Abdurrahman Şalkam
TT

Libya’da Aralık

Libya'da aralık ayı, sadece on iki ayın son halkasını temsil eden bir aydan ibaret değildir, bilakis hafızalardan çıkmayan bir zaman dilimidir. Çünkü her seferinde insanlara yeni bir yüz ve sesle bakmaktadır. 1951'de Libya, faşist İtalyan sömürgeciliği ile girdiği uzun bir savaşın sonunda bağımsızlığını kazandı. Avrupa’nın yaşadığı, Asya'ya ve Kuzey Afrika'nın bir kısmına uzanan bir diğer savaş ise, Libya topraklarına kanın döküldüğü bir başka sayfaydı. Bu süreç, Libyalıları olduğu kadar ülkenin bağımsızlığının kazanılmasında rolü olan yabancı politikacıları da yordu.
21 Kasım 1949 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) kararı, bağımsızlığın Ocak 1952'den önce elde edilmesini ön görüyordu. O sırada ülkenin koşulları, kararın belirtilen zamanda etkinleştirilmesi ihtimaline izin vermiyordu ve bazılarına, vesayetin kaçınılamayacak bir şey olacağı hissi hâkim olmuştu. İtalyan-İngiliz Sforza arasındaki proje muhtemel bir alternatifti.
Libya’nın bağımsızlık savaşına öncülük eden ulusal figürleri, İtalyan sömürgeciliğine karşı bu cihatta şehit düşenlerin kanlarına bulanan aralık ayına damga vurdular. Bu savaş, cihattan daha az şiddetli olmayan bir siyasi savaştı da aynı zamanda. Birleşmiş Milletler’in (BM) Libyalılara devletlerini kurmalarında yardımcı olması için gönderdiği Hollandalı diplomat Adriaan Pelt, kendisini, üniversite diploması olmayan, hatta bazıları okuma yazma bilmeyen adamlar arasında buldu. Ancak vatan sevgisinin gücü ve özgürlük için yapılan fedakârlık, insanlar arasında eşsiz bir dehayı yeşertmişti. Ülke anayasası başta olmak üzere bağımsızlık bildirgelerini hazırlamak üzere komiteler kuruldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda başından itibaren öne çıkan bir siyasi varlık bulunuyorsa da Libya'nın New York'taki varlığı, ulusun kararının satırlarını yazdı. Birkaç adam Birleşmiş Milletler karargahına gitti. Bazıları, bilet alabilmek için babalarından, dedelerinden miras kalan arazileri ve hayvanları sattılar ve karmaşık bir siyasi savaşa girdiler.
Geniş ve seyrek nüfuslu bir toprak üzerinde tarihte ilk kez bağımsız ve birleşik bir Libya devleti kuruldu. Libya, yıllarca devam eden sömürgecilik ve ona karşı verilen cihadın yanı sıra eğitim, sağlık hizmetleri ve altyapı yokluğundan bitkin düşmüştü. Tüm bunlar, sadece bir devlet kurma fikrini imkânsız bir hayal haline getirdi. Bu kısa yolculukta iradeler, vatanın geri alınması telaşı içinde birbirine karıştı. Uluslararası siyasetçiler için sürpriz olan şey, anlaşmazlığın tetikleyicisi olması beklenen şey konusunda fikir birliğinin olmasıydı: Devletin şekli ve liderliği. Anayasa, Libya'nın federal bir krallık olmasını öne sürüyordu. Hiç kimse kral olmak için başvurmadı ve ülkenin her tarafında siyasi sürecin liderliği için adı geçen tek isim, İdris es-Senusi idi.
İngilizlerin Arap bölgesine ilişkin uzun tecrübesi vardır. İngiliz Sömürgeler Bakan Yardımcısı Winston Churchill’in başkanlığında Irak'ın bağımsızlığını tartışmak için gerçekleştirilen Kahire Konferansı’nda, İngiliz vesayeti altında bir monarşi kurulması kabul edildi. Krallık için, Irak'ta farklı mezhep ve bölgeleri temsil eden yedi kişi başvurdu. Nihayetinde Hicaz’dan Sünni Hanefi Haşimi kabul edildi. Şiiler Haşimi’yi ehl-i beytten olduğu için, Sünniler kendi mezheplerinden olduğu için kabul ettiler.
İngilizler, krallık için Libya’daki üç bölge ve kabileler arasında bir çekişme olmasını bekliyordu. Ancak İdris es-Senusi üzerine fikir birliğinin olması, onlar için hem sürpriz oldu hem de onları rahatlattı. 24 Aralık, Libya için parlaklığı sönmüş bir alamet olarak kaldı. Libya halkının çoğu, o gün neler yaşandığını hatırlamıyor. Bu sürece öncülük eden yerel ve uluslararası durumların ve gelişmelerin ayrıntılarından haberdar değiller. Libya'da ve dünyada her şey değişti
Her zamanın kendi adamları, gücü, zayıflığı ve zorlukları vardır. Tarihler, gün ve yıl olarak geri dönmez ve tekrar etmezler. Bazıları seçimler için neden 24 Aralık'ı seçti? Bu tarih, Libyalıların bağımsızlıklarını ilan ettikleri ve birleşik tek bir devlet kurdukları tarihtir. Dolayısıyla onlar için ulusal bir simgenin yükünü taşımaktadır. Belki de bu, insanları bencillikten, parçalanmaktan, korkudan ve şiddetli açgözlülükten kurtarıp uyandıracak bir alarm olabilir. Tarihte bir sayı, akıllara bilgelikten bir şeyler getiriyorsa, bu soru onu cevaplamaya çalışanları yorabilir.
Seçmenlerin sandıklara attıkları kağıtlar canlı değiller, ses olarak adlandırılan tercihlerinin sessiz bir ifadesidir. Konuşmazlar ve tarihleri hatırlamazlar. Ancak, çoğu geçmişi okumamış ve zamanın ipliğine asılı olan takvim yapraklarına bakmamış olsalar da bazı kişilerin isimlerini tavsiye ederler.
Libya’da aralık ayı, tarihin, insanların ve suları yer altına inen, arazisi terkedilen toprağın omuzları üstünde ağır bir yüktür. Libya, her aralık ayında sorar: Gelen ne zaman gelecek? Bana doğru geldiğini görüyorum, fakat göremiyorum.