Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Üçüncü Biden

46’ıncı ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin ilk yılının dördüncü çeyreği ile birlikte Beyaz Saray, ilki tatlı, diğeri acı iki aşamadan geçmiş görünüyor. Şimdi Biden işleri başlangıçta olduğu hale geri döndürerek önümüzdeki dönemin yine tatlı olması için çalışıyor.
Başlangıca çoğunluk ile seçilmesinin ardından hepsi yeni başkanın lehine, eski başkan Donald Trump’ın aleyhine olan gelişmeler hakimdi. Trump liderliği, dağılma, bölünme, iki ana parti arasındaki uçurumun büyümesi gibi mevcut Amerikan siyasi sisteminin tüm aksaklıklarının üzerine çöktüğü bir liderlikti. Başkan Biden Beyaz Saray’a adımı attığında, ABD devletinde iktidar devir tesliminden birkaç gün önce gerçekleşen 6 Ocak olaylarıyla en çirkin haliyle ortaya çıkan kötülüklerinden ABD’yi kurtaran bir kahraman gibiydi. “Trump dışında her şey” sloganı, yeni bir iç savaş veya ırkçı bir çatışma ya da siyasi otoritenin bütününe karşı bir darbe ve tüm dünyayla bir çatışmanın eşiğinde olan bir ülke olasılığından korkmuş görünen genel Amerikan ruh haliyle uyumluydu. Trump'ın seçim sürecinin hataları, yaygın bir sahtekarlığın ve manipülasyonun yaşandığındaki ısrarı, her seçimde sonuçların meşruiyet ve yasallığının sorgulandığı üçüncü dünyada yaşananlara benziyordu. Diğer tarafta Biden, “güzel günlerin”, dengenin, istikrarın, kurumların, nasıl siyaset yapılacağını bilen seçkinlerin geri dönüşünü müjdeliyordu. Biden, Amerikan hayatı için yeni bir yüz değildi. Üyelikten liderliğe Kongre'nin yasama kurumunun bir parçası olduğu uzun bir geçmişi vardı. Hatta 8 yıl boyunca eski başkan Barack Obama’nın yardımcılığını üstlenmişti. Yaş, deneyim ve yılların getirdiği tecrübeden gelen bilgelikle donanmıştı. Birinci Biden, işleri yeniden yola koyması ve buna öncülük etmesi için liberal Demokrat medyanın sevinçli karşılama töreni ile yönetime geldi. Kendi açısından Biden da ABD’nin dünya liderliğinden ve dışarıda içeride olduğu gibi örnek ve model olacağından bolca bahsetmekten kaçınmadı. Sonuç, Biden'a halk desteğinde istikrarlı bir artış oldu.
Bu arada Kovid-19 meselesi bir yandan Trump'ı mahkum edecek, diğer yandan Biden’a fırsat verecek kadar olgunlaşmıştı. Bu sayede Biden, karmaşa, bilim ve bilgiye önem vermeme dönemini sona erdiren istikrarlı, sağlam bir politika ile yeniden normal hayata dönme müjdesi ve başarının ilk işaretlerini verme fırsatı buldu. Böylece koronavirüse karşı savaş başladı ve krizden Temmuz ayına kadar çıkış için net bir program belirlendi. Ekonomiyi canlandıracak çok sayıda büyük program yayınlandı. Bunlardan biri de ABD genelinde temel altyapıyı yenilemeye dönük dev bir programdı. Dışarıda, ABD’nin endüstriyel ve teknolojik olarak gelişmiş, liberal ve demokratik Batı kültürünü benimsemiş benzer ülkelerin kucağına geri döneceği bir yeniden konumlanma hali deklare edildi. Birinci Biden döneminin bir parçası olarak İngiltere ziyaret edildi ve G7 zirvesine katılım gerçekleşti. Atlantik ittifakı ülkeleri ile ilişkiler düzeltildi. Ortadoğu meseleleri, özellikle de İsrailliler ile Filistinliler arasında çatışmalar şiddetlendiğinde, uzaktan çözülmeye çalışıldı. Yönetim aşamalarından her birinin bir önceki aşamanın rahminden doğması adettir. İşte ikinci Biden da birincisi daha bitmeden doğdu. İkinci Biden’ın ilk işaretleri, ABD’nin uygun zamanı geldiğinde birincisi Afganistan’dan, ikincisi Irak’tan, üçüncüsü diğer her şeyden çekilme niyetinin deklarasyonuydu. Doğrusu bu deklarasyon anlaşılır değildi, çünkü Ortadoğu’daki Amerikan varlığı zaten fiilen oldukça küçülmüştü. Yine de deklarasyon pek çok müttefikten vazgeçmenin mesajı gibiydi.
Bu noktaya kadar Biden Trump’tan farklı değildi. Problem, Biden'ın virüsün yayılmasını önleme ve birçok değişkeni ile başa çıkmaktaki başarısının mütevaziliği ve Amerikan halkının yüzde 70'ini onaylanmış aşılarla aşılama başarısızlığıyla ortaya çıkmaya başladı. Biden’ın aşıyı zorunlu hale getirmekten başka çaresi kalmadı. Bunun sonucunda aşı seçim kampanyalarının bir parçası haline geldi ve kendisiyle birlikte seçimlerde manipülasyon ve sahtekarlık tartışmaları da geri döndü. Trump yalnızca Cumhuriyetçi Parti içinde değil, aynı zamanda Amerikan siyasi sahasının tamamında ilerleme kaydetmeye başladı. Son olarak, ABD’nin çekildiği Afganistan’dan tahliye süreciyle birlikte gelen büyük felaket yaşandı. Elbette Biden da bu süreçten kötü bir ün ile çıktı. Bu ünün sebebi ilk olarak, Afganistan’da dostlarından, müttefiklerinden ve Amerikan ordusu ile çalışanlardan vazgeçmesi. İkincisi İngiltere ve Avustralya ile Fransa’ya karşı komploya benzeyen bir ittifak kurması, Avustralya’nın Paris’ten geleneksel denizaltıları satın almaktan vazgeçip ABD ile nükleer denizaltılar için anlaşmasıyla sırtından bıçaklandığını düşünen Fransa’nın keskin bir öfkeye kapılmasına yol açması. Bu aşamanın sonunda kamuoyu anketleri tersine döndü ve Biden'ın popülaritesi epey geriledi.
Üçüncü Biden belki de Eylül ayının başında ve Afganistan’dan çekilmenin tamamlanmasından hemen sonra çalışmaya başlamış olabilir. Üçüncü Biden Amerikan devletini tekrar doğru yola sokmaya çalışmak zorunda. Bunun için birden fazla fırsatı bulunuyor, çünkü zamanın, özellikle elektronik medyadaki hızlı dolaşım ve değişimle birlikte, yeni olayların kendilerinden öncekileri sildiği kendi parametresi var. Bu yeni aşamada, acı Eylül olaylarının üzerinden 20 yıl geçmesi gibi Amerikan ruh haliyle ilgili önemli anılar da bulunuyor.
Bunların yanı sıra Amerikan Başkanının BM Genel Kurulundaki geleneksel konuşması, siber dünyada ve belki de “Zoom” uygulaması aracılığıyla günlük olarak gerçekleştirdiği diğer uluslararası toplantılardaki konuşmaları da var. Başkan üçüncü aşamasında başlangıçtaki konumuna geri dönmeye çalışıyor. Politikaları bir kez daha pandemiye ve onu yerel olarak sonlandıran ya da yeni normal düzeyine getiren, uluslararası iş birliğine yeni ufuklar açan bir bağlama sokmaya yöneliyor. Pandeminin yanı sıra Biden, California yangınları ve Louisiana kasırgası doğal afetlerine neden olan küresel ısınmayla ilgili küresel politikalarını sürdürüyor. Bu doğal afetler, daha yüksek derecede uluslararası iş birliğini gerektiren daha büyük bir kozmik sorunun tezahürleri gibi görünüyor. Üçüncü Biden’ın bu konuda karşı karşıya olduğu zorluk, bu dış ikilemlerin içsel bölücü köklerinin olması. Buna bir de 3.5 trilyon dolarlık bir bütçeye sahip olması kararlaştırılan kamu harcamaları, endişe verici derecede birikmiş kamu borcu ve her şeyden önce, kürtaj ve ırkçılıkla bağlantılı hassas konular ekleniyor. Üçüncü Biden’ın dış stratejisine gelince, çelişkili çünkü geniş bir uluslararası iş birliği istiyor, ama aynı zamanda, Sovyetler Birliği'nin ve teröre karşı savaşın yerini alacak yeni "düşman" olmasını istediği Çin'i dışlamak istiyor. Dünya nüfusunun beşte biri dışarıda bırakıldığında, büyük ölçekli bir uluslararası koalisyon nasıl başarılı olabilir?
Makro ve küresel stratejik konularda durum bu. Fransa'nın nükleer denizaltı olayındaki öfkesi gibi taktiksel konulara gelince, Fransa bir tür tatmini hak ediyor, çünkü bağımsızlık savaşında ve sonrasında hep ABD'nin müttefikiydi. Yine bir taraftan Arap-İsrail normalleşmesinin daha da ilerlemesi için bastırırken diğer taraftan İsrail'in memnuniyetini korumanın zorlu iç sonuçları olacak. Üçüncü Biden büyük olasılıkla birden fazla dostun yardımına ihtiyaç duyacak.