Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Diktatör Zuckerberg

Tıpkı dünyadaki bütün sistemler gibi, Facebook'un da yakınları ve büyük günahları affedilen gözdeleri için beyaz bir listesi, ayrıca önceden sürgüne, ortadan kaldırılmaya ve muhtemelen geçici olarak tutuklanmaya mahkum olanlara yönelik bir kara listesi olduğu ortaya çıktı. En büyük diktatörlükleri hesaba çekecek ya da lanetleyecek, belki de devirmeye çalışacak birilerini bulabilirsiniz. Ancak konu Facebook olunca, şirketin skandalları arttıkça takipçileri de ona bir o kadar hayran oldu. Özel hayatlarının ihlal edildiğini, kullanıldıklarını ve kendilerine şantaj yapıldığını bilen kullanıcılar, yapabilecek olmalarına rağmen faili cezalandırma ihtiyacı hissediyormuş gibi görünmüyor.
Demokratların ve Cumhuriyetçilerin ilk kez Facebook'un kullanıcılarına karşı işlediği büyük suçları kınama konusunda aynı fikirde olduklarını görüyoruz. Bu durum, The Wall Street Journal gazetesi tarafından yayınlanan ve Facebook'un eski veri mühendisi Frances Haugen tarafından sızdırılan tehlikeli belgelerden ve Haugen’in platformun içerikleri daha ilgi çekici ve cezbedici bir hale getirmek için algoritmaları aracılığıyla manipülasyon yaptığına dair Kongre önündeki ifadesinden sonra yaşandı. Sızıntılar oldukça fazla ve gerçek olmasına rağmen kimse kılını bile kıpırdatmıyordu. ABD, platformlarıyla insanlığı etkisi altına aldığını, zihinleri manipüle ettiğini ve bilgi topladığını sandı. Silikon Vadisi'nin akıllı şirketleri, ABD'nin boyun eğmez eşsiz liberalizminin bir sembolü ve özgürlüğün üretebileceği yaratıcılıkların harikalarını bünyesinde barındırıyor gibi görünüyordu.
İlk tokat 2018'de geldi. Londra merkezli The Guardian gazetesi, Cambridge Analytica'nın kullandığı kişisel verilerin ve bilgilerin, gizlice anlaşma yapılarak Facebook'tan alındığını ifşa etti. Daha sonra veri analizi ile uğraşan bu dev şirket, ABD seçimlerini etkilediğini ve Donald Trump'ın iktidara gelmesine yardımcı olmak için rüşvet verip tuzaklar kurduğunu duyurarak övündü. Bu olayın ardından Rusya’nın seçmenleri etkilemeyi amaçlayan Facebook reklamları aracılığıyla seçimlere müdahale ettiğine ilişkin başka bir skandal patladı. Bundan sonra yaşananlar Kongre'de medya kahramanı Zuckerberg’in dinlenmesi ve hiçbir şey değiştirmeyen bazı soruşturmaların yapılması oldu. Söz konusu dönemde Beyaz Saray’da bulunan Trump lehine manipülasyon yapılıyordu. Ancak bunun için herhangi bir şey yapılmıyordu. Yine de en fazla şoke eden durum, Facebook ve Twitter’ın Kongre baskınından sonra dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın hesaplarını bloke etmesi oldu. Böylece ABD’liler ve tüm dünya en büyük liderlerin ‘GAFA’ imparatorlarının karşısında duramayacağını anladılar.
Zararın sınırlarının, değişime susamış Arapların duygularıyla oynama, Arap Baharı’nın güzelliklerinin reklamını yapma ve İsrail’in bombalarının altında savunmasız olan Filistinlilerin paylaşımlarını kontrol etme noktasında duracağı sanılıyordu. Filistinliler, kendi eğilimlerine ve arzularına uymayan her paylaşımı silmeye çalışan Zuckerberg'den bıkmış durumdalar. Organize olarak başlattıkları bir kampanya ile Facebook’un uygulamasının puanını dört yıldızdan bir buçuk yıldıza düşürmeyi başardılar. Puan halen de aynı duruyor. Zira ‘sosyal medya’ imparatorunun uygulamalarında bazı kelimelerin veya isimlerin kullanılması, otomatik olarak gönderinin silinmesine ve kullanıcının büyük bir suç işlemiş gibi uyarılmasına neden oluyor. Bu, terörle mücadele etmek ve ahlakı bozan durumları engellemek için gerekliymiş gibi görülebilir. Ancak örneğin bazı Suriyeli muhaliflerin yasaklılar listesinde olduğu ortaya çıktı. Peki, bu doğrultuda izlenen politikalar neler? Bunlara kim karar veriyor?
Eğer demokrasilerde Temsilciler Meclisi yürütme otoritesini denetliyorsa, üzerimizde en korkunç kontrol, baskı ve sömürü biçimlerini uygulayan programların kurbanı olmadığımızdan emin olmak için Facebook'a girip algoritmaların programlanmasını inceleyebilecek tarafsız bilimsel bir komite var mı? Sorun şu ki hükümetlerin günümüzde istediği tek şey kullanıcıların gizliliğini korumak için platformların çalışmalarını kısıtlamak konusunda Avrupa'yı taklit etmektir. Ancak bizi platformlarda daha uzun süre tutmak, etkileşime zorlamak ve daha fazla reklam ve milyarlar kazanmak için ilgi çekici ve aşırılık yanlısı haberlerin geçişini artırıp, içimizde kin ve nefret duyguları uyandırarak bizi avlamaktan tövbe ettiklerine dair bize kim güvence verecek?
ABD, demokrasi ve ifade özgürlüğü için en fazla tehlike oluşturan şeyler arasında yer alan ihlalleri engellemekte en az 15 yıl gecikti ve bunun bedelini de kesinlikle ödeyecek. Zira demokrasi, şeffaflık ve hesap verebilirlik olmadan ayakta kalamaz. Her seçim sürecinin aynı despot yönetimin yeni renklerle, yeniden üretilmesi ile sonuçlandığı Arap bölgesinde de sorunumuz bu. Hiçbirimiz iletişim platformlarının algoritmik mutfağının nasıl olduğunu bilmiyoruz. Sadece, sonsuz açıklamaların yapıldığı iki yüzlülükle oluşturulup duyurulmuş politikalarını biliyoruz. Böylece, gözümüz kapalı bir şekilde kabul ettiğimiz durumla dünya nüfusunun yarısı 24 saat iletişim araçlarıyla kontrol ediliyor.
Mark Zuckerberg, dünyanın en büyük diktatörü olarak sınıflandırılabilir. Kendisinin zırhlı araçları, kıtalararası füzeleri ve denizaltıları yok. Ancak GAFA’daki meslektaşlarının geri kalanı olmadan tek başına dünya nüfusunun üçte birinden fazlasını çemberine alıyor, sırlarını ellerinde tutuyor ve ruh hallerini manipüle etme, onları hedef alma ve arzularını yönlendirme gücü var.
Çin WeChat, Baidu ve aralarında en ünlü olan Tik Tok da dahil olmak üzere diğer platformları aracılığıyla Silikon Vadisi şirketlerinin yerine kendi sistemini yerleştirmeyi başardı. Rusya, ABD'yi engellemeden kendi platformlarını kurdu. Bütün bu davranışlar ulusal güvenliği korumak amacıyla yapıldı. Yaşanan tecrübeler, sosyal medya sistemlerine boyun eğmenin gittikçe zorlaştığını gösteriyor. Facebook’a odaklanılmasının sebebi bu platformun lider pozisyonunda bulunmasından ve dünyadaki herhangi bir imparatorun kendisiyle boy ölçüşemeyeceği bir sahibinin olmasından kaynaklanıyor. Zira Zuckerberg ana platformu Facebook'ta 3 milyon, yani WhatsApp ve Messenger'ın toplamından daha fazla kullanıcıyı kontrol ediyor. Bazıları platformların savaşını derinlerde jeopolitik olarak görüyor. Ancak bu, aynı zamanda parasız ve savunmasızların üzerinde gücü olanların ve onları bağımlıya dönüştürenlerin savaşıdır. Bağımlılık ne kadar büyük olursa, hükmeden de o kadar zengin olur. Açgözlülük her hastalığın altında yatan sebeptir. Bir insanın kendisinden önce yeryüzünde daha önce herhangi bir insanın sahip olmadığı bir gücü, diktatör olarak sınıflandırılmadan ve kanatları kesilmeden elinde tutması oldukça tehlikeli bir durum.