Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Para karşılığında insan hakları!

İngiliz milletvekillerinin lobicilik faaliyetleri yürüten gruplar ve şirketler veya başka ülkelerle ilişkili çıkarlar için reklamcılık faaliyetlerine katıldıklarının ve başta Suudi Arabistan’ı hedef alan paneller olmak üzere bu tür faaliyetlere katılmaları karşılığında para aldıklarının ortaya çıkmasının akabinde İngiltere'ye bu durumu incelemesi ve bunu bir skandal olarak tanıması için çağrılar yapıldı.
Tüm bunlar, Liberal Demokratlar Partisi’nden Milletvekili Leyla Moran ve Muhafazakar Parti Milletvekili Crispin Blunt’un Suudi Arabistan'daki mahkumların durumunun tartışıldığı bir panele katılmak için parlamentodaki ofislerini kullandıklarını itiraf etmeleriyle başladı.
Skandal, parlamento koridorlarının parlamentoya ait olmayan işler için kullanılmasıyla ilgili değil, ki Avam Kamarası kuralları milletvekillerinin parlamento dışı işler için parlamento olanaklarını kullanmaması gerektiğini açıkça belirtiyor.
Asıl skandal, ister parlamenter olsun ister başka biri olsun, birilerinin insan haklarını savunmaları karşılığında para almasıdır. Zira herhangi bir konuşmacıyı harekete geçiren şeyin, konuşmacının savunduğu değerlere ve yasalara olan inancından kaynaklanan ahlaki bir güdü olması gerekir.
Asıl skandal budur. İnsan haklarını savunmak karşılığında para alınmasının ne ahlaki ne de insan haklarıyla ilgili bir tarafı var. ABD’de şöyle bir söz vardır: “Birini öldürürseniz avukat tutun, ancak 10 kişiyi öldürürseniz bir lobiciden yardım alın.” Bu durumda eğer bir devleti hedef almak istiyorsanız bir insan hakları savunucusundan yardım alın diyebiliriz.
Bu durum bize insan haklarını savunmaktan söz etmenin, belirli ülkeleri hedef alan ve şeytanlaştıran elektik bir süreçten başka bir şey olmadığını net bir biçimde gösteriyor. Daha önce bu gazetede, 2015'ten bu yana Suudi Arabistan'a yönelik organize ve yoğun bir şekilde devam eden ‘şeytanlaştırma ve kuşkulandırma’ girişimleri konusunda bir yazı yazmıştım. Bugün bununla ilgili açık bir delilin karşısında duruyoruz.
Örneğin bugün İran’ın sadece kendi ülkesinde de değil, bölgenin tamamında ve hatta Batı’da işlediği suçların karşısında sessiz kalınırken neden Suudi Arabistan’ın sistematik bir biçimde yalanlar ile hedef alındığını öğrendik.
ABD’nin Afganistan’dan geri çekilip ülkeyi insan hakları ile uzaktan yakından alakası olmayan Taliban’a teslim ettiği feci kararından itibaren Batı’nın Afganlara karşı işlenen suçlar karşısında neden gözünü kapattığını öğrendik.
Tüm bunları öğrendik çünkü insan hakları para karşılığında savunuluyor. Aslında lobicilik gruplarını kimin finanse ettiğini kimse bilmiyor. Gazetemizde milletvekillerinin skandalı ile ilgili yayınlanan haberde geçtiği gibi bu skandal, insan hakları örgütlerinin belirli ülkeleri hedef alan raporlarının ve medya faaliyetlerinin birçoğunda sistematik finansal istismara dayanmalarına ilişkin sapma ve suistimaller ışığında bu örgütlerin çalışmalarını yöneten uyum, dürüstlük ve şeffaflık ilkeleri için daha geniş kapsamlı bir inceleme başlatılması noktasında baskı oluşturduysa bu, ciddi ve güçlü medyamızın yanı sıra Arap medyasının da bu ahlaksız eylemleri ortaya çıkarmak için profesyonel bir basın ekibi oluşturmasını gerektiriyor. Şu anda kınamanın ve öfkeli yorumlar yapmanın sırası değil, Bilakis şu anda sahte bir şekilde insan haklarını savunmaları karşılığında para alanları ve bu baskı gruplarını finanse edenleri ifşa etmek için ciddi bir medya çalışması yapmamız gerekiyor.
Bunu yalnızca vatanı savunmak için değil, aksine ülkelerin hedef alındığı, onların haksız yere şeytanlaştırıldığı ve hatta bunun para karşılığında yapıldığı elektik bir süreç ile Batı'nın bize sabah akşam hakkında ders verdiği insan hakları adına gerçek bir zafer elde etmek için yapmalıyız!