Mina Ureybi
TT

İklim değişikliği ve toplum

Riyad şehri geçtiğimiz cumartesi günü, Suudi Arabistan Krallığı'nın 2060'a kadar sıfır emisyon hedefini açıkladığı Yeşil Suudi Girişimi Forumu’na tanık oldu.
Sıfır emisyona ulaşmak için bir tarih belirlemek, her ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele ve uzun vadede çevreyi koruma yolunu belirleme konusunda en önemli kriterlerden biri haline geldi.
Suudi Arabistan’ın bu açıklaması, 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP26) Glasgow kentinde toplantıların başlamasından bir hafta önce geldi.
Zirve, dünyanın iklim değişikliği krizi karşısında elde ettiği son başarıları gözlemlemek için önemli bir istasyon oluştururken, her ülkenin kendi politikalarını baştan sona gözden geçirmesi ve buna uygun bir strateji geliştirmesi için bir fırsat sunuyor. Ancak insanların su kullanımını rasyonelleştirmek, gıda israfını durdurmak ve gezegeni koruma çabalarına yardımcı olan bir yaşam tarzı benimsemek gibi somut adımlar atma gibi sorumluluklar da var.
İklim değişikliğiyle mücadele bağlamında kullanılan kelimeler ve kavramlar her ne kadar bazıları için yeni olabilir, ancak uluslararası politikada vazgeçilmez bir hale geldi.
Bu zirve, gaz emisyonlarının yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin gerekli değişikliklere ayak uydurabilmeleri için finansal destek konusunda dünyanın tüm ülkeleri arasında tartışmalara sahne olacak. Arap dünyasının da bu çabalarda aktif bir rol oynaması gerekiyor.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 2050'de sıfır emisyona ulaşmak için stratejik bir girişim başlatmasıyla hedefini belirleyen ilk Arap ülkesi oldu. Ayrıca Bahreyn, pazar günü 2060’da sıfır emisyona ulaşma hedefini açıkladı. Arap petrol üreticisi ülkeler, alternatif enerjiye ve yatırıma ek olarak iklim değişikliği ile mücadele adına uzun vadeli bir politika geliştirme yolunda bu çok önemli adımları atıyorlar.
BAE İklim Değişikliği Özel Temsilcisi ve Sanayi ve İleri Teknoloji Bakanı Sultan el-Cabir, “Bu girişim, iklim değişikliğinin yansımalarını ele alma çabalarında bir sıçramayı temsil ediyor ve bölgemizin pratik çözümler bulmada oynayabileceği hayati rolü gösteriyor” dedi.
Bu niteliksel değişim kaçınılmazdır ve diğer Arap ülkeleri de bu yönde hareket etmelidir. Ayrıca sıfır emisyon hedefi, Ortadoğu için çok önemli bir ekonomik, sosyal ve politik dönüm noktasını teşkil ediyor. İlk etapta, küresel ekonominin alternatif enerji ekonomilerine taşınması için petrole bağımlı bir ekonomiden geçiş aşaması başladı bile. Bununla birlikte akılda tutulması gereken birtakım faktörler var.
Suudi Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Selman Yeşil Suudi Forumu’nda, bir sonraki aşamayı planlarken dikkat edilmesi gereken üç ana dayanaktan söz etti: “Enerji güvenliği, ekonomik kalkınma ve iklim değişikliği.” Bir sonraki aşama, enerji güvenliğinin korunması ve ekonomik kalkınma göz önünde bulundurulmadan başarılı olamaz.
İklim değişikliği hakkında konuşmanın gelecekteki sorunları konuşmak olduğunu düşünenler var. Fakat gelecek, şu anda ve burada. Arap dünyasının iklim değişikliği nedeniyle mustarip olduğu ekonomik ve yaşamsal krizler her geçen gün daha karmaşık hale geliyor ve bunun çeşitli yansımaları oluyor. Irak'taki su kıtlığı bunun bir örneğidir.
Dicle ve Fırat'a rağmen bu ülkenin ‘su yoksunluğundan’ mustarip olması dikkat çekici bir noktadır. İran ve Türkiye'nin eylemleri dahil olmak üzere bu krize yol açan dış nedenler de var. Ancak planlama eksikliği ve su kullanımını rasyonelleştiren, bu temel kaynağı koruyan tarım ve çevre programlarının yokluğu gibi faktörler gibi iç nedenler de bulunmaktadır.
İklim değişikliği ile mücadele ve çevrenin korunması hususunda sorumlu olanların başında hiç şüphesiz hükümetler ve devlet yönetiminden sorumlu kişiler gelmektedir. Bununla birlikte uzun vadede dünyanın korunması katkı sağlayacak toplumsal davranışlarda değişikliklere ihtiyaç vardır. Atıklardan kurtulmak için geri dönüşüm programı ve israfı önleme taahhüdü bunların başında gelmektedir ve toplumlarımız, yeni bir dünyaya uyum sağlamak zorundadır.
İklim değişikliği ile mücadelenin gidişatının belirlenmesi ve bir sonraki aşamaya hazırlıkta şehirlerin rolü çok önemli olacaktır. Zira dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşamaktadır ve bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 68'e ulaşması beklenmektedir. Bu, doğru bir şehir planlamasını merkezi bir duruma getirecektir.
Arap petrol üreticisi ülkelerin kaçırmaması gereken önemli bir fırsat var. Nitekim bu dönüşümlere dayalı bir ekonomik geçiş fırsatı önlerinde durmaktadır. Petrol ve türevlerinin önümüzdeki onlarca yıl küresel ekonomi için temel olmaya devam edeceğine şüphe yok. Ancak güneş enerjisi gibi alternatif enerjilerin geliştirilmesi özellikle bölgede yararlanılabilecek bir aşamaya ulaşmıştır. Petrol fiyatları bu hafta -varil başına- 84 doların üzerine çıktı. Bu durum, alternatifler geliştirmek üzere petrol gelirlerinden yararlanma zamanının geldiği anlamına geliyor. Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler bunu yapıyor.
ABD, Çin ve Hindistan başta olmak üzere büyük ekonomilerin sebep olduğu gaz emisyonlarının küresel ısınmayı ve iklim tehdidini kontrol etmede en büyük zorluğu oluşturduğuna şüphe yoktur. Ancak çözüm, endişe verici iklim değişikliğinden tek bir tarafı sorumlu tutmada değildir ve iklim değişikliği tehdidiyle mücadelede başarı, uzun vadede birkaç aşama gerektirmektedir.
Başarının anahtarı yalnızca Arap ülkelerinin değil, tüm ülkelerin taahhütlerine olan bağlılıklarını her yıl ölçmek olacaktır. Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ve tüm ülkeler tarafından onaylanan, “Binyıl Kalkınma Hedefleri” tecrübesinin tekrar yaşanmamasına dikkat etmeliyiz. 2015 yılına dek tüm çocuklar için ilköğretim eğitiminin verilmesi de dahil olmak üzere belirlenen sekiz hedefe ulaşılamadı ve bununla birlikte bu başarısızlığın sorumlularından hesap sorulmadı. Dünya, bu kez belirlenen hedeflere ulaşmada başarılı olmalıdır ve dünyanın sıcaklığının 1,5 santigrat dereceden -dünyanın kaldırabileceği en yüksek yüzde- fazla artmasını önlemelidir.