Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Fikrin zamanla ilişkisi hakkında

Ünlü düşünür Dr. Abdulcebbar er-Rufai’nin Kur’an tefsirlerinin birbirinden farklı olması gerektiğini çünkü her birinin müfessirin kendi anlam dünyasını yansıttığına bir başka ifadeyle yazılan tefsir müfessirin yaşadığı zaman ve mekanın ruhunu taşıdığına işaret ettiği görüşü, beni bu makaleyi kaleme almaya sevk etti.
Kur’an’ın Kur’an’la tefsir edilmesi çağrısının ön plana çıktığı bir dönemi geride bıraktık. Demek istedikleri, ayetin anlamı, telaffuz veya anlam ve konu bakımından benzer ayetlerin bir araya getirilerek anlaşılmasıdır. Bu çağrıya yakın bir başka tefsir şekli ise Kur’an’ın belirli bir ayet veya belirli bir konuyla ilgili hadis rivayetleriyle tefsir edilmesi. Bir başka benzer yöntem ise müfessirlerin Kur'an'da yer alan konuları sınıflandırma, inceleme ve analiz için ayetleri tek bir konu altında toplamasıdır. Bu yöntem, konulu tefsir olarak adlandırılır.
Fıkıhçıların çoğu, Kur’an’ın rivayetlerle tefsir edilmesi yaklaşımına yönelmiştir. Çünkü onların istediği, bir hüküm çıkarmak ya da nasstaki bir hükme atıfta bulunmaktır. Böylece tamamen akli delillere dayanmak zorunda kalmazlar. Biliyoruz ki, tüm mezhep ekollerine mensup İslam hukukçularının çoğunluğu, garip veya alimlerin ilmine aykırı da olsa nassta yer alan hükmü, akli delillere dayalı muadili yerine tercih etmişlerdir. Örneğin bazıları, 2014 yılında Irak'taki Yezidilerin içinde bulunduğu kötü durumda, kadınların esaretinin, köleleştirilmesinin ve ticaretinin İslam hukukuna aykırı olmadığını söylediler. Bunun caiz olmadığını söyleyenin dini bir emri inkar etmiş olacağını ifade ettiler.
Bu görüşün geleneksel eserlerde yer aldığını bu konuda ayet ve hadisler bulunduğunu biliyorum. Ancak bugün, kesin bir şekilde doğru olmadığını söylüyorum. Çünkü Müslümanların çoğunluğu bunu kabul etmemekte, mezhepleri ne olursa olsun aklı başında olan herkes bunu kesinlikle inkar etmektedir.
Bu örneği, bizi bu yazının odağına, yani ‘tarihsel bakış açısının’, şeri hükümler, değerler ve amaçlar açısından doğruyu ve yanlışı tanımlamadaki rolüne işaret etmek için verdim. ‘Tarihsel bakış açısı’, kişinin bir konu hakkındaki düşüncelerini etkileyen faktörlerin toplamıdır. Arzuları, beklentileri ve endişeleri, genel bilgi düzeyi, hakim ahlaki değerleri, standartların kalitesini, tefsir ve fıkıhla ilgili sorunları kapsar.
Bu unsurların her biri, nass veya dini fikri (hatta herhangi bir fikri) anlamasını etkiler. Nassı anlayışını yani alıcının anlayışı olarak adlandırdığımız şeyin belirlenmesine katkıda bulunur. Nass ve nassın anlaşılması veya din ile dini bilgi arasındaki ayrım buradan kaynaklanmaktadır. İnsanlar, zihinlerini etkileyen faktörlerin niteliği bakımından farklılık gösterirler. Bu farklılık, onları nassı ve delili anlamalarını etkileyen ve hatta iddianın sıhhati veya geçersizliğine dair delil olarak aldığımız pratik tecrübeyi bile etkileyen bir farktı.
Bu konu, bu zamanın Müslümanlarının cesaret ve tarafsızlıkla tartışması gereken başka soruları da gündeme getiriyor. Bu sorulardan bazıları, şu bariz soru gibi yöntemle ilgilidir: Yukarıdaki faktörleri tanımlayıp etkilerini kontrol edebilir miyiz? Ayrıca sıradan Müslüman'ın teşri’deki (hüküm koymadaki) rolüyle ilgili soru da dahil olmak üzere: Bir hükmü kabul etme veya reddetme hakkına sahip mi, yoksa tartışmadan teslim mi olmalı?
Aynı zamanda, önceki fıkıhçılar tarafından yapılan içtihat ve yorumların değeri ile de ilgili sorular söz konusu: Bunları diğer bilimsel referansların aksine, üzerine inşa edilecek yargısal emsaller olarak mı yoksa bilimsel seçenekler olarak mı ele almalıyız?
Aynı dönemde yapılan karşıt içtihatlar hakkında da sorular mevcut: Bunlara tek bir gerçeğin farklı ifadeleri olarak mı yoksa kişisel olasılıklar olarak mı bakmalıyız?
Bu soruların bazılarına, özellikle olasılıklar fikrine ve zamanla ilişkisine, Allah’ın izniyle başka bir yazıda döneceğim.