Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Lübnan… Sözlükler arasındaki uçurumu artıran mermiler

Bu kadar elem ve keder içinde yazmak ne zor! Evlatlarını kaybeden bir annenin ağıtı, kardeşini yitiren birinin hüznü ve yetimler kervanına katılanların gözyaşları… Vatan içinde işlenen her cinayetin, şartlar ve koşullar ne olursa olsun, vatanı öldüren bir hamle olduğu açıktır. Her vatandaşın kanı, ulusun kanının bir parçasıdır. Bu kanın akıtılması, ağır bir cezayı hak eden bir suçtur. Ancak bu ceza adalet yoluyla verilmeli.
Yazmak ne zor! Çünkü korku diyarı ve korkanların ülkesinden, mevcut güçlünün, paniğe kapılanlara güvence verme sanatında ustalaşmadığı, korku duyanların gerçekçilik yoluna girme ve hasarı azaltma konusunda iyi olmadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Güçlü ve zayıfın isimleri değiştiğinde de aynı trajedi tekrarlanır.
Lübnan sahnesindeki son feci olaylar hakkında çok iyi bir şekilde bilgi sahibiyim. Onlarca yıl içinde birçok kez ziyaret ettim. 13 Nisan 1975 tarihindeki Lübnan Savaşı’nda ilk kurşunun atıldığı tiyatroyu ziyaret ediyor gibi sık sık eskiye gittim. Ayn er-Rummane (Ain al Remmaneh) ve Şiyah (Chiyah) arasındaki yoldan defalarca geçtim. Yolun her iki tarafındaki küçük dükkanları ziyaret etmek, orada asılı resimleri incelemek, dükkân sahiplerinin sözleri ve ifadelerini irdelemek için birçok sebep buldum. Savaş hakkında yazıyordum ve savaşın patlak verdiği yer beni kendine çekti.
Ülkenin güneyinde, Bekaa’da ve kuzeyde yaşadıkları geçim sıkıntısından sonra Beyrut’a gelen yoksul veya düşük gelirli Lübnanlı işçiler, genç çalışanlar, askerler ve emekliler, bu yolun her iki tarafında sıralanırlar. Bunlar arasında savaşın neden olduğu göçün acısına katlanmak zorunda kalanlar da var. Sıradan Lübnanlıların onur, yiyecek ve çocukları güvenli bir şekilde okula gönderme hayalleri var. Şiyah, Şiilerle doluyken Ayn er-Rummane, Hristiyanların çoğunlukta bulunduğu bir bölge. Şiyah gençleri arasında İmam Musa es-Sadr’ın görkemine kapılmadan sol partiler tarafından akılları çelinenler vardı. Çoğunluğu Nebih Berri önderliğinde gerçekleştirilen 6 Şubat 1984 tarihinde ayaklanmanın ardından ‘Emel’ Hareketi’ne dahil oldu. Ayn er-Rummane’nin gençleri ise Beşir Cemayel liderliğindeki ‘Lübnan Kuvvetleri’ kontrolü ele geçirmeden önce Ketaib Partisi ve Özgür Yurtsever Hareketi’ne yöneldi.
İlk bakışta uzak görünen bir olayın, genişliği on metreyi geçmeyen yolun her iki tarafında gerçekleşeceği ne Ayn er-Rummane ne de komşu mahalle sakinlerinin aklına gelmedi. Bu olay, 1979 yılında Humeyni liderliğindeki İran devrimiydi. 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgalinden sonra Ayn er-Rummane halkı Beşir Cemayel’in seçilmesini kutlarken, ardından saraya girmeden önce veda etmek zorunda kalmasına ağladılar. İran, Lübnan Hizbullahı’nın ilk yapı taşlarını döşüyordu. Hizbullah, özellikle güneyi İsrail işgalinden kurtarmadaki rolünün ardından Şii arenasında ve Lübnan sahnesinde meydana gelen büyük bir değişim oldu. Hizbullah, bu yüzyılın başında siyasi varlığı, askeri ve güvenlik mekanizmasını güçlendirirken, Semir Caca cezaevinde ve Mişel Avn Fransa’da sürgündeydi. Refik Hariri suikastının ardından güçleri Lübnan’dan çekildikten sonra Suriye’nin Lübnan’daki rolünü devralan Hizbullah’ın çok geçmeden Lübnan devletinin kontrol altına alma yeteneğinden daha büyük bir proje olduğu ortaya çıktı. Hizbullah, 7 Mayıs 2008 olaylarında askeri güç kullanarak Sünni ve Dürzi oyuncuların iradesini kırdığında bu izlenim doğrulandı. Bu düşünce, ayrıca Suriye ve başka yerlerde askeri ve güvenlik rolleri oynamak için Lübnan’dan ayrıldığında sağlamlaştı.
Ayn er-Rumanne, eş-Şuveyfat (Choueifat), Kaskas, Sayda ve diğerleri gibi Lübnan mezhepleri arasındaki ‘sınır bölgelerine’ gelen bir ziyaretçinin duydukları, ülkenin yaşadığı derin bir krize işaret ediyor ve bununla mücadele edemiyor gibi görünüyor. Sahadaki gerçekler ve deliller ışığında normal bir devlet inşa etmek imkansızdır. Mümkün olan ancak bir devletten geriye kalanların çöküşüdür. Mahvolmuş bir ekonomi, Arap ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından uygulanan bir izolasyon, Lübnanlı gruplar arasında artan bir endişe söz konusu. Eski Lübnan’ın çöktüğünü ve yeni Lübnan’ın konumu konusunda güven duymayan bir halk mevcut. Buna ek olarak, diğer mezhepler, Hizbullah'ın Şii topluluğunu ulusal dokudan çıkararak, çoğulculuk üzerine inşa edilmiş bir ülkede diğer bileşenlerle kalıcı olarak çatışmayı tehdit eden katı ve kapalı bir model inşa ettiğini hissediyor.
Şiyah ve er-Rummane’yi ateşkes ilan edildiğinde kolayca geçilebilecek bir yol ayırıyor. Şimdi iki bölgenin sakinleri arasındaki mesafe genişliyor. Şiyah’daki dükkanlarda İmam es-Sadr ve Nebih Berri’nin fotoğraflarını veya Hasan Nasrallah ve savaşlarında şehit düşen Hizbullah ve İslami Direniş mensuplarının fotoğraflarını bulabilirsiniz. Ayn er-Rummane’deki dükkanlarda ise Beşir Cemayel ve Semir Caca’nın bazen de merhum Patrik Nasrallah Butrus Sufeyr’in fotoğraflarını ve ayrıca ‘Hıristiyan Direnişi’nin amblemlerini görebilirsiniz.
Beş yıl önce Ayn er-Rummane ve benzeri bölgelerde Mişel Avn’ın seçilmesinden sonra devletin asgari düzeyinin yeniden tesis edilmesi üzerine bahse girenler vardı. Pek çok kişi, suikastlar ve uluslararası mahkeme konusundaki belirsiz tutumundan ve Hizbullah'la ittifakından sonra generalin, devletin ve onun prestijinin yararına hibeler almasını bekliyordu. Tam tersi oldu. Ayn er-Rummane ve başka yerlerde, ‘cumhurbaşkanı hakkı olarak nitelendirdiği şeyi alan ve cumhuriyeti terk eden’ Avn’dan mustarip oldu. ‘Anayasal çıkarların ihlaline katkıda bulunan ve saraya girip ülke ve nesillerin geleceğini değil, damadının geleceğini düzenlemekle meşgul olan’ bu adamı şiddetle eleştirdiler.
Beş yıl önce Avn’ın fırsatı kaçırmayacağını ve bileşenler arasında köprü olmak için çok uğraşacağını düşünenler vardı. Avn'ın cumhurbaşkanlığı sarayına girdikten sonra parti üniformasını ve geçmişin kinlerini çıkaracağına, kendisini devleti yeniden inşa etmeye ve halkına güven vereceğine inananlar vardı. Pek çok kişi, Cumhurbaşkanının görev süresinin küçük, inandırıcı olmayan savaşlara ve çoğu bileşenle ilişkisini zayıflatan komplolara karışarak harcanmasına şaşırdı. Buna ayrıca Berri ile aralarında bulunan dostluğun eskisi gibi olmaması eklendi. Avn döneminin büyük ve benzeri görülmemiş çöküşe sahne oluşu, cumhurbaşkanının muhalefet gözlemcisi olarak davranışı, özellikle Beyrut limanının suikastından sonra kredisini ve popülaritesini zayıflattı. Avn üzerine girilen bahsin gerilemesi, Hizbullah projesine karşı mücadelede önemli bir oyuncu haline gelen Semir Caca’nın güçlenmesine katkıda bulundu.
Lübnanlılar birlikte yaşamak istiyor mu? Cevap olumluysa, karşılıklı tavizlerde bulunmaktan başka seçenek yok. Yolun ortasında veya ona yakın bir noktada bir görüşme gerçekleştirilmeli. Karşılıklı ateş açmak, diktelerde bulunmak ve oldukça tehlikeli tavırlar dayatmak çoğulcu bir yapıya sahip bir ülkede kırılganlık noktasını oluşturur. Anayasa çatısı altında oturmaya dönmeliyiz. İradesi siyasi güçlerin ruh haline göre kırılmamış, adaleti bozulmamış bağımsız bir yargı olmalıdır. Adil bir devlet tahakküm, baskı veya iradeyi kırmaya dayanmadığı için ortak bir kelime dağarcığına dönmek gerekir. Ayn er-Rummane ve Şiyah mahallelerini ayıran yolun iki ayrı dünyayı ayıran bir uçuruma dönüşmemesi için yeniden bir değerlendirme yapılmalı. Katillerin hepsi yargılanmalı. Fakat aynı zamanda Lübnan ruhuna dönmek, aynı fikirde olmama hakkına saygı duymak ve sıfırdan yeniden inşa edilen bir devletin parçalarını toplamak da gerek. Şahinlerin baskısıyla parçalanan kırılgan bahçeyi onarabilecek bir ülke inşa edilmeli. Komşu mahalleler arasındaki uçurum genişliyor. Kullanılan sözlükler arasındaki fark gittikçe artıyor. İlk kurşunun atıldığı yerin yakınında yeni mermi sesleri duymak acı verici bir durum. Nasrallah’ın, Caca’nın beslendiği sözlükten farklı bir sözlükten yararlandığı oldukça açık. Avn da zaten bu sözlükler arasındaki uçurumda kayboldu.