Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

İkinci bir dalga mı yoksa grubun sonu mu?

Bir ay içerisinde Afganistan'da bir zafer, Tunus'ta ise bir hezimet kaydedildi. Tekrarlanan başarısızlıkların hayal kırıklığı ardından Taliban'ın iktidarı ele geçirmesi, bölgemizdeki siyasal İslamcı grupların ve silahlı radikal örgütlerin umutlarını yeşertti. Taliban'ın zaferi, Tunus’taki Nahda Partisi’nin bölgede hüküm sürmek isteyen dini akımın yolunun sonu olduğunu gösterir nitelikte uğradığı yenilgi ve dışlanmayı örtbas etti.
Öyleyse İslamcılar yükselişte mi yoksa düşüşte mi?
Tunus’taki Nahda’ya, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e (İhvan) ya da Ömer el-Beşir’in Sudan İslami Hareketi’ne pek benzemeyen Taliban, dini liderlerin yönettiği, Peştunlardan oluşan bir aşiret grubu. Ne bir milli mücadele hareketi ne de yerel bir unsur olan İhvan ise, tüm İslam dünyasını kendi devleti, tüm Müslümanları ise takipçisi olarak gören, İslami hilafeti canlandırma projesine sahip uluslararası düzeyde dini bir grup. “Araplar tek millettir” sloganını yükselten katı Arap milliyetçiliği fikrine sahip Baasçılık veya enternasyonalist Komünizm gibi İhvan bu projesini iktidara ulaşma vesilesi olarak görüyor.
İhvan’ın yerel ve uluslararası projesi bence düşüşte. Takipçileri bunu darbelere ve komplolara bağlıyor. Ancak Tunus'taki başarısızlıkları, insanların kendilerinden nefret etmelerine neden olan siyasi tecrübelerindeki başarısızlıklarının da sonucu sayılıyor.
İhvan'ın Mısır, Sudan ve Tunus'ta yöneten veya yönetime katılan ve kaybeden devlet projesi öldü mü? Yoksa siyasal İslamcı akımın yükselişinde ikinci bir dalga ile karşı karşıya mıyız?
Sonuçlardan ve çıkarılan derslerden anlıyoruz ki; ulus-devlet ile dini devlet arasındaki rekabete değil, daha fazla düşüşe tanıklık edeceğiz.
Bence Taliban’ın iktidara gelişi, söylenenin aksine, ister sivil ister silahlı olsun, gruba, örgüte ve İslam devleti fikrine darbe vuracak.
İslamcılardan Taliban’ın Afganistan’da yeniden iktidara gelişi ve ABD’nin ülkeden çıkması ile övünenler ise Taliban’dan el etek çekecek; daha sonra aslında masum olduklarını, Taliban’ın İslam'ı çarpıtan bir grup olduğunu ileri sürecekler.
Bir önceki yazımda bunun başarısız bir siyasi yatırım olduğundan bahsetmiştim. Başarısızlık belirtileri gün yüzüne çıkmaya başladı. Arabulucular, ABD'li milletvekillerini Kabil'deki yeni hükümete uluslararası yasalara ve normlara saygı duyduğunu kanıtlama şansı vermeye ikna etmeye çalışmak zorunda kaldı. Ancak Taliban'ın deri değiştireceğini hayal etmek zor.
Taliban; El Kaide veya DEAŞ gibi kötü niyetli bir siyasi hareket değil, basit bir sosyal dini hareket. Korkutucu olan ise radikalizm yanlısı İslamcı gruplar ve bazı rejimler için kolay bir bileşim oluşu. Çünkü Taliban’ın derinlerdeki söylemi bu gruplara benziyor. Çoğu benzer grup gibi kendi kendine zarar veren Taliban, kendi sınırları dışına uyum sağlayamadığı için dünyayı kendi aleyhinde bir araya getirecek. Aynı zamanda diğer herhangi bir dini veya ideolojik hareket gibi, hareket dahilinde daha radikal bir hale gelecek. Taliban'ın zaferinin hemen ardından hareketin sözcüleri, dünyaya ılımlı bir izlenim vermek için televizyon ekranlarında görünmeye, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların temsilcileriyle bir araya gelmeye özen gösterdi. Birkaç gün geçince bunların bir görünüşten ibaret olduğu, altlarında silahlı radikallerin yattığı anlaşıldı. Yeraltında faaliyet gösteren gizli örgütlerde de bu durum yaygın. Abdulmunim Ebu'l Futuh gibi Mısır’daki İhvan düşünürü ve lideri ile konuşmak, nesnelliği, pozitifliği ve ılımlılığa işaret ediyor. İster inançtan, ister halkla ilişkilerden kaynaklansın, işin aslı karar alma ve uygulama kısmı radikal kanadın, iktidarda olmadığı halde hükümeti kendisinin yönettiğine inanan Hayret eş-Şatır gibi isimlerin elindeydi.
Doha’daki Taliban, Kabil’deki Taliban değil. Uluslararası medyada Batı'yı sevindiren sözler söylediler. Uluslararası medyada Batı'nın hoşuna gidecek sözler ettiler. Daha sonraki günlerde başkent sokaklarında, gerçek yöneticilerin basın toplantılarında konuştuklarından tamamen farklı konuştuğunu duyduk. Nitekim Taliban’ın zaferi, düşüşe geçen sivil ve dini siyasi gruplar için bir hezimettir; yükselişte olan silahlı İslamcı gruplardır.