Bekir Uveyda
TT

Aldatan İsrail ve aldatılan Filistin

İşte, atalarının topraklarını işgal edenlerin Filistinlileri kınadığı bir zaman geldi çattı. Geçmişte Filistin'i gasp eden, Lehi, Irgun ve Haganah terör çetelerinin kurucuları gibi atalarının soyundan gelenler şu anda bunu yapıyor.
İşte, işgalci İsrail’in Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Avichay Adraee’nin Gazze halkının yüzüne “Ayıp size, yazıklar olsun” diye bağırışının kaydedildiği gün geldi. Peki nedir bu meşhur ayıp?
Arap dünyasında yaşananları takip eden internet sitelerinde yer alan habere göre bir grup insan pazar günü Gazze sokaklarında, Yemenli ve İran asıllı Husi liderlerinin fotoğraflarını kaldırarak bir miting gerçekleştirdi. Ardından her ne kadar doğma büyüme Lübnanlı olsa da kaburgaları arasından Tahran’ı sevenlerin kalbini coşturan üçüncü bir isim geldi ki bu kişi yüce yaratıcının adını kendi tekelinde tutup, partisinin içerdiği üyelerin dışındaki Müslüman erkek ve kadınlar Allah'ın kulu değilmiş gibi davranıyor. Ayrıca sadece bağırışlardan ve söylemlerden ibaret olsa da kendisinin “direnişin” son kalesi olduğunu söylüyor.
Gazze sokaklarında bu fotoğrafları taşıyanlar daha da ileri giderek Arap toplumlarına karşı kötü sözler sarf ettiler. Şayet Filistin’de bir köyde ya da şehirde sıradan bir insana veya ileri gelen bir isme bu kişileri temsil edip etmediklerini soracak olursanız şüphesiz alacağınız cevap şöyle olacaktır: Kesinlikle hayır. Bunlar, Filistin’in asil ahlakının hiçbir şekilde kabul etmeyeceği ipe sapa gelmez şeylerdir.
Kendimi, aldatıcı Avichay Adraee’nin Gazze'deki bir grup aldatılmış genci azarlayarak, “Ayıp size, yazıklar olsun” sözünde haklı olduğunu söylemek zorunda bulmam ne kadar makul? İşte, durum gerçekten de bu kadar elem verici…
Günden güne ya da doğrusu bir tecrübeden daha kötüsüne, Filistin halkının liderlerinin çoğunun -ne yakın ne uzak- geçmişten ders almaya istekli olmadığı açık. Aksi takdirde, İran'ın kucağına atılmadaki bu ısrar nasıl anlaşılabilir? Burada özellikle yanlış yola sapmış Gazze’deki gençlerin geçen pazar yaptıklarını kastetmiyorum. Hayır, sorun onlar değil; asıl sorun karar mercilerinin benimsediği siyasi yaklaşımdadır. Bu nedenle eylem planları çizenler ve ittifakların kurallarını belirleyenler, sahadaki kar-zarar dengesine göre değil; ideolojik kaynaklara sahip hareketler ya da partiler olarak öncelikle kendi düşünme biçimlerine olan bağlılıktan hareket ediyorlar. Fakat genel olarak ideolojiyi benimseyenlere dayatılan bağlılık bağlamında bile bazen çelişkilerin bir araya geldiğini -ki hiçbir yol ayrımında buluşmamaları gerekir- görmek şaşırtıcıdır.
Bunun bir örneği, Birinci Körfez Savaşı sırasında Marksist yönelimli Filistinli hareketlerin ve tarafların Humeyni'nin yanında yer aldıklarına ilişkin konuşma sırasında duyduğum acı tattır ki hafızanın arşivinde yaşamaya devam edecektir. Bu, Bağdat'ta hem gazeteci arkadaşlarım hem de yetkililerle yaptığım görüşmede karşıma çıktı. Filistin'in kurtuluşu için savaştığını söyleyen bir komünist, “İslam devrimini” Körfez ülkelerine ve hatta tüm Arap toplumlarına ihraç etmeyi amaçladıklarını açıkça dile getirdiği planlarını açıkladı ve bunun propagandasını yaptı. Bu, kötü yönetimi ve dahası Filistinli liderlerin ittifak yaklaşımının nasıl yozlaştığını gösteren bir örnek olarak karşımızda durmaktadır. Yıllar geçti, yaşanan tecrübelerden hiç ders alınmadı mı?
Hayır, Kuveyt'in işgaliyle birlikte büyük felaket gelip çattı. Herkes, Filistinli liderlerin neredeyse tamamının işgalci başkanın yanında yer alması karşısında şaşırdı. Bu tutum, Körfez ülkelerinin yetkilileri ve vatandaşları için korkunç bir acıydı.
Filistin meselesinin Arapları ayrıştırması değil, birleştirmesi gerektiği ne kadar da dile getirildi! Peki nasıl oldu da tam tersi oldu? Öncelikle Filistinli liderlerin ve liderleri görevlendiren Arap rejimlerinin eliyle oldu. Sonra İran'da Humeyni'nin iktidara gelmesiyle birlikte İslamcı cephe Filistin sahasına girmeye başladı ve Filistinli taraflar bu İran akıntısıyla sürüklenmeye razı oldular. Bu kararda haklı olabilirler, fakat bu hakka sahip olmaları onları şu soruyla yüzleşmekten alıkoyamayacaktır: Tahran gemisi küresel dönüşümlerin dalgaları arasında battığında Filistinlilerin boğulmasının sorumluluğunu kim üstlenecek?