Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İhlas kavramı III

“İhlas gemisiyle yola çıkıp tevekkül yelkenini açarsan, 
Emel denizinde elbette uygun bir rüzgâr esecektir.”
(Zübeyde Fitnat Hanım)

Bu haftaki yazıda “İhlas”ın gerekliliği ve niteliği üzerinde durma çabası içerisinde olacağız. Öncelikle ihlas gerekli midir? Sorusuna cevap arayalım.
Bir şeyin gerekli olup olmadığını anlamanın en kolay yollarından birisi de o şeyin lazım olduğu alanlarda eksikliğinin hissedilip edilmemesi meselesidir. Bireysel ve toplumsal ilişkilere bakıldığında ciddi anlamda bir ihlas eksikliğinin var olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira son zamanlarda modernitenin pragmatist/çıkarcı, oportünist/fırsatçı, hedonist/hazcı kuşatmasında samimiyet kaybı, sadakat yitimi İslami kişiliği tehdit eder boyutta... Rasyonel akıl, seküler ahlâk, ihlâsı hedef aldı. İhlâs anlayışı da mistik bir anlayışa kurban edilmiş ve ihlâsçılık üzerinden ihlâs vurulmaktadır.[1] Hâlbuki ihlas ve samimiyet, sadece ibadetlerimizde değil insanlarla olan ilişkilerimizde de son derece önemlidir. Çünkü Müminin en önemli vasfı olan güvenilirlik ancak içten ve samimi davranışlarla sağlanabilir. Aile ve akraba ortamında, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, iş ve ticaret hayatında, kısacası hayatımızın her alanında, insanlara karşı samimi davranmak en büyük ahlakı erdemlerdendir.[2]
İhlas, Şeytan’ın insanlar üzerindeki etkinliğini azaltmak için de gereklidir. Zira  “İblis dedi ki: ‘Ya Rabbî! Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, onların hepsini azdıracağım’. Allah, ‘İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur’ dedi.” (Hicr 15/39-42) 41. Ayette zikredilen “Sırat-ı Müstakim” kavramını bazı müfessirler “ihlas”[3] olarak açıklamaktadır. Bütün bu değerlendirmeler göz önüne alındığında her alanda ve her işte ihlasın gerekli olduğunu ifade edebilir.
İhlas gerekli ise ortaya konulacak olan ihlasın bir niteliği var mıdır? Veyahut nasıl bir ihlas sahibi olunmalıdır? Soruları önem kazanmaktadır. Zira “Nasıl bir ihlas?” sorusu önemli bir meseledir.
Daha önceki yazılarımızda dikkat çektiğimiz üzere birbirinden farklı ihlas tanımlamaları mevcuttur. Bu tanımlamaların aralarında yakınlık olsa da farklılıklar taşıdıkları da muhakkaktır. Çünkü bu tanımlamaları yapanlar kendi ihtisaslarına, aidiyetlerine, mezhep ve meşreplerine göre tanımlamaktadırlar. Bunları son derece normal olarak görmek gerekir. Bizim ilgilendiğimiz esas mesele bütün bunlardan nasıl bir “ihlas” anlayışı ortaya çıkacağıdır. Fıkıhçıların mı, tasavvufçuların mı, edebiyatçıların mı veya diğer disiplinlerin anladığı “ihlas” mı? Yoksa marka haline getirip içini boşalttığımız “ihlas” mı? İşte burada önem arz eden husus, hayata hâkim kılınması gereken “ihlas”ın mahiyetidir.
Kur’an’da ve hayatını Kur’an’a göre şekillendirmiş olan Hz. Peygamberin sünnetinde mahiyetini bulmuş “ihlas”ın niteliklerini şu şekilde ifade etmek mümkündür:
*İnsanı Allah’ı bütün sıfatlarıyla birlemeye ve yalnızca O’na kulluk yapmaya götüren bir ihlas,
*İnsanın her eylemini Allah için olmasını sağlayan bir ihlas,
*Gösterişten, riyadan uzak ve başkalarının ne diyeceği düşüncesini göz ardı ettiren bir ihlas,
*Titreten, ürperten, aksiyon veren, motive eden bir ihlas,
*Edilgen değil, etkin, donuk değil dinamik, sönük değil, aktif bir ihlas,
*Zillet kokan değil, izzet fışkıran bir ihlas,
*Teslimiyetçi, “evet efendim”ci değil, özgürlükçü, adalet ve ihsan arayışında olan bir ihlas,
*Bilgi, bilinç, istikamet, basiret, azim ve aşktan beslenen bir ihlas.[4]
Bu niteliklere sahip olan “ihlas” anlayışı hangi ilmi disiplin, hangi mezhep ve hangi meşrep tarafından ortaya konulursa konulsun doğru ve sahip olunması gereken ihlastır.
İhlas ile ilgili yazdığımız yazıları Dua ve çağrı niyetiyle şu cümlelerle bitirmek istiyoruz. İhlasımız;
Hakikati anlamamızı ve onu savunmamızı sağlayan delil; “burhan”[5] olsun,
Hak ile batılı ayırt edebilme gücünü bize veren bir “Furkan”[6] olsun,
Allah’ın kitabi ayetleriyle kevni ayetlerini birlikte okuyabilmeyi sağlayan “hikmet”[7] olsun,
Vahyi anlama ve yaşamada akla uygun, bilinç ve duyarlıkla donanmış bir kavrayış “basiret/”[8] olsun,
Dünyevi ve uhrevi zorluklar ve meşakkatlerde bizim için “çıkış yolu”[9] olsun,
Her türlü bela ve sınanma karşında içimize huzur veren bir “sekinet”[10] olsun,
Zor günde hem kendi nefsimizi hem başkalarını özgürleştiren, yetime, akrabaya, fakire ve miskine yardım etmeyi sağlayan “Akabeleri/zor yokuşları aşmayı kolaylaştıran” olsun,
Kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyebilmeyi sağlayan olsun,
Kendi önceliklerimiz olduğu halde başkalarını önceleyebilmeyi sağlayan “isar” olsun,
Allah’a kulluğumuzu yaparken karşılaşabileceğimiz zorluklara karşı yardım ve Allah’ın düşmanlarına karşı zaferi sağlayan “Nusret”[11] olsun,
Dinini Allah’a has kılan “muhlis”, Allah’ın seçip arındırarak “muhlas” kıldığı kişilerden olmamızı sağlayan olsun,
Nefsimizi, ailemizi, şehrimizi, ülkemizi ve ümmetin bireylerini yaptığı bütün işlerde samimiyetle hareket etmesini sağlayan olsun,
Ve nihayetinde bizleri “Allah’ın yollarına ulaştıran”[12] bir ihlas olsun.
Amin.

[1] Ramazan Kayan, İhlas Çağrısı, (İstanbul: Çıra Yayınları 2003), s.8.
[2] Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam,  (Ankara 2014) III/142
[3] Ebu Hayyan el-Endelusi, el-Bahru’l Muhit, V/441.
[4] Kayan, İhlas Çağrısı, s.13-14.
[5] Yusuf 12/24.
[6] Enfal 8/29.
[7] Bakara 2/269.
[8] Yusuf 12/108.
[9] Talak 65/2-3.
[10] Tevbe 9/26; Fetih 48/26.
[11] Rum 30/47; Muhammed 47/7; Fetih 48/3
[12] Ankebut 29/69.