Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Afgan fırtınası

Burada konuşacağımız şey, Afgan fırtınası olarak adlandırılabilecek olayın getirdiği değişkenlerin Ortadoğu bölgesi üzerindeki etkisi hakkında olacak. Her zamanki gibi, herhangi bir olayın tarifini azımsanmayacak sayıda görüş ayrılıkları izler, dolayısıyla ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi tek örnek değil. Geri çekilme, Arap dünyamızda en az iki düşünce akımıyla karşılandı, biri alaycı, diğeri endişeli. Batı kaynaklı üçüncü bir akım da hicivciydi. Nitekim Batı’da şu söz dolaşıyor; kendinizi işe yaramaz hissediyorsanız, Taliban'ın yerine Taliban'ı geçirmek için harcanan 20 yılı, trilyonlarca doları, 4 başkanı hatırlayın.
Bu alay ve hicvin bir benzeri, Sovyetler Birliği Afganistan’dan çekildiğinde de tekrarlanmıştı. O dönem Rus saha komutanının savunma bakanından yardım talep ettiği ve bakanın Moskova'dan kendisine; “Fabrika işçilerini seferber edin” yanıtını verdiği söylenir. Tabii ki o ülkede ne fabrikalar ne de işçiler vardı. Bugün olanların ötesinde yargı gerektirebilecek bir dizi konu var.
Birincisi, ABD, Afganistan’dan çekildiği için genel olarak demokrasi tabanını genişletme projesinden geri adım mı attı? Başkan Joe Biden'ın "Afganistan'a bir devlet inşa etmek için gitmedik" açıklamasından durum böyle görünüyor. Yoksa bu taktiksel bir açıklama mıydı, nitekim Biden yönetimi yıl sonunda demokrasiler için bir uluslararası konferans çağrısında bulundu!  Yönetim ayrıca hala Çin, Rusya ve diğer ülkelerdeki insan hak ve özgürlüklerinden bahsediyor. Bu ikisi nasıl dengelenebilir? Büyük olasılıkla Afganistan’a özel bir durum olarak bakılıyor. Amerikan çevreleri Afgan deneyiminden şu sonucu çıkardı; savaşlara doğrudan müdahil olma ve sahada askeri olarak var olma yönteminin kullanma tarihi sona erdi. Geriye, siyasi, ekonomik, medya ve diplomatik baskıları kullanmak kaldı. Belki de önümüzdeki yıllarda buna tanık olacağız; sopa kullanmadan demokratik projeyi müjdelemek.
İkincisi,  ABD tarafından kurulan ve demokratik projenin ilerlemesi için bağlantılı olabilecek ittifakların incelenmesi. Burada Amerikalı planlamacının, esasında demokratik olmayan gruplarla açık veya gizli ittifaklarını değiştirmesi gerekiyor. İyi yönetişim felsefesine ve barışçıl iktidar devir teslimine inanmayan gruplarla bir önceki ittifakın kurulduğu Arap Baharı olarak bilinen olgunun gölgesinde kâr ve zarar hesaplarını gözden geçirmek, bu ittifakları tartışma masasına yatırmayı gerektiriyor. Yönetimin bir kesiminde, özellikle de Demokratlardaki dar görüşlülüğün, onların gözünde kötü olanın daha da kötü ile değiştirilmesine yardımcı olduğu kanıtlandı. Bazı araştırmacılar bu kusuru, başkalarının değerlerini, halkların sosyal ve kültürel gelişimini anlama zayıflığına bağlıyor. Amerikan demokrasi modelini ihraç etme girişimi, olgunlaşmak için zaman ve birçok faktör gerektiren sahadaki gerçeklerin üstünden atlıyor. Bilindik mekanizmalarıyla Batı demokrasisi, yüzeyde mümkün gibi görünse bile diğer toplumlarda uygulanamaz. Çünkü demokrasi kendi başına bir amaç değil, daha önemli amaçlar için bir araçtır. Bazı insan ortamlarında daha yüksek bir yaşam standardı, iş fırsatları ve sosyal barış gibi kolektif haklar, bireysel haklardan daha üstün olabilir.
Üçüncüsü, öte yandan bazılarının ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle alay etmesi ve sevinmesi de anlayış ve analiz eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu beklendik bir şeydir, ancak akla değil duyguya hitap ediyor. İnsanlık tarihi gerileme değil ilerleme tarihidir. Aşırı güçler bu konuda iyimser olsa bile Taliban modelinin tekrarlandığını söylemek, tüm nesnel verileri atlamaktır. Afganistan'daki olaylara birçok doğal, insani ve tarihi faktör katkıda bulundu ve şimdiye kadar yaşananların ortaya çıkmasına neden oldu. Taliban modelinin düşünsel ve eylemsel tutum biçimi bile mutasyona uğradı ve 20 yıl önce çizdiği çerçeve içinde yaşayamaz ve devam edemez. Değişim kademeli olarak gelebilir, ancak kaçınılmaz. Bu, mutasyon ile özelliklerini kaybedeceği anlamına gelmiyor, aksine, iyi yönetişim yeteneğinden yoksun kalmaya devam edecek. Model, iyi yönetişimden yoksun olduğu için belki de iç ve dış çatışmalara girecek. Asıl ve temel sorunu ise ekonomi.
Dördüncüsü, endişeli akımın endişesi abartılı olabilir. Ancak şimdiye kadar ve o ülkede hala belirsiz olan Taliban yönetiminin özelliklerinin ortaya çıkacağı zamana kadar haklı. İşler aşırılığa kayabilir ve yeniden çatışmaya bir kez daha tanık olabiliriz. Öte yandan, Afganistan içinde, çevresinde ve dünyada güvenliği ve emniyeti koruyan uzlaşmacı çözümlere ulaşmak için sahne tamamen restore edilebilir, ancak bu zayıf bir olasılık.
Beşincisi, Batı dünyasında genel olarak demokrasi mekanizmalarında bir gelişme yaşanıyor ve sonuçları ortaya çıkmaya ve dünya barışını etkilemeye başladı. Belki de bu gelişme, o ülkelerdeki ekonomik durumdan kaynaklanıyor ve sonucu da genel literatürde ifade edildiği gibi, sağa dönüş ve öteki karşıtlığıdır. Bu, Bay Donald Trump'ı 2016'da ABD başkanlığına getiren “Önce ABD” sloganında açıkça görülüyor. Pek çok Avrupalı ​​(demokratik) güç ötekine düşmanlık gösteriyor ve kendi iç koşullarına önem vermeyi bir öncelik olarak görüyor. Rakamlarda uluslararası yardım bütçeleri geriliyor. Bu ülkelerde işsizlik oranlarının önemli ölçüde azaltılmasını,  kamu hizmetlerine yapılan harcamaların artırılmasını gerektiren hizmet ve mallara yönelik artan toplumsal talep nedeniyle halk veya Batı kamuoyu, dış yüklerden kurtulma ve içeriye yönelme yönünde baskı yapıyor. Bu olgu bugün "sömürge döneminin sonu" olarak adlandırılıyor. Bu eğilime direnen ve  nesilleri tükenmek üzere olan birkaç Batılı politikacı kaldı.
Altıncısı, küresel ve bize etkilerine tanık olabileceğimiz çevresel gelişmelere dair doğru bir okuma için bu bölgede bizi ilgilendiren şeylerle bitireceğim. Yayılmasını kısmen hoş karşılayan bir ortamda bunu ve dönüşümlerini sınırlamak için gecikmeden yapmamız gerekenler için harekete geçmeliyiz. Yapmamız gereken ise birçok alanda Arap iş birliği için yeni yollar ve yöntemler icat etmektir. Rüzgarlarıyla bölgeyi sarsan huzursuzluk faktörlerinin sızmasına fırsat tanıyan kavga ve tartışmalara kaymaktan veya duygusallıktan uzakta politikaları ciddiyetle ve sorumlu bir şekilde koordine etmektir. Çünkü basitçe, geçmişte işe yarayan politikalar gelecek için uygun olmayacaktır.
Son söz; insanlık tarihi, kaynaklar için rekabet nedeniyle şiddetle doludur ama bu rekabete din karıştırıldığında, ortada dinin mesajına dair ​​yanlış ve zıt bir anlayış var demektir.