Zuheyr el-Harisi
TT

Riyad ve Washington: Pragmatik ilişki ve diğer şeyler

Basında, özellikle ABD Başkanı Joe Biden’in Beyaz Saray'a gelmesinden bu yana Suudi-ABD ilişkileri hakkında çok şey söylendi. Muhtemelen bu hususta söylenenlerin doğruluk payı vardır, ancak en doğru olan mevcut durumun Riyad ve Washington arasında koordinasyonu, iş birliğini ve diyaloğu gerektirdiği hususudur. Çünkü Körfez’in güvenliğinin ve petrol piyasasının istikrarının yanı sıra terörizmle, İran’ın ve onun terörist vekillerinin tehditleriyle mücadele eden iki devletin birbirine ihtiyacı var. Bu vesileyle, önde gelen bir Suudi şahsiyetinin Washington ziyareti hakkında konuşalım. Birkaç yıl önce Washington büyükelçisi olarak da görev yapan Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Selman, ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray'ın üst düzey yetkilileriyle bir araya geldi.
Başkan Biden’in yönetiminde, bir Suudi yetkili tarafından ilk kez gerçekleştirilen bu ziyaret önemlidir. Nitekim böylece bir sonraki aşamada mevcut yönetim ile iş birliği ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı belirlenir. Başkan Biden deneyimli bir politikacıdır ve çeşitli aşamalardaki pozisyonlarında ABD-Suudi yakınlaşmasına yakından tanık olmuştur. İki ülkenin ilişkilerinde daha önceleri yaşanan bazı zorluklara rağmen ortak çıkarlar ve pragmatik bir zihniyet doğrultusunda zorluklar atlatıldı. Suudi-ABD ilişkileri, yönetimin yönelimlerini ve bir partinin baskılarını aşmakla birlikte dış politikanın önemli unsurlarından biridir. Washington bölgedeki çıkarlarını önemsemektedir ve bundan ötürü Suudi Arabistan gibi önemli ve etkili ülkelerle ilişki kurmak zorundadır. Kral Abdülaziz ile eski ABD Başkanı Franklin Roosevelt’in Quincy’de gerçekleştirdikleri tarihi görüşmenin üzerinden yetmiş yedi yıl geçti ve bu görüşme, sonrasını belirleyen tarihi bir andı.
Prens Halid'in ziyareti sırasında, Irak ve Suriye'deki güvenlik sorunlarının yanı sıra Suudilerin İsrail ve Filistin topraklarındaki duruma ek olarak Yemen'deki savaşı sona erdirme çabaları ve Körfez ülkelerinin Biden yönetiminin İran'la olan nükleer programıyla ilgili müzakereleri konusundaki endişeleri gündeme geldi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in açıklamalarıyla dile getirilen mesaj açıktı. Nitekim Bakan Austin, ABD’nin Suudi Arabistan ile olan savunma ilişkisine bağlılığını, ülkesinin “Yemen'deki savaşı sona erdirmek için Suudi Arabistan ile çalışma ve İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı koyma” taahhüdünü teyit etti. Ayrıca Husi milislerinin İran desteğiyle başlattığı sınır ötesi saldırıları da kınadı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Prens Halid ile gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Riyad ile stratejik ortaklığı geliştirmenin, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı koruma çabalarını desteklemenin önemini vurguladı. Prens Halid, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile yaptığı toplantının ardından, kendisiyle ‘iki ülke arasındaki ortaklık çerçevesinde koordinasyonu ve en son bölgesel ve uluslararası gelişmeleri görüştüklerini’ söyledi.
Ziyaret kuşkusuz durgun suları hareketlendirdi, sis bulutlarını dağıttı ve -doğrudan görüşmelerde genel olarak netice alındığı düşünülürse- önemli bir zamanda geldi. Burada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın katkısı başta olmak üzere, her iki tarafın geçtiğimiz yıllarda gösterdiği büyük çabaları hatırlıyoruz. Bu çabaların hedefi, iki ülke arasındaki ilişkiyi yeniden formüle etmek, öncelikleri düzenlemek, dosyaları çözüme kavuşturmak ve işleri tekrar rayına oturtmaktı.
Bugün, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını birinci sıraya koyan sorumlu bir politika çerçevesinde hareket edilmesini bekliyoruz. Bu bağlamda farklı bakış açılarının olması her ne kadar normal olsa bile temasların, diyalogların ve toplantıların devam etmesi önemlidir. Burada ABD-Suudi ilişkilerinde derin ve köklü bir sorun olduğunu görüyoruz. Bu sorun, Washington Büyükelçisi Prenses Rima binti Bender tarafından daha önce şu sözlerle dile getirilmişti: “Suudi Arabistan’ın ABD'de karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, klişelerin ve önyargıların üstesinden gelmektir.” Bana göre, ikili iletişimde bir boşluk var ve bu boşluk, özenli bir çalışma ve tüm yönleri kapsayan bir strateji ile kapatılmalıdır. Bu husustaki bir başarı, mesajın profesyonelce iletilmesi için toplumun diğer kesimlerinin de katkısını gerektirmektedir. Bunun için Suudi Arabistan'daki sivil toplum kuruluşlarının delegasyonları ABD’yi ziyaret etmeli, basın ve ihtisas merkezleri kurulmalı ve parlamenter diplomasi etkinleştirilmelidir.
Günümüzde uluslararası oyunun kurallarında bazı değişiklikler olmuş ve bölgedeki uluslararası politika kendini yeniden konumlandırmıştır. Bugün iki ülke arasındaki ilişki her ne kadar umulduğu gibi olmasa da, bazılarının tarif ettiği gibi kızgın ateş üzerinde de değildir. İki ülke arasındaki temaslar, gerek bölge gerekse de dünyanın geri kalanı için olan etkileri ve yansımaları açısından öncelikli bir konumdadır. Bu nedenle iki ülkenin uluslararası ilişkiler açısından birbirlerinden vazgeçmeleri mümkün değildir. Açık ve şeffaf tutumlar temelinde bir derin diyalog önemli bir ihtiyaçtır.
Biden yönetiminin bölgede başarılı olabilmesi için durumu iyi tahlil etmesi, taahhütlerine bağlı kalması, dost, müttefik ve düşman ayrımını yapması gerekiyor. ABD'nin -Viyana görüşmeleri dahil olmak üzere- İran’ın nükleer dosyasına yaklaşımı, Biden yönetiminin yönelimlerini sınayacak ve Obama yönetiminin bir kopyası mı olduğunu yoksa yeni bir yaklaşım ve vizyona mı sahip olduğunu netleştirecek. Suudi ve ABD yakınlaşmasını istemeyen tarafların olduğu sır değil. Çünkü böyle bir yakınlaşma onların çıkarlarına terstir. Bu taraflar, artık kimsenin aldanmayacağı eski yöntemlerle iki ülke arasındaki ilişkileri bozmaya çalışıyorlar. Ancak her iki ülkedeki yetkililerin açıklamalarına rasyonellik ve bilgelik hakimdi. Bu, her iki ülkenin yukarıda zikrettiğimiz hususlar çerçevesinde ilişkileri inşa etme arzusunu yansıtmaktadır. İki ülke arasındaki iş birliği bir lüks değil, zorunluluktur. Pragmatizm, bu ilişkilerin en temel özelliğiydi ve olmaya da devam ediyor.