Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Kuveyt: Kötünün iyisi

Kuveyt Ümmet Meclisi’ndeki yumruk yumruğa kavganın görüntüleri işitsel, yazılı ve elektronik medya organlarının pek çoğunu gezdi. Bu kavga, siyasi sahnede derin bir kurumsal krizden kaynaklanan çatlağa işaret eden bir hastalığın belirtisi. Herhangi bir toplumun bileşenleri arasında ekonomik, sosyal veya politik, açık veya gizli bir çatışmanın olduğunu kimse inkâr etmez. Bu, toplumların ikinci doğasıdır. Okulda, üniversitede, mahallede ve şirkette hep bir tür “politika” vardır ve doğal olarak kendisi ihtilaf konusudur. Bazen çatışma, ateşli veya sert sözlü savaşlar şeklini alıp, toplumsal veya kültürel bölünmelere yol açabilir. Çatışma bir realite olduğu için de toplumlar, ihtilaf halinde herkesin başvuracağı, kendisinden çıkacak kararı kabul edeceği içtihat şeklinde yazılı veya kayıtlı referansların varlığı konusunda mutabık kalmışlardır. Bir kriz durumunda taraflar, farklı grupların çıkarlarını ve isteklerini uzlaştırmak için bu referans “kurumları” geliştirmeyi ve hatta değiştirmeyi düşünürler. Ne var ki Kuveyt'teki siyasi eylem süreci bu bağlamın dışında.
Kuveyt’te bazı metinleri yoruma açık olsa da anayasa, yarım asırdan fazla bir süredir varlığını sürdürüyor. Anayasa Mahkemesi üzerinde anlaşılamayan konuları yorumlamakla görevli, parlamento çalışmalarını düzenleyen yönetmelikler bulunuyor. Gelgelelim bu referansların tümü, geçen hafta ilk oturumu sona erdirilen mevcut 2020 Ümmet Meclisi’nde işlemedi. Yasama çalışmaları, çoğu ay, insanlara fayda sağlayacak gerçek bir çalışma olmadan sürdürüldü. Kuveyt kamuoyu kimisi bilinçli, kimisi bilinçsizlikten, kimisi de belki çıkar amaçlı şu ya da bu grup arasında bölünmüş durumda. Taraflar karşıt düşüncelere toleranslı değil, hatta hor görüp alay ediyorlar. Bu satırlara karşı aynı tavrı gösterenleri yargılamayacağım. Anayasal referansı kabul etmeyenlerin açıklamalarından iki başkanı; meclis başkanı ile başbakanı değiştirmek istedikleri anlaşılıyor. Elbette bu, söz konusu sonuca götürmesi için tesis edilmiş mekanizmaların etkinleştirilmesi ve bunlara uyulması durumunda mümkün. Ancak aradaki fark, bu grubun değişimin "şimdi ve hemen" gerçekleşmesini talep edip, aksi takdirde Yasama Konseyi'nin çalışmalarını yürütmede iş birliği yapmayacağını belirtmesi. Bu ise aksamaya neden olacağı için halkın çıkarlarına zarar verecek.
Şahıslardan bağımsız olarak değişikliğe ilişkin yasal metinler açık ve net. Meclis başkanı, seçim sonuçlarının açıklanması ve kurulan kabinenin yemin etmesinin ardından ilk oturumda meclis çoğunluğu ile seçilir. Yönetmeliklere göre seçilen meclisin yasal görev süresinin (yaklaşık 4 yıl) sonuna kadar veya meclis feshedilip yenisi seçilene kadar başkan olarak kalır. Başbakanın atanmasına gelince, bu, ülke emirinin mutlak hakkı ve meclis belli bir ölçüde onunla iş birliği yapmayacağını beyan edebilir. Emirin onu görevden alma veya meclisi feshetme ve genel seçim çağrısı yapma hakkı var. Metinlerle ilgili herhangi bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda adres Anayasa Mahkemesidir ve uzmanların dediği gibi kararı gerçeğin başlığıdır.
Vatandaşı şaşırtan husus, bu mekanizmaların bazıları tarafından göz ardı edilmiş gibi görünmesi. Bu mağdur vatandaşın hükümetin çalışmaları, üyelerinden birinin veya meclis başkanının eylemleri hakkında eleştirileri var ve bunlarda haklı olabilir. Bununla birlikte, bu kesimin üyeleri, çatışmanın zaman kaybına, vatandaşlara hizmette gecikmelere ve konunun kişiselleştirilmesine neden olan bir saçmalığa dönüşmesi konusunda da şaşkın. Bu halk grupları, enerji israfının bedelini sıradan insanların ödediğini düşünüp şunu sorgulayabilir: Ülkenin büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu herkese açık değil mi? Kuveyt, dünyayı dolaşan ve can alan bir salgınla uğraşıyor. Rahatsız edici bir ekonomik durum, kurumların aksaması, özel sektör ve hizmet sektöründe krizler, pandeminin yol açtığı eğitim krizi, sağlık sektöründeki problemler, kalkınma göstergelerinde bir düşüş ile karşı karşıya bulunuyor. Daha da tehlikelisi ülke, bir tehlike seli içinde çalkanan bölgede yer alıyor ve bu da ulusal güvenliğine bir tehdit oluşturuyor.
Halk şunu sorguluyor; ülkeyi yönetmek ve tüm bu zorluklara çözüm bulmak amacıyla herkesin anlaşmazlıklarını erteleyip geniş çizgiler üzerinde anlaşması daha iyi değil mi? Dahası, eğer anlaşmazlık referans sisteminin çalışmasından kaynaklanıyorsa ve çoğunluk bu konuda hemfikir ise, neden şimdiye kadar halkı bu referans sistemini reforme etmeye, konan mekanizmalar aracılığıyla kusurlarını tespit etmeye ikna eden bir proje sunulmadı? Şu ana kadar "eleştiri patlaması" gibi bir şeyle karşı karşıya bulunuyoruz. Eleştirilerin bir bölümü Kuveyt siyasi sözlüğünün kapsamı dışında ve sosyal medyada çirkin, bir tür tehditkâr ve kabadayıca paylaşımlar dolaşıyor. Bunların kimisi güdümlü, kimisi siyasallaştırılmış, bir üçüncüsü bulanık sularda avlanmaya çalışan, dördüncüsü ise sesine ve görüntüsüne anlamsız denecek kadar aşık paylaşımlar. Kişiler bu paylaşımları özellikle “WhatsApp” gibi özel yollarla iletebilirler. Bunları yayan kişiler kabul edilebilir olduklarına inanıyorlar. Kitlelerin psikolojisi hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Kitleler, desteklediklerinden değil, farklı olduğundan dolayı her zaman aykırı ve anormal olanı yayma eğilimindedirler. Ne yazık ki, farklı taraflardan bazı karar vericiler, bu mecralarda yazılanların kamuoyunu yönlendirdiğine inanıyorlar ki, bu da Kuveyt toplumunu yeterince tanımadıkları anlamına gelen bir kusurdur. Çünkü toplumun büyük bir bölümü aşırılığa ve keskin pozisyonlar benimsemeye meyilli değil. Mecliste yaşanan tartışma ve kavgaya ilişkin görüşlerini yayınlayan ve bu davranışı kınadıklarını açıklayan sivil toplum kesimlerinin tepkisi bunun göstergesi.
Abdullah es-Salem Salonu (Kuveyt Meclisi), kavga ve karşılıklı hakaretler için değil, medeni diyalog ve tartışma içindir. Kuveyt'te siyasetin kusurlarından biri, aslında Arap siyasetinin genel bir kusurudur. “Abartı” denen ve ülkenin birçok fırsatı kaybetmesine, para ve emeğin boşa harcanmasına yol açan olgudan bahsediyoruz. Bunun sonucunda ülke, ünlü “DOW” davası ve benzeri felaketlere sürüklendi. Diğerleri sahip olduklarından yararlanıp toplumlarını geliştirirken biz birkaç on yıl boyunca başardıklarımızı kaybettik. Bazıları bunu "demokrasi" olarak görebilir ama bu hızlı verilmiş bir yargıdır. Demokrasinin kendi çevresinde bile krizlerden muzdarip olduğu doğru, ancak bizdeki uygulamada var olan krizlerine bir de “abartı” krizini ekledi. Bir araçtan ibaret olmasına rağmen bazıları için gaye haline geldi. Yozlaşmanın her türlüsü kötü ve çirkindir ama ben burada gerçekleşmesi halinde geri dönüşü olmayan ve düzelmeyecek bir yozlaşmayı, yani kamuoyundaki bozulmayı kastediyorum.
Sonuç olarak, saha dışındayken sesiniz ne kadar yüksek çıkarsa çıksın, oyunun sonucunu değiştiremezsiniz, sonuç ancak oyuna katıldığınızda değişebilir.