Bülent Şahin Erdeğer
TT

Ekonominin vurduğu iki ülke: Tunus ve Lübnan

Arap Dünyasında en geniş ve gerçekçi kamuoyu araştırmalarıyla tanınan “Arap Barometresi”nin verilerine bakarsak 12 Arap ülkesi vatandaşlarına “demokrasinin temel özelliğini belirtmeleri istenen” bir ankette, Tunuslular’ın diğer bütün Arap ülkelerinden daha fazla bir oran olan yüzde 55’le “demokratik bir hükümetin herkes için iş fırsatları sağlayan” bir yönetim olduğunu belirtiyorlar. Tunuslular’ın sadece yüzde 10’unun “hür ve âdil seçimlere” atıfta bulundukları bildiriliyor.
Middle East Institute’den (MEI) Arap Barometresi araştırmacısı  Fadıl Aliriza’nın 25 Temmuz jüristokratik darbesi sonrası yaptığı yayınladığı son anket sonuçları Kasım 2020 ile Mayıs 2021 arasında gerçekleştirilen Arap Barometresi anketlerinin altıncı turu, karşılaştırmalı çalışmalar yedi ülkeyi (Tunus, Cezayir, Libya, Fas, Ürdün, Irak ve Lübnan) kapsamakta.
Tunusluların yarısından biraz fazlası ve Lübnanlı katılımcıların yüzde 64'ü, Kasım 2020'de yapılan ankette ekonomik durumu “bugün [kendi] ülkelerinin karşı karşıya olduğu en önemli zorluk” olarak işaret etti. Tunus'un komşu ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Cezayirlilerin sadece yüzde 28'i ve Libyalıların %19'u ekonomik şikayetleri ilk sıraya koyuyor. Hem Tunus hem de Lübnan, yolsuzluğu en önemli sorun olarak gösteren en yüksek yüzdeye sahipti - sırasıyla yüzde 18 ve yüzde 17; aynı zamanda ve ankete katılan diğer ülkelerden farklı olarak, hem Tunus hem de Lübnan'daki çoğunluk, “hükümetlerinin hiçbir şey yapmadığını” ya da "yolsuzluğun önüne geçmek" için çok az çalıştığını söyledi.
Tunus ve Lübnan arasındaki ekonomik meselelere ilişkin popüler algı açısından benzerlikler burada bitmiyor. Hükümetlerinin ekonomik koşulları nasıl iyileştirmesi gerektiği sorulduğunda, Tunuslular ve Lübnanlılar, ankete katılan diğer ülkelerden çok daha fazla, yaşam maliyetini düşürme çağrısında bulundular (sırasıyla yüzde 27 ve yüzde 40). Ancak Tunusluların yarısı ve Lübnanlıların %85'i hükümetlerine “hiç güvenmediklerini” söylüyor. Tunusluların yüzde 64'ü net hane gelirlerinin giderlerini karşılamadığını ifade ederken Mayıs 2021'de yapılan bir anket, Tunusluların yalnızca yüzde 6'sının mevcut ekonomik durumun "iyi" veya "çok iyi" olduğunu söylediğini ortaya koydu. 2018'de bu sayı yüzde 7 idi; 2016'da: yüzde 14; 2011'de: yüzde 27.
Bu ekonomik şikayetler demokrasiyle nasıl ilişkilendirilebilir? Arap Barometresi anketleri ayrıca Tunuslulara gıda, barınma ve giyim gibi temel maddi ihtiyaçların sağlanmasının demokrasi için ne kadar önemli olduğunu sordu. yüzde 46’sı bu tür maddi gereksinimlerin demokrasi için “kesinlikle gerekli” olduğunu ve yüzde 28'i ise “bir şekilde gerekli olduğunu” söyledi. Veriler sonucu Arap Barometresi’ndeki araştırmacılar, Tunusluların “demokrasiyi ekonomik sonuçlar açısından tanımladıkları” değerlendirmesi yapıyor.
Geçen Kasım ayında yapılan bir ankette, Tunusluların yüzde 55'i demokrasi hakkındaki görüşleri için üç seçenek arasından seçim yaparak şunları seçti: “Demokrasi her zaman diğer herhangi bir rejime tercih edilir.”
Sadece yüzde 24'ü "Bazı koşullar altında demokratik olmayan bir hükümet tercih edilebilir" seçeneğini tercih etti ve yüzde 13'ü de hükümetin türünün kendileri için önemli olmadığını söyledi.
İki derin krizin içersine sürüklenen Lübnan da Tunus da askeri, bürokratik ya da örgütsel darbelerin pençesine sürüklenmeleri tesadüf değil.
İyi ekonomi demek aslında tüm devrimlerin iki ana sütunundan biri olan Sosyal Adalet umudu, vaadi demek.  Diğer sütun ise başta düşünce özgürlüğü ve halk iradesi olmak üzere insan hak ve özgürlükleri elbette. Diktatörleri, otokratları, totaliter liderleri devirmek tek başına yetmiyor. Daha sonrası sosyal adaleti sağlayabilecek bir ekonomik planı uygulayabilmek de gerekiyor. Fas, Cezayir ve Tunus’ta yani Mağrib olarak adlandırılan Kuzey Afrika ülkelerindeki devrim dönüşüm vaatleriyle iktidara gelen İslamcı partilerin son yıllarda gerilemelerinin sebebi de bu.
Lübnan’da ise elbette çok daha farklı bir denklem olsa da orada da Hizbullah’ın parıltılı sloganlarının ardındaki distopya ve diğer grupların da kimlik siyasetinin kalıpları içinde körleşmiş aymazlıkları ekonominin batmasında etkin faktör.