Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Hayırlarda yarışmak

“Herkesin bir hedefi olur ve ona yönelir. Siz, hayırda/iyiliklerde yarışın…”
(Bakara 2/148)
Hayatın içerisinde sürekli bir yarış vardır. Hatta hayat bir yarış içerisinde olmaktan ibarettir dense yeridir. “İyi bilin ki, iman ve onun gereği olan salih amelden soyutlanmış bir dünya hayatı, ancak gelip geçici bir oyun, gaflete düşüren bir eğlence, aldatıcı bir süs, birbirinize karşı övünme sebebi ve daha çok servet ve övünülecek nesiller çoğaltma yarışından ibarettir…”[1] Bu yarış bazen öyle yerlere varır ki, haddini bilmeyen insan, Allah ile yarış içerisine girmeye kalkışabilir. Bu nedenle Rabbimiz ; şu hakikatleri  hatırlatır. “Onu yaratan siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun yaratılışının kaynağı? Ölümün sizin aranızda (her zaman geçerli) olmasını emrettik: ama hiçbir şey Bizi alıkoyamaz.” (Vakıa, 56/59-60)[2]  
Kur’an’da yarışmak anlamında “s-b-k” kelimesi türevleriyle beraber 35 defa geçmektedir.[3] “s-b-k” Kur’an’da emir kipinde de kullanılmaktadır. “sebiku”[4] ve “iste-ku”[5] şeklinde yer alan bu kelime hayırda yarışmak ve Allah’ın mağfiretini elde etmek için koşmayı ve yarışmayı ifade etmektedir. Çünkü inkârcılar dünya malı yığma ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünme yarışı içindeydiler. Yüce Allah, mü’minlere; siz bunların aksine yarışı Allah’ın mağfiretini elde etmenizi sağlayacak işlerde yapın mesajını vermiştir.[6]
Yarış için kullanılan kavramlardan bir tanesi de münafesedir. Münafese, başkasında görülen bir olgunluğa imrenip ona yetişmek veya daha ileri gitmek için nefislerin güzel şeylerde yarışması duygusudur ki nefsin şerefinden ve gayesinin yüceliğinden kaynaklanır. Haset ile arasındaki fark açıktır. Haset eden olgunluk ve kemale düşmandır. Haset ettiği kimsenin zarar görmesinden, nimetinin yok olmasından memnun kalır. Burada sözü edilen yarışçı ise olgunluğa aşıktır. O, karşısındakinin aşağı düşmesini değil, kendisinin daha ileri gitmesini ister. Bunda yarışma ve müsabaka ise, "çalışanlar bunun için çalışsınlar"[7] emri gereğince iyi işte yarış olur.[8] “…ki sonu misktir (içildikten sonra misk gibi kokar). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.” (Mutaffifin, 83/26)
Elmalılı M. Hamdi ahiretteki güzellikleri elde edebilmenin yollarından biri olarak dünyadaki zevk ve lezzetlerden fedakarlık etmenin gereğini ifade ederek şu tespiti yapar: Yarış, dünya lezzetlerinde değil o gün iyilere sunulacak olan sonu misk kokulu saf şaraptadır. Şimdi birbirleriyle yarışanlar, özellikle bu misk olan sonu elde etme hususunda yarışsın, imrenme yarışına girsin.  Çünkü bu misk olan sonuç, bu sonsuz neşe öyle enfes, öyle yüksektir ki asıl yarışı yapılacak şey odur.[9]
İman etme ve onun gereğini yerine getirme konusunda asıl olan ilklerden ve öncülerden olabilmektir. “Kim var?” denildiğinde hemen “Ben varım.” diyebilmektir. Böyle davranabilenler övgüye mazhar olmuşlardır.

“(Müslüman olmada) öne geçen ilk [muhacir]ler ve [ensar] ile onlara güzellikle uyanlar var ya, Allah kendilerinden razı, onlar da O’ndan memnun olmuşlardır. (Allah) onlara, içinde [ebedî] kalacakları, alt taraflarında ırmaklar akan cennetler hazırlamış (olacak)tır. İşte bu, büyük kurtuluştur” (Tevbe 9/100)
İlklerden olmak kişinin değerine değer kattığı için Mekke’nin fethinden önceki zor ve sıkıntılı dönemde Allah yolunda mallarını harcayıp savaşanlar, sonradan bu işe girişen müminlerle bir tutulmamışlardır.[10] Zira dünyalıklardan hemen vazgeçebilenler yarışta ön saflarda yer almışlar ve zafere nail olmuşlardır.

İnsanlar ebedi mutluluğu elde etmek istiyorlarsa bu yarışı kendi aralarında yapmak durumundadırlar. Çünkü Allah’a imanda,  kullukta öncü olup yarışanların ödülleri naim cennetleri olacaktır.[11]   
İnsanlar hayırda yarıştıkları gibi şerde de yarışırlar. Fakat olumsuzlukları yapma konusunda da hızlı davranıp en öne geçenler ve bu işlerde öncülük edenler, yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.[12] 
Sadece dünyalık servetleri, imkanları, makamları ve koltukları elde etme yarışını hayırlarda yarışmak olarak algılıyorsak, “hayırlarda yarışmanın” sadece adı kalmış demektir.
Hayırlarda yarışta önden gidenlerden olmak duasıyla…

[1] Hadid 57/20
[2] Ayrıca bkz. Ankebut, 29/4.
[3] M. Fuad Abdulbaki, el-Mu’cemu’l-Mufehres li-Elfazi’l Kur’an’il-Kerim, (İstanbul: Çağrı Yayınları, 1987), s. 340-341.
[4] Hadid, 57/21.
[5] Bakara, 2/148; Maide, 5/48.
[6] el- Maturidi, Tefsiru’l-Kur’an’il-Azim,  5/50.
[7] Saffat, 37/61.
[8] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (İstanbul: Azim Dağıtım, 1992), 9/73.
[9] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili 9/73.
[10] Hadid 57/10
[11] Vakıa, 56/10-12; Fatır, 35/32-33; Al-i İmran, 3/133; Hadid, 57/21.
[12] A’raf, 7/80; Ankebut, 29/28.