Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan'ın karşı karşıya olduğu en tehlikeli sorun ekonomi değil silahlar

Sudan devrimi belli başlı noktalardan geçti. Bu yüzden Sudan devrimini anmak için çeşitli vesileler var. Devrim, 19 Aralık 2018'de başladı. Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir hükümeti 11 Nisan 2019'da düştü. 3 Haziran’da Oturma Eylemi Katliamı yapıldı. Arından bunu 30 Haziran 2019'da eski rejimi canlandırma projesine son noktayı koyan ve otoritenin sivillere devredilmesi talebiyle dönemin Askeri Meclisi’ne baskı yapan yürüyüşler izledi.
Dün çeşitli hedefler ve sloganlarla bazı yürüyüşler yapıldı. Bu yürüyüşü önceki rejimin kalıntıları tarafından devrimi hedef almak üzere yapılan girişimlere karşı koyma çağrısında bulunanlar, hükümetin performansından ve geçim sıkıntılarından bıkanlar ve geçiş hükümetini zayıflatarak devrime darbe indirme hedefini gerçekleştirmek için kullananlar vardı. Bu üçüncü grup, 30 zayıf yıl boyunca her iki durumu da tatmış olan halkın temizlediği iktidara geri dönme hayalleri kuranlar veya kuruntularından vazgeçmemiş İslamcılar tarafından yönlendiriliyor. Kaderin yazgılarından biri de şuydu ki Sudan devriminin dönüm noktalarından biri olan 30 Haziran aynı zamanda İslamcıların yönettiği ve demokrasiye ihanet ettikleri darbenin de tarihidir. Bugün tekrar geçiş hükümetini başarısızlığa uğratmak, reforma doğru attığı adımları engellemek ve demokratik seçimlere giden yolu tıkamak için hükümetin işine çomak sokarak demokrasi hayalini diri diri gömmeye çalışıyorlar. Ancak her ne kadar ön saflarda en aktif olan ve sivrilen İslamcılar olsa da gerçek şu ki bu hükümete karşı komplo kuranlar sadece onlar değil. Zira hükümeti içeriden çökertmeye çalışanlar da var.
Bu çalkantılı dalgalar ile kesişen ve çatışan çıkarlar arasında denize açılmaya çalışan Başbakan Abdullah Hamduk birkaç gün önce halka hitap ettiği konuşmada olabildiğince açık sözlü olmaya çalıştı. Hamduk konuşmasında sivil-sivil, asker-asker ve sivil-asker çatışmalarından söz etti. Siyasi krizi yatıştırmak ve geçiş dönemi sorunlarını çözmek için bir öneri sundu. Farklı taraflar arasındaki çekişmelerin boyutu herkesçe bilinen bir şey. Bu çekişmeler sadece devrimi ve geçiş dönemini değil, aynı zamanda silahların yayılmış olması ve hükümeti devirip ülkenin seçimlere ulaşmasını engellemek için yapılan komplolarla ortalığın karışmasını da tehdit ediyor.
Geçiş dönemleri doğası itibariyle zorludur. Zira bu dönem, seçim meşruiyetinden ve kimi zaman da ikinci plana atılmış hissine kapılan güçler olduğu için ulusal uzlaşıdan yoksundur. Dahası devrimler hızlı sonuçlar alma konusunda büyük hayaller ve beklentiler doğurur. Ancak aslında önceki rejimin ardında bıraktığı ağır kalıntılarla başa çıkmak ve Sudan'ı uzun zamandır gördüğü en kötü ekonomik krizden çıkarmak için sabır ve esneklik gerekiyor. İnsanların üzerindeki yaşam baskılarının oldukça şiddetli olduğu doğrudur. Ancak hükümetin ekonomik reform programının toparlanmaya giden uzun ve zorlu yolda iyi sonuçlar elde edeceğine dair pek çok sinyal var. Bu yüzden devrimin zayi olmaması ve bu uğurda yapılan fedakarlıkların boşa gitmemesi için insanların daha fazla sabırlı olması gerekiyor. Nitekim hükümet, Sudan’ı karşı karşıya olduğu en büyük çıkmazdan kısa bir süre içerisinde çıkarmayı başardı. O da Sudan’ın ABD’nin terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması. Bu adım olmasaydı geçiş hükümeti eski rejimden miras kalan dağ gibi sorunları çözmek için hiçbir şey yapamazdı. Bu adımın ardından Sudanlıların karşısında izolasyonu sona erdirip ulusal topluma yeniden karışmaları ve küresel mali kuruluşlarla iletişimlerine kaldıkları yerden devam etmeleri için bir fırsat oluştu. Bu fırsat, yaklaşık 60 milyar dolarlık dış borçlar dosyasının çözülmesi doğrultusunda önemli adımlar atılmasıyla taçlandırıldı. Bu adımlardan en önemlisi de bu hafta Sudan’ın Ağır Borç Yükü Altındaki Yoksul Ülkeler (HIPC) programından yararlanabilmek için uygun olduğunun duyurulmasıydı. Bu sayede Sudan’ın çoğu borcu affedilmiş olacak. Buna paralel olarak Sudan altyapı, güneş enerjisi, tarım, madencilik, ulaşım, iletişim ve başka alanlarda yatırımların yanı sıra Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası (AfDB) gibi uluslararası finans kuruluşlarından ödenek ve kredi almaya başladı.
Ekonomi dosyası en zor dosya olabilir ancak devrim hükümetinin karşı karşıya olduğu tek sınav değil. Nitekim güvenlik sorunu, ülke çapında yayılmış silahlar ve başkentin içerisindeki bazı silahlı hareketlerin varlığı yüzünden sonuçları tahmin edilemez çarpışmaların yaşanmasına ilişkin endişeler bu sınavların en tehlikelisi olabilir. Hamduk hükümeti ekonomi dosyasını yönlendirme ve bu dosyadaki sorunları çözme gücüne sahip olsa da güvenlik dosyası onun elinde değil. Aksine bu dosyanın büyük bir kısmı iktidardaki askeri oluşumun elinde olan, başkentteki silahlı hareketlerin varlığı ile işi daha da karmaşıklaştırıyor. Bu dosyanın çözülmesi için üç yön takip edilebilir. Bunlar; ordunun yeniden yapılandırılması, Hamideti lakaplı Muhammed Hamdan Daklu başkanlığındaki Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) durumunun belirlenmesi ve silahlı hareketlerin güçlerini düzenli kuvvetlere entegre etmesiyle bir kısmını başka alanlara yönlendirilmesi veya anlaşarak terhis etmek için barış anlaşmalarında öngörülen güvenlik düzenlemelerinin uygulanma şeklinin çizilmesi. Bu denklemde en fazla sorun yaratan yol HDK’nin durumunun belirlenmesi. Zira HDK Komutanı bu oluşumun dağıtılmasına karşı çıkıyor. Çünkü gücünün ve nüfuzunun kaynağının buna dayandığını düşünüyor. HDK’nin resmiyette orduya bağlı, fiiliyatta ise serbest paralel bir güç olarak kalmasını istiyor. Diğer taraftan ise bazı askerler HDK’nin orduya entegre edilmesine karşı çıkıyorlar ve bunu ordu, düzeni, disiplini ve hiyerarşisi için bir tehlike olarak görüyorlar. Bu mevzu son zamanlarda ordu ile HDK arasında gün yüzüne çıkan şiddetli bir gerginliğe yol açtı. Bu da gerginliğin başkentin ortasında iki taraf arasında kanlı bir çatışmaya evrileceğine ilişkin korkuları da beraberinde getirdi.
Bu ikilemin çözülmesi gerekiyor. Nitekim aklı başında hiç kimse, herhangi bir isim altında paralel güçlerin ve silahlı milislerin var olabileceğini düşünmez. Çünkü bu, yıkıma yol açtığı bilinen bir reçete sayılır. Getirdiği yangınlar ve felaketler ile yanan bölgedeki pek çok ülkede bu denenmiş bir şeydir. Buna ilaveten barışa imza atan silahlı hareketler ve halen bu konuda müzakereleri devam eden Abdulaziz el-Hılu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) Örgütü, HDK’nin düzenli orduya güvenlik düzenlemeleri çerçevesinde entegre edilmesini veya yarı bağımsız kalması durumunda benzer bir statü verilmesini şart koşuyorlar.
İslamcıları ve eski rejimin kalıntılarını içlerinden çıkarırsak, dünkü yürüyüşlere katılanlar belki de güvenlik dosyasının ele alınmasını, ordunun yeniden yapılandırılmasını ve silahlı kuvvetlerin dışında herhangi bir silah olmaması için silahların tek bir çatı altında toplanmasına yönelik taleplerini nasıl destekleyeceklerine odaklanmayı düşünmek zorundadırlar. Nitekim silahlar sadece devrim ve hükümet için değil, aynı zamanda Sudan ve istikrarı için de en büyük tehlikeyi oluşturuyor.