Bekir Uveyda
TT

Arafat’ın riske attığı taktikler

Geçen hafta Çarşamba günü bu gazetede yayınlanan ‘Taktik ustası Ebu Ammar’ başlıklı makalemi şu soruyla bitirseydim daha doğru olurdu: Ebu Ammar'ın başvurduğu her taktik kendisinden istenen amaca ulaştı mı? Bu soruyu sormamın nedeni, onu hataya düşmekten tenzih ettiğimiz şüphesinden kaçınmaktır. Yaser Arafat’ın kendisini ve bir bütün olarak Filistin devrimini gereksiz birkaç açmaza düşüren birden fazla taktiğin yol açtığı hataları da vardır. Ayrıca, belirli durumlarda taktiklerin başarısızlığı, ister göç edenler isterse işgal altındaki topraklarda kalanlar olsun, Filistinlilerin çoğunluğunun çıkarlarını olumsuz yönde etkileyen ağır bir bedelin ödenmesine de yol açmıştır. Filistin'in çeşitli şehir ve köylerinde, diğer Arap şehir ve kırsallarında halk arasında yaygın olan bir atasözü vardır; "Çömlek her seferinde sağlam kalmayabilir" (insanın daha önce denemiş de olsa bir işte her zaman başarılı olamayabileceği anlamında bir atasözü). Diğer Arap toplumlarında da eş anlamlısının olması muhtemeldir. Bu atasözü, acısını gelecek nesillerin çekeceği felaket hatalarla sonuçlanmaması için dünün veya bugünün kötü sonuçlanmış hatalarının tekrarlanmamasına karşı bir uyarıdır.
Kompleks bir durum karşısında belirli bir taktiği benimsemenin, herhangi bir liderin başarılı olabilecek veya başarısızlığa mahkum olabilecek bir maceraya atılma temelinde üstlendiği bir sorumluluk olduğunu anlamak mümkün. Bu daha önce de oldu ve halkların yolculuklarında bir gelgit hareketi olduğu sürece her zaman da olacaktır. Bu nedenle siyasi liderin her aşamanın gereklerine göre iyi hareket yöntemleri bulmaya çalışması meşrudur. Bununla birlikte, başarısızlığının bedeli taşınabilecek, sonucunda ortaya çıkan olumsuzluklar kontrol edilebilecek bir macera ile daha önce geçilen aşamaları, yıllar süren yorucu ve çetin bir çabayla elde edilen her şeyi baltalama olasılığı bulunan tehlikeli bir maceraya atılmak arasında da bir fark vardır. İkinci durumda, lider, riske atmaya hakkı olmayan, her şeyden önce halkına ait olan ve başkalarının da katkıda bulunduğu bir ulusal mirası riske atmaktadır. Ebu Ammar ise bu taktiği bir kereden fazla kez kullandı ve hepsinde de ‘çömlek sağlam kalmadı.’
İlk feci taktik örneği, Haziran 1967 yenilgisi felaketine yanıt olarak Filistin direnişinin yükselişinin başladığı dönemde yaşandı. Olay yeri Ürdün’dü. Liderliğinin kapsamı Fetih Hareketi liderliğini aşan, Arap dünyasında, özellikle de yaşıtları veya kendisinden birkaç yaş büyük olsun genç nesiller arasında yenilgiyi reddetmenin bir sembolü olarak görülmeye başlanan Yaser Arafat’ın görevi, elinde bir ateş parçası tutan biri gibi olmaktı. Fetih Hareketi’nin ünlü ve tamamen doğru ‘Arap ülkelerinin içişlerine karışmama’ ilkesine bağlı kalmaktı. Bunun yerine Ebu Ammar Filistin solunun peşine takıldı ve Ürdün başkentinin ‘devrimin Hanoisi! olarak görülmesi sloganlarına katıldı. Arafat'ın bu davranışının bir tür taktik olduğunu söylüyorum çünkü kendisi hiçbir zaman herhangi bir ‘alternatif vatan’ taraftarı olmamıştır. Filistinli sol fraksiyonların ve Fetih unsurlarının ihlallerine göz yummasaydı, Ürdün'de yaşanan 1970 trajedisinden kaçınmak mümkün olabilirdi.
Ama aynı feci taktik Ebu Ammar’ın gelişinden sonra Lübnan'da tekrarlandı. Lübnanlıların konuğu olan Filistin direnişinin, Lübnan bünyesindeki siyasi yelpazenin tüm karmaşıklıklarına nüfuz etmesi gerekli miydi? Elbette hayır. Lübnanlı sol grupların bunu Filistin tarafına dayattığına inananlar var. Bu zayıf bir gerekçe. Başta bizzat Arafat’ın lideri olduğu Fetih olmak üzere, tüm Filistinli fraksiyonlar Lübnan'daki durumun tüm karışıklıklarından uzak dursalardı daha iyi olurdu. Ama Arafat taktiksel hatalarına son vermek yerine, Kuveyt’i işgalinde Saddam Hüseyin’in yanında yer alarak herkesi şaşırttı ve tüm Arap Körfez devletleri toplumlarını karşısına aldı. Bu, büyük ihtimalle Arafat'ın yanlış taktiklerinin en fecisiydi. Arap ihtilaflarına karışmama şeklindeki Fetih ilkesinden sarsıcı bir şekilde ayrılıştı. Ebu Ammar, bir taktiğiyle daha herkesi şok edecekti; o da Dr. Haydar Abduşşafi başkanlığındaki Filistin heyetini bariz bir şekilde atlatarak Norveç'e gidip Oslo Anlaşmasını imzalamasıydı. Evet, tarih Arafat'ın pek çok taktikte bulunduğunu kaydediyor, ancak aynı zamanda Ebu Ammar'ın risk aldığı birkaç feci taktiği olduğunu ve bunların yıkıcı etkilerinden bizzat kendisinin kaçamadığını da kaydediyor. Son olarak geriye, kendi döneminde Yaser Arafat'ın bu konuda benzersiz olmadığını, aksine birçok emsalden biri olduğunu söylemek kalıyor.