Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Riyakarlık ve iklim

Kraliçe II. Elizabeth, 26’ıncı Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı'ndan (COP26) önce davranıp “sadece konuşup hiçbir şey yapmayan” dünya liderleriyle ilgili memnuniyetsizliğini dile getirirken haklıydı.
Nitekim bu liderler yangın, sel ve şiddetli fırtınalardan zarar gören halklara desteklerini ifade etmek için hiçbir şeyden ödün vermeyerek ticari uçaklara bindiler.
Hatta 182'den fazla özel uçak kullanıp yanlarında araba, helikopter ve iş makinesi taşıdılar.
Sadece ABD Başkanı Joe Biden’ın konvoyunda kendisine eşlik eden 85 araç vardı.
Bu da Glasgow'da zehirli gaz partisinin zirvesinde olduğunu gösteriyor.
Durum önemsiz görünebilir, ancak sembolize ettiği şey büyük.
Bu, Jeff Bezos’un uzay seyahatinde dünyanın çektiği acıyı yukarıdan gördükten sonra çevreye duyduğu ilgiyi göstermek için 2 milyar dolar bağışlarken Amazon’un havaya zehirli gaz yayan şirketlerin başında gelmekle suçlanmasına benziyor.
İşte ikiyüzlülerin dünyanın geleceği hakkında yorum yaparken partilerinin zirve noktasında olduğunu görüyorsunuz.
İçlerinden biri bir şey söyleyip tersini yapıyor ya da bilimsel bilgileri ticari çıkarlarına uyması için değiştiriyor. Böylece gelecek nesiller bir cehenneme doğru sürükleniyor.
ABD Başkanı, çevreyi kirleten ülkelerin başında geldiğini savunduğu Çin'in lideri Şi Cinping'in zirveye katılmamasından şikayet etti. Ancak bilimsel metotlar, bir ülkedeki kirliliği nüfusuna oranla hesaplar. Buna göre aşırı tüketime dayanan bir yaşam tarzına sahip olan ABD'li bir birey, Çinli bir bireye kıyasla on kat daha çok çevreyi kirletiyor.
Bu, Çin'in sorumluluklarından muaf tutulması anlamına gelmiyor ancak bazı şeylere anlam kazandırmış oluyor.
Avrupa'ya gaz satan, evlerinin ve sakinlerinin sıcaklığını kontrol eden Rusya ise temiz enerji konusunda acele etmiyor.
En çok kömür ihraç eden ülke olan Avustralya'ya gelince, iklim zirvesinin başarılarının kutlanması bitmeden, elektrik üretiminde ve aynı şekilde sanayilerinde kömüre bağımlı kalacağını, çünkü bunu yapmazsa ekonomik kaybının büyük olacağını ve işsizliğin artacağını duyurdu.
Avustralya özellikle zehirli karbon emisyonlarının ana kaynaklarından biri olan kömür üretiminden dolayı dünyanın tahribatına damga vuran ülkelerden biri olarak biliniyor.
İşte görüyorsunuz ki bazı yerlerde kaydedilen çabalara rağmen en gelişmiş ülkelerde bile insanlar hala at gözlüğü takıyor ve burnunun ucundan ötesini göremiyor.
Ayrıca, partileri seçim sandıklarında seçmenlerin oy sayısını artırmakla meşgul olan demokratik ülkelerdeki politikacıların hesaplarında da hiçbir zaman gelecek nesiller yer almıyor.
Geçen yıl feci geçmesine rağmen, birçok kişi bundan ibret almadı. Almanya ve Sicilya sakinleri şiddetli yağmurlara esir oldu. Yunanlılar yangınlarla kavruldu. Türkler, Cezayirliler ve Kanadalılar kuraklıktan bitkin düştüler. Kuzey Kutbu bile sonuçlardan kaçamadı. Avrupa'da rekor sıcaklıklar kaydedildi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Emisyonların azaltılamaması gezegenin insanlarını ölüme mahkum etmek olacaktır” dedi.
Ülkelerin politikacılarının söylemleri tatlıyken eylemler bu kadar tatlı olmuyor. 2015'teki hedef, 2050 yılında herkesin 'net sıfıra' ulaşması, yani atmosfere yeni miktarlarda sera gazı salınmasını tamamen durdurmak ve daha sonra ufkumuzda tıkanıklığa yol açan şeyleri azaltmak için çalışmaktı. Ancak ülkeler bu hedefi gerçekleştirmeyi erteliyor.
Çin, 2060 yılına kadar zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. 2070'ye kadar süre isteyenler bile var.
Hindistan gibi elektrik üretiminde büyük ölçüde kömüre dayanan bir ülke, büyük ülkelerden finansal destek almadan asla kömürsüz yapamaz, ki büyük ülkeler de en sefil durumdakilere yardım kuruluşu değil.
Büyük sanayi ülkeleri 19’uncu yüzyıldan beri yıkım getiren fabrikalarını kurduklarını ve gazlarını saldıklarını kabul ederek dünyaya ve insanoğluna en büyük zararı verenlerin kendileri olduğunu itiraf ediyor.
Bu yüzden bazıları 200 yılı aşkın süredir işledikleri günahların kefaretini ödemeyi kabul ediyor. Ancak bu maksatla ayrılan para her yoksula bir bisiklet almaya yetecek bir para değil. Müşkül durumda olanlardan ve acı çekenlerden oluşan büyük grup için 100 milyar dolar, iki Afrika ülkesinde temiz enerji için üretim merkezleri inşa etmeye yetmez. Zaman kuraklık zamanı. Kovid-19 sonrası dönem için dünyanın zenginleri binlerce milyar dolar borçlanmış durumda ve güvenli limana nasıl ulaşacaklarını bilmiyorlar.
Çevre sorunu çetrefilli ve karmaşık bir sorundur. Herkes suçu başkasına atmaya kalkıyor. Ancak Fransız ekonomik ilişkiler uzmanı Philippe Ducertin'in söylediği gibi Çin, Hindistan ve diğerleri ağır suçlar işlemeye başlamadan önce işlediği suçları itiraf eden Batı'nın bugün önerdiğinden daha etkili çözümler bulması gerekiyor. Ducertin “Batı, dünyanın nüfusu 8 milyara ulaştığında ve bu yüzden geçmişin tersine çevrilmesi gerektiğinde sürdürülemeyecek medeni bir yaşam modeli sundu” diyor.
Alanında yetkin bir isim olan Ducertin, Batı'yı sorumluluklarından kaçmak yerine hayatta geriye kalanları koruyacak alternatif bir model sunmaya çağırdı. Bilim insanı Ducertin “Nitekim tükettiğiniz et miktarını azaltmak, egzersiz yapmak ve elektrikli araba almak evreni düzeltmek için yeterli olmayacak” diyor.
İnsanların eşi benzerini görmediği, zehirli gazların havayı tıkadığı ve hayatın çehresini değiştirebilecek bir afet tehdidi ile karşı karşıya olunduğu yedi sıcak yılın ardından başka bir yaşam biçimi aramak kaçınılmaz oldu.
Bunun için de kararlarda cüretkar ve cesaretli olunması gerekiyor. Ancak büyük bir ülkenin herhangi bir lideri bu tür kararlar alabilecek gibi gözükmüyor.
Bu nedenle, iki korkulan sıcaklık artışı aşamasına beklenenden daha erken ulaşabiliriz.
Belki o zaman para tutkunları ve hırslarından gözleri kör olanlar, paranın güvenliği satın alamayacağını ve hayatları kurtaramayacağını anlarlar.