Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

İngiltere'nin kara kışı

İngiltere hükümeti, fosil yakıtların neden olduğu kirlilikle mücadele etmek için 2000 yılında ‘yeşil vergi’ (ecotax) adı altında akaryakıt fiyatlarını artırdığında kamyon şoförleri bu kararı protesto etmiş ve haklarını örgütlenerek korumak için bir sendika kurmuştu. Böylece ülkenin dört bir yanına yayılan bir akaryakıt krizine neden olmuşlardı. Bu da dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair'i söz konusu protestoları sona erdirmek için ordunun müdahale edeceği tehdidinde bulunmaya itmişti. Bugün akaryakıt krizi bir kez daha ortaya çıktı. Ancak bu sefer farklı bir sebeple. Ülkede akaryakıt taşıyacak kamyon şoförü eksikliği var. İngiltere Başbakanı Boris Johnson da ordudan yardım istedi ancak bu sefer kamyonları sürmeleri için.
Bu 20 yıl boyunca, İngilizlerin benzine olan bağımlılığı azalmadı. Bilakis yakıt kıtlığı krizi devam ederse ülkenin felç olabileceği anlaşılmış oldu. Haberleri izleyenler araçların birkaç litre benzin alabilmek için saatler süren kuyruklara girdiğini görüyorlar. Bu krizin sağlık ve gıda gibi önemli sektörleri etkilemesi bekleniyor.
Kriz, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) (Brexit) çıkışının belirtilerinden birisi. Nitekim İngiltere onlarca yıl Polonya ve Romanya gibi daha az zengin AB ülkelerinden gelen düşük ücretli işçilere bel bağladı. Bu işçilerin ülkelerine geri dönmesiyle birlikte oluşan işgücü eksikliğinin etkisi ve İngilizlerin başta kamyon şoförlüğü olmak üzere bu gibi işlerde çalışmak istemedikleri ortaya çıktı. Kamyon şoförlüğü, uzun çalışma saatleri ve sosyal hayattan kopmaya sebep olması nedeniyle birçok kişi tarafından tercih edilmeyen bir iş. İngilizler Brexit için oy kullandıklarında  en büyük gerekçelerinden biri kamyon şoförleri, kasaplar, çiftçiler ve buna benzer vasıfsız işçilerden kurtulmaktı.
Ne var ki benzin krizi İngiltere’nin ekonomisinin bu işgücüne ne kadar bağımlı olduğunu, söz konusu çalışanlardan kurtulmanın halkın çıkarına olmayacağını ve o dönemde popülistlerin iddia ettiği gibi İngilizlere iş sağlamayacağını gösterdi. Bu durum bugün İngiltere'de bir milyondan fazla açık iş pozisyonu olmasına rağmen yüzde 4,6'ya ulaşan işsizlik oranını da açıklıyor. Bu da bugün İngiltere'deki açık iş pozisyonlarının iş arayanların becerileriyle uyuşmadığının bir kanıtı niteliğinde.
İngiliz hükümeti mevcut işgücünün Brexit veya salgın sebebiyle İngiltere'den ayrılan işçilerin çalıştığı alanları açısından geçiş döneminin ne kadar kritik olduğunu anlamamış gibi görünüyor.
Bu işgücünün ülkeden ayrılışı sadece akaryakıt alanını etkilemeyecek. Zira İngiltere’deki pek çok işyeri tedarik zincirlerindeki bozulmasından dolayı mal tedarik etmekte zorlanıyor. Şirketlerin depoları ağzına kadar mallarla dolu. Ancak şoför olmadığı için bunları satış yerlerine taşımanın bir yolu yok. Buna ek olarak salgın ve Brexit, Asya’dan İngiltere’ye sevkiyat sürecini de etkiledi. Malların sevkiyat süresi 35 günden 70 güne çıktı. Bu da şirketlerin eskisinden daha erken ithalat yapmasına sebep oldu. Depoların dolması ve sevkiyatların gelmeye devam etmesiyle İngiltere'nin büyük limanlarının çoğu neredeyse tam kapasiteye ulaştı. Bu durum, tedarik zincirlerinin ne kadar önemli olduğunu ve halkalardan birinin kopmasının tüm lojistik sistemini nasıl altüst ettiğini gösterdi.
İngiltere bugün bu sorunu kamyon şoförlerinin çalışma saatlerinin artırılmasına izin vermek, emekli işçileri geri döndürmeye çalışmak ve Avrupalı ​​kamyon şoförlerine acil çalışma vizesi sağlamak da dahil olmak üzere çeşitli çözümlerle gidermeye çalışıyor. İngiltere hükümeti açıkça vize çözümüne güveniyor ancak verilen vize sayısı 5 bini geçmiyor. Bu, vizelerin 10 katıl olan işçi eksikliğine kıyasla oldukça düşük bir sayı. Ayrıca bu vizeler için başvuru ancak ekim ayının ortasında başlıyor. Vizelerin çıkarılması da bir ayı bulabiliyor. Bu da demek oluyor ki limanlarda ve depolarda malların birikmesi ve iş yerlerin raflarındaki ürün eksikliği ile birlikte kriz kasım ayının ortasına kadar sürebilir!
Bugün İngiltere'de yaşananlar, kışın İngilizlerin hayatını mahvedebilecek bir krize yol açan hataların birikmesinden kaynaklanıyor. Küresel tedarik zincirleri, salgının ve Brexit'in etkisine katlanabilecek kadar dayanıklı değil. İngiltere hükümeti, üç aydan fazla bir süre önce işaretleri görülen bu krize temkinli bir şekilde yaklaşmadı. Her şeyden önce popülistler, işgücünün kaybolmasının özel olarak tedarik zincirleri ve genel olarak da ekonomi üzerindeki etkisini hesaplayamadılar. İngilizler, benzin krizini ve ısınmada kullanılan gaz eksikliğini halen atlatamamışken önümüzdeki aylarda görülecek bir gıda kriziyle de yüzleşmek üzereler. Benzin sıkıntısı durumunda olduğu gibi bu kriz ancak tüketicilere tamamen panik hakim olduğunda şiddetlenir. Böyle bir durumda İngiltere’nin kışı benzin, gıda ve gaz sıkıntısı ile sert ve korkutucu bir biçimde geçebilir.