Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Müzik insanın neyi oluyor?

Müzik, insanın en derin tecrübesidir. Müziğin kaynağı, insanın ruhu ve kalbididir. Maneviyat ve duygu, müzik yoluyla bir ifadeye kavuşmaktadır.Başka bir ifadeyle müzik, insanı insan yapan  engin bir faaliyettir. Sanat, maneviyat, edebiyat, bilim, ahlak, edebiyat ve din, müziksel bir öze ve boyuta sahip oldukları takdirde doğa ve insanla sahici anlamda  ilişkilenmeleri mümkündür.Müzik, diğer sanatlardan çok farklı bir faaliyettir.  Diğer sanatlar varlığımızın ve doğanın kıyısında gerçekleşen  boyutlarıyla ilgilenirken,  müzik ise bizzat  kalpten ve ruhtan, yani varoluşsal özle  özgürce ve özgünce ifade etmektedir. Mozart, müziğin   diğer sanatlardan farkını   çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir: “Duygularımı şiirle anlatamam, çünkü şair değilim. Kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi hareketlerde açıklayamam, çünkü dansçı değilim. Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim, çünkü ben bir müzisyenim.”
Müziğin olmadığı yerde vahşet, ahlaksızlık, yolsuzluk, hırsızlık, çöküş vardır. Müzik,  hırsın, hırsızlığın, yıkmanın ve ölümün tek değer olarak yüceltildiği yerlerde varolabilen bir  tecrübe değildir. Gürültünün, kirliliğin, çürümenin ve yozluğun olduğu yerlerden müzik göç eder. Müzik, ruhun ve  kalbin  dili olarak  tecrübe edleceği  yerlere gider.Müziğin olduğu yerde akıl, hukuk ve ahlak vardır.
Müzik, büyük bir gizemdir. Müziği  söyleyen ve dinleyenin tek başlarına  müzik yapıtını  çözümlemeleri  mümkün değildir. Bir gizem olarak müzik, insan ruhunun derinliklerini ve doğanın büyüleyiciliğini  duygularımızla ve düşüncelerimizlle idrak etmemiz için önümüze yeni imkanlar sunar. Bir müzik yapıtı, açık ve sonu gelmeyen   maceralar dünyasıdır. İnsan kendisini müziğe açtıkça, müzik  de  insana açılmaktadır. Müziğe kapalı ruhların, kalplerin, kulakların,  dillerin ve  gözlerin müzikten  anladığı,  anlamsız, gereksiz ve boş seslerden başka bir şey değildir. Kalpleri, kulakları ve dilleri mühürlenmiş insanlar için müziğin yapabileceği bir şey yoktur.
Müzik karşısında insan yerinde duramaz. İnsan, ruhuyla ve  bedeniyle müziğe karşılık verir. İnsanın  müziğe verdiği karşılık  gürültü, çirkinlik ve kirlilik değildir. İnsanın müziğe verdiği karşılık  danstır,  harekettir, coşkudur,  hayattır ve  yaratmadır. Müzik karşısında  insanın yerinde duramaması gerçeği ışığında müziğin,  insanın ve kültürün  olmazsa olmaz bir boyutu olduğunu  söyleyebiliriz. İnsandan ve kültürden müziği çekip aldığımız  zaman geriye içi boşaltılmış geleneklerden, şekillerden ve alışkanlıklardan başka bir şey kalmamaktadır.
Canlı ve sahici bir  müzik, insanın  insanla, dünyayla ve doğayla kurduğu bağ ve bağlantıdır. Müzik dinlemek, aslında insanları ve doğayı dinlemeyi öğrenmektir. Doğayı ve insanları dinlemeyi bilmeyenler sürekli olarak bağırırlar,  gürültü çıkarırlar ve çatıştırırlar.Müzik dinlemeye vakit ayırmak,  birbirimizi dinlememiz  için birbirimize vakit ayırmak, birbirimizi dinleyerek ve konuşarak ilgilenme şeklinde olgun, makul ve ahlaki bir nitelik kazandırmaktadır. Birbirini dinlemeyen, sesini yükselten ve bağıran insanların yaptığı şey, gürültüdür, müzik değildir. Gürültü yapan, bağıran ve çağıran insanların  amacı, diğer insanlarla ve doğayla  bağ kurmak değil, ahlaksızlıklar,  yıkımlar ve  manipülasyonlar yaparak insanlar arası bütün bağları ortadan kaldırmaktır.
İnsanın insanla ve doğayla bağ kurma ve bağlanma yolu olan müzik, dışarıdan müdahalelerle ve kısıtlamalarla şekillendirilecek bir alan değildir. Her birey, kendisine özgü bir şekilde müzik yapar, müziği dinler ve tecrübe eder.Müzik alanına  ahlak, din ve ideoloji adına müdahale edilmemelidir. Tek bir müzik biçimi de empoze edilmemelidir. Müzik alanında tekçilik olmaz. Müzik alanı, insan ruhunun ve kalbinin bütün renklerinin yansıdığı çoğulcu bir alandır.Müziğin çoğulculuğunu, bireyselliğini ve özgünlüğünü tanımak, insanın özgünlüğüne ve özgürlüğüne saygı göstermek anlamına gelmektedir.
Müzik, boş bir iş, kuru gürültü veya insanları kötülüklere yönelten bir   şer yolu değildir. Müzik, insanın insana ve doğaya bağlandığı  kalbimizin ve ruhumuzun bir faaliyetidir.  Hayatımızda  bugün  müzik olmadığı için birbirimize bağlanamamakta,  doğaya hoyratça ve barbarca muamelelerde bulunmaktayız. İnsanın insana ve doğaya yeniden bağlanabilmesi için hayatımızdaki müzik açığını gidermemiz gerekmektedir. Hayatımızdaki müzik açığını ve açlığını gidermek için Nazım Hikmet’in muhteşem şiirinde  ifade ettiği gibi, şarkılar  hayatın, insanın ve doğanın olduğu her yerde olmalıdır:
Şarkılarımız
varoşlarda sokaklara çıkmalıdır.
Şarkılarımız
evlerimizin önünde durmalı
camlara vurmalı
kapıların ellerini sıkmalıdır,
sıkmalıdır
acıtana kadar,
kapılar
bağlı kollarını açana kadar...
Biz anlamayız
tek ağzın türküsünü.
Her matem gecesi
her bayram günü,
şarkılarımız
bir gaz sandığını yere yıkarak
sandığın üstüne çıkarak
kocaman elleriyle tempo tutmalıdır.
Şarkılarımız
çam ormanlarında rüzgar gibi bize kendini
hep bir ağızdan okutmalıdır!!.
Şarkılarımız
ön safta en önde saldırmalıdır düşmana.
Bizden önce boyanmalıdır
şarkılarımızın yüzü kana..
Şarkılarımız
varoşlarda sokaklara çıkmalıdır!
Şarkılarımız
bir tek yüreğin
perdeleri inik
kapısı kilitli evinde oturamaz!.
Şarkılarımız
rüzgara çıkmalıdır...