İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Lübnan vatandaşının hayali

Yeni yıla girerken Lübnan vatandaşlarının artık yalnızca hayal kurma lüksü kaldı.
Sahadaki hiçbir şey Lübnanlıların daha az sefil bir gelecek beklemelerine olanak tanımıyor.
Ellerinde olan tek şey hayal kurmak. Bankalara yatırdıkları hayatlarının birikimini geri almanın hayalini kurmak.
Akşam karanlığında sürekli elektrik kesintileri nedeniyle mahrum kaldıkları bir aydınlığın hayalini kurmak.
Çocuklarını geçimlerini sağlamak amacıyla dünyanın dört bir yanına göç eden göçmen kafilelerine katılmak zorunda bırakmayacak bir iş fırsatının hayalini kurmak.
Beyrut Limanı patlamasına ilişkin adil bir soruşturmanın sonuçlarının ortaya çıkmasının hayalini kurmak ki böylece kurbanların aileleri, yakınlarının iki kez; bir kez gizli anlaşmalar ve kasıtlı ihmal, bir kez de sanık ve suçluların gerçeği gizleme, kovuşturma ve hesap sorulmasını önlemeye yönelik komploları nedeniyle öldürülmedikleri umuduna yeniden kavuşsun.
Vatandaşları ekmek ve benzin kuyruklarında, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yükselen dolar ve kurla yarışırken anavatanın cesedinden arta kalanları paylaşmayan yetkililerin hayalini kurmak.
Lübnan vatandaşı, dünyanın diğer tüm vatanları gibi bir vatan hayal ediyor. Kotalar üzerinden mezhepsel çekişmelerin arenası değil, politikacıların ülkesi için en iyi gelecek fırsatlarını kimin sağlayacağı konusundaki rekabetlerinin arenası olan bir vatanın hayalini kuruyor.
Önümüzdeki yıl Lübnan vatandaşı için normal bir yıl olmayacak. Aksine bir hesaplaşma yılı olacağı söylenebilir.
Umarım, bugün şikayet ettiği kimseleri, kendisine ve çocuklarına karşı her türlü aşağılamada bulunmalarına olanak tanıyan pozisyonlara getiren yanlış seçimleri için öncelikle kendisiyle hesaplaşacağı bir yıl olur.
Ülkelerinin içinde bulunduğu kötü koşullardan şikayet etmek, herkesi sorumlulukla suçlamak, ama asıl sorumlunun kendileri olduğunu görmezden gelmek, Lübnanlıların adetidir.
Önümüzdeki yılın Lübnanlı yetkililere yaptıklarının hesabının sorulacağı bir yıl olması gerekiyor. Bu hesabın sorulması için, Lübnan vatandaşı, mezhepçi eğilimlerine uyan, küçük çıkarlarını ulusal çıkarlar pahasına güvence altına alan bir liderin peşine takılmasını sağlayan sürü kültürünü terk etmeli, dolayısıyla iyi seçimler yapmalı.
Lübnan vatandaşının elindeki tek şeyin hayal olduğunu söylediğimde abartmıyorum. İçinde bulundukları hal değişmedikçe Lübnanlıların durumu nasıl düzelecek?
Politikacıları vatandaşlarının çektiklerine karşı bir üstten bakışın eksik olmadığı küstahlık ve çıkarlarını küçümseme hali içinde iken durum nasıl düzelecek?
Kendisine ince kavrayış ve iyi bir seçim yapma olanağı sunan dar partizan ve mezhepçi eğilimlerinden vazgeçebilme kudretine sahip bu vatandaşı nereden getireceksiniz?
Peki, çıkar hesaplarını arkasına atan, milli cesaret seviyesine yükselen, Lübnan'ın ulaştığı durumun nedenlerini açıklayan gerçeği açıkça dillendiren, bu konudaki sorumluluğunu üstlenmekten çekinmeyen cesur politikacıyı nereden getireceksiniz?
Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yıl sonu vesilesiyle yapacağı konuşmada, döneminin defterlerini açmaya ve vatandaşlarına açık açık hesap vermeye karar verdi. Peki, defterlerde ne buldu?
İki Şii partinin (Emel ve Hizbullah’ın) Beyrut Limanı’ndaki patlamaya ilişkin soruşturmayı protesto etmek için hükümeti boykot etmesinden bahsederken, 5 yıllık görev süresinin ardından, kurumların çözülmesine ve devletin tasfiyesine yol açanın kasıtlı, sistematik ve haksız engelleme olduğunu keşfetti.
Peki, bu keşfin sahibi kim?
Temsilciler Meclisini kendisini cumhurbaşkanı seçmeye zorlamak için Hizbullah ile ittifak ve suç birliği ederek devlet kurumlarının 2 buçuk yıl boyunca devre dışı kalmasını kabul eden Cumhurbaşkanı!
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin eski Başbakan Refik Hariri suikastını soruşturmasını engellemek için el-Rabiye bölgesindeki evinden açıklanan bir karar ile Saad Hariri hükümetini düşürmekten kaçınmayan da oydu!
Cumhurbaşkanı, lafı eğip bükerek de olsa Hizbullah'ın silahlı yapısı meselesine değinmeyi de ihmal etmedi. Hizbullah'ın devlete ve hükümetlere dayattığı "üçlemeye" (Ordu, Halk ve Direniş) atıfta bulundu. Ancak, direnişin rolüne dikkat çeken bu “üçlemeye” rağmen, savunma stratejisinin uygulanmasından ve Lübnan'ı koruma araçlarından tek başına devletin sorumlu olduğunu da belirtti.
Avn, isterse silahlı yapısını ulusal ordunun hizmetine vermeye zorlayarak, Hizbullah'a doğru ulusal duruşu empoze edebilecek bir başkandı. Ancak bunun yerine, Hizbullah’tan Baabda Sarayı'na ulaşmak için ihtiyaç duyduğu destek ve kalkanı alırken, bunun karşılığında da Hizbullah’ın içeride siyasi ve yargısal kararlara hakim olarak işlediği tüm aşırılıkları, Lübnan'ın Arap ilişkilerine zarar vermesini görmezden geldi, hatta örtbas etti.
Lübnan’daki çoğu parti, Hizbullah'ın ulusal sadakat pahasına mezhepsel bir sadakat kültürünü teşvik etmekteki rolünü çıkarsal sebeplerle görmezden geliyor. Lübnan’da bu kültürün tüm mezhepleri ve dini grupları kapsadığı doğru, ancak hükümetler ile parlamentodaki temsili iki Şii partisi ile sınırlı hale getirilen Şii mezhebine silah zoruyla dayatılması, mezhepler üstü bir ulusal kültürün tesisinin önündeki en büyük engele dönüştü.
Tüm bunlara bir de, Hizbullah'ın bir Lübnan partisi olduğu iddialarıyla çelişen İran rejimine biatı eklenmektedir.
Nitekim Başbakan Necib Mikati son açıklamasında, “Hizbullah’ın diğerleri gibi Lübnan arenasında var olan bir siyasi parti” olduğunu iddia ederek kendini savunmak istedi. Halbuki Mikati, Hizbullah'ın politikalarının yalnızca Lübnan'daki siyasi ve adli kurumların çalışmalarına değil, bizzat ülkenin kimliğine karşı oluşturduğu tehlikenin gerçeğinin bilincindedir.
Bunlar net bir şekilde açıklanmaları büyük cesaret gerektiren pozisyonlar. Gelgelim mevcut durum, böyle politikaların ve bu tür politikacıların insafına kalmanın Lübnanlılara hayal kurma, sadece başka bir gelecek ve başka bir ülkede yaşamanın hayalini kurma nimetinin tadını çıkarmaktan başka seçenek bırakmıyor.