulların yenilenmesiyle birlikte onları ifade eden terimler de yenilenir. İslami Sol ifadesi Komünist İhvancı aşkın ifadesidir. Bu satırların yazarı, Arap Baharı olarak bilinen dönemde yayılan bir kesimi tanımlamak için liberal-İhvan ifadesini kullanmıştı. İhvancı Şii ve Şii İhvancı ifadelerinden de bazı garip ya da açıklamaya ihtiyaç duyan fenomenleri ifade etmek için bilimsel terimler olarak bahsetmişti.
Bu tür vakalar, gözlemci ve takipçiye sahneyi uzman olmayan okuyucuya ifşa etme kudreti veren ortaya çıkarıcı anları temsil eder. Yoksa bu, Müslüman Kardeşler liderlerinin ve unsurlarının sloganlardan ve abartılarından uzakta, doğal davranışıdır. İddia ettikleri gibi İslam'ın tek temsilcisi değil, siyasi bir parti olarak "Şeytan" ile ittifak kurabilirler ve bunu defalarca yaptılar.
Bu söylemlerden etkilenen gençler, bir yanda söylem ve ideoloji, diğer yanda pratik ve pragmatizm arasındaki bu çelişkiler üzerine pek düşünmezler; çünkü "beyinleri yıkanmış" ve hemen hemen her şeyi kabul etmeye hazırdırlar.
Bu bağlamda iki örnek açıklayıcıdır; birincisi, bir grup Körfezli gencin yeni Arap milliyetçiliğinin lideri olarak görüp peşinden gittiği İsrailli Arap milliyetçi Azmi Bişare’dir. Bu, en az İsrailli İhvancı kadar paradoksaldır. İkincisi, Sefer el-Havali veya Şii Selefi ya da daha kesin ifade edecek olursak Humeynici Sururi’dir. Bu örnekler, onların takipçileri, gözlemciler ve genel olarak kamuoyu önünde fikirleri ve eğilimleri netleştirmek konusunda çok yardımcı olurlar.
Müslüman Kardeşler’in Mansur Abbas'ın kararına tamamen sessiz kalması, İhvancı pragmatizm bağlamında yer alıyor. Oysa devletleri, siyasi sistemleri ve siyasi tarafları pragmatist oldukları için eleştirmekle kalmayıp onları İslam, Kuran ve din adına tekfir ediyorlar. Hamas ve İslami Cihat ile uluslararası Müslüman Kardeşler örgütünün Mansur Abbas konusundaki sessizliği işte bunun bir örneği. Soru ise şu; bir İhvancı çıkıp da bunu tasvip etmeyip kınayabilir mi? Cevap basitçe; evettir. Bu sessizlikten sonra bunu reddeden ve kınayan da çıkacak. Bu, pek çok durum ve olayda Müslüman Kardeşler’in kurucusu Hasan el-Benna ve birçok liderinin uyguladığı bilindik bir İhvancı metot. Siyasi İslam’ın teorisyenlerinden biri olan Salah el Savi’de bunun hakkında şunları yazmıştır: “İslami eylemin çıkarı, bir grup bu cihatçı eylemlerden bazılarını gerçekleştirirken, diğer grupların onu kınar gibi görünmesini gerektirebilir.”
İsrailli İhvancı Mansur Abbas’ın tutumu, "köktenci bahar" sırasında Mısır’ın İhvancı başkanı Muhammed Mursi'nin ondan önce takip ettiği iyi bilinen bir bağlam içinde yer alıyor. Mursi görevde iken dönemin İsrail başbakanı Şimon Peres’e hitaben yazdığı mektubunda kendisine “Aziz ve büyük dostum” diye hitap etmiş ve “Sadık dostunuz” olarak imzalamıştı. Bu, o dönemde hak ettiği gürültü ve tartışmaları doğurmuştu. İsrailli İhvancı Mansur Abbas’ın Muhammed Mursi hakkında iyi bilinen bir övgüsü de vardır ve tüm bunlar, İhvancı liderlerin bu tür kararlarının bireysel değil, Müslüman Kardeşler’in gerçek bir metodolojisi olduğu fikrini pekiştiriyor. Bundan önce ve geçmişte, ünlü Mısırlı edebiyatçı Abbas el- Akkad, Müslüman Kardeşler’in kurucusu Hasan Benna hakkında Yahudi bir anne babanın oğlu bir Yahudi olduğunu yazmıştı. Burada tartışmak için yeterince yerimizin olmadığı, ancak bu makalenin bağlamıyla ilişkili tarihsel tartışmalar hakkında faydalı bir arka plan sağlayan pek çok ayrıntı vermişti.
İhvan’ın bu kararı, Sünni ve Şii olsun siyasal İslam’ın İsrail'e yönelik sloganlarının sahteliğini gözler önüne seriyor. İstisnasız tüm Arap ülkelerinin ve Filistinlilerin tercihi olan, imzalanan anlaşmalar ve Arap Barış Girişimi ile ifade bulan İsrail ile “barış”ı seçen Arap ülkelerine yönelik abartılı söylem ve tutumlarının yalanını ifşa ediyor. Siyasal İslam grupları barış anlaşmalarını ve Arap Barış Girişimini reddetmiş, dini olarak karşı çıkmış ve kınamıştı, şimdi ise bizzat kendileri uyguluyorlar.
Tarih gibi siyasetin de bir mantığı var ve çelişkiler geçmişte ve günümüzde birçokları tarafından kullanılan siyasi bir silahtır. Günümüzde onu en çok kullananlar arasında Humeyni rejimi ve Müslüman Kardeşler bulunuyor. Fakat asıl felaket bu değil, önermenin şiddeti ve heyecanın şevkiyle sonunda teröre yönelen, ülkelerine ve halklarına karşı din mantığıyla seferber edilen, ülkelerinde her şeyi yakıp yıkan, hükümetlerini, halklarını ve dünya genelindeki sivilleri hedef almaya başlayan, sonra liderleri karşı çıktıkları hükümetlerle aynı şeyi yapıp, aynı politikayı uyguladığında sessiz kalıp içine kapanan takipçilerdir.  
İsrailli İhvancının bu kararı, siyasal İslam ile küresel sol arasında uzun süredir devam eden daha geniş ittifakı netleştiren bir modeli temsil ediyor. Yine eski başkan Barack Obama yönetimi tarafından desteklenen sözde Arap Baharı döneminde Amerikan ve Batılı liberal sol ile siyasal İslam arasındaki ittifakı da gösteriyor. Bugün bölgesel ve uluslararası sahnede yaşananlar, bu uğursuz ittifakı çeşitli düzeylerde canlandırmaya yönelik girişimlerdir.
Yakın geçmişte ılımlı Arap ülkeleri bu zararlı ittifakı yenerek birçok Arap ülkesindeki karanlık sonuçlarını tamamen ortadan kaldırdılar. Mısır halkına, gücüne ve nüfuzuna geri döndü. Müslüman Kardeşler'i destekleyen ülkeler ve bu bölgesel ittifak da pozisyonlarını gözden geçirerek Mısır devleti ile Mısır ve onunla müttefik Arap ülkelerinin şartlarına göre yakınlaşma arayışına girdiler. Ancak herkesin Sol ve İhvan ittifakının savaşı değil, bir çatışmayı kaybettiklerini bilmesi gerekiyor.
Müslüman Kardeşler'in dönüşü ve bilhassa onları terörist olarak sınıflandıran ülkelerde önerilerini değiştirerek ve önceliklerini düzenleyerek kendilerini yeniden yapılandırmaları, bu ittifakı yeniden canlandırmak, Arap ülkeleri ve halklarına karşı gücünü pekiştirmek için bölgenin tanık olduğu çılgınca çabanın kapsamı içinde yer alıyor.
Son olarak, Müslüman Kardeşler’in bu geri dönüşünün tezahürleri, siyasi, medyatik, idari ve kültürel olarak çok yönlü. Tıpkı 10 yıl önce libero-ihvancı kesimin ortaya çıkması gibi, Müslüman Kardeşlerin geri dönüşünü müjdeleyen, kendi görüşüne göre onu yeni isimler ve farklı başlıklar altında, sol ve İhvan ittifakı sempatizanlarını ilgilendiren açılardan savunan yeni bir kesim ortaya çıkacak. Tarih tekerrür etmez yalnızca bazı sahneleri tekerrür eder.