Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İlle de İman!

Her şey imanla başlar ve imanla biter. En son söylenmesi gereken cümleyi en başta ifade etmemin sebebi, iman meselesine daha fazla dikkat çekebilmektir. Zira iman meselesinin yeterince kavranmadığını, kavransa bile hayata yansımalarının ihmal edildiğini ifade etmek mümkündür.
Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen  “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” anlamlarına gelen iman terim olarak genellikle “Allah’tan alınıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır.[1] İman eden kişiye de mü’min denir. Kur’an-ı Kerim’in 40. Suresi Hz. Musa’ya iman eden bir kişinin durumundan haber verdiği için “Mü’min suresi” olarak adlandırılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de 800’den fazla yerde “iman” kavramının zikredilmiş olması ona verilen önemi yeterince anlatmaktadır.
İman; kalbin tasdikinden ibaret mi? yoksa kalbin tasdiki ve dilin ikrarı mı? yoksa kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel mi? iman, artar ve eksilir mi? gibi kelami ve mezhebi tartışmaları bir kenara bırakıp daha çok imanın hayata yansımaları üzerinde durmak istiyoruz. Kalplerin içini bilme imkânı olmadığına göre imanın tezahürü, hayata yansımalarıdır. Bunları ifade ederken amaç herhangi bir kişiyi, grubu vs. inkârcı, münafık ilan etmek değildir. Sadece inananlar olarak kendi kendimize bir özeleştiri yapmak ve kendimizle ilgili bir acaba veya biz nerede hata yapıyoruz? Sorusu oluşturmaktır. İman varsa ve herhangi bir problem yoksa, dinin değerlerine, ibadetlere ve haramlara karşı bu kadar vurdum duymazlık neden? diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Bir şeyler ters gidiyor olmalı. Gittikçe daha iyiye gidilmesi gerekirken, inancımızın gereği olan bazı davranış ve nitelikler daha kötüye gitmektedir. Örneğin helal-haram kaygısı azaldı, faiz yaygınlaştı, faizle muamele işlemleri çoğaldı, toplumda güven ve güvenlik problemi arttı, başörtüsü için meydanları dolduran bazı anne-babaların hassasiyetleri kaybolmasının yanında çocuklarının da öyle bir derdi yok, camilerimiz, ilahiyatlarımız, İHL’lerimiz ve Kur’an kurslarımızın artan sayılarına paralel olarak imanın hayata yansımalarında bir paralellik pek gözlemlenmiyor. Tamamen karamsar bir tablo çizmemek adına olumsuz olarak nitelenebilecek örnekleri çoğaltmıyorum. Düşünmek adına Kur’an’da benzeri sorulan[2] bir soru ile soruyoruz; “Düşün, ey insan; bu ve benzeri sayılanlarda, akıl ve sağduyu sahipleri için yürekleri sarsıp gaflet uykusundan uyandıracak bir ibret ve öğüt yok mudur?” 
İnandığını ifade eden her bireyin dönüp arada bir şu ayeti gündemine alıp düşünmesi gerekir; “Ey iman sahibi olduğunu iddia edenler! Allah’a, Elçisine ve gerek Elçisine indirdiği bu Kitaba, gerek daha önce indirmiş olduğu diğer kitaplara gerçek anlamda ve yeniden iman edin! Şunu iyi bilin ki, her kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve âhiret gününü inkâr ederse, gerçekten derin bir sapıklığa düşmüş demektir!”[3]   Ayet, iman ettiğini ifade eden herkese bir mesaj vermektedir; imanında problem olanlara probleminizi çözün, eksik inananlara “Tam inanın!”, inanıp da güvenmeyenlere “güvenin”, delilsiz inananlara “Delilli inanın!”, taklidî iman taşıyanlara “Tahkikî iman taşıyın!”, gevşek inananlara “Sağlam inanın!”, geçmiş ve bugünlerini imanla geçirenlere “İmanınızda sebat gösterin!”[4] bütün bu mesajlar imanın hayata bir yansıması olsun diyedir.
İman olmadığında veya iman hayatı şekillendirmediğinde vahyin verdiği mesaj anlaşılamamaktadır zira; “Kur’an, iman edenler için hidâyet ve şifadır. Ama iman etmeyenlerin kulaklarında ağırlıklar vardır. Kur'ân onlara kapalı ve karanlık gelir. Onların, çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni hiç anlamıyorlar gibi bir halleri vardır.”[5] Allah, imandan yüz çevirenlerin başına sıkıntıları/azapları/pislikleri yağdırır.[6] İman etmeyelere Allah hidayet edip yol göstermez,[7] Allah’ın ayetlerine iman etmeyenler yalan uydururlar.[8]
Ahiret konusunda bazı insanları yanılgıya düşüren temel etken de ona iman etmemeleridir. Bu sebeple ahirete iman etmeyenler, Allah’a ortaklar koşup birtakım varlıkları ona denk tutarlar,[9] kalpleri inkarcıdır,[10] sırattan yüz çevirirler,[11] Allah, eşi ortağı olmayan bir tek ilâh olarak anılsa, âhirete inanmayanların yürekleri nefretle kabarır fakat Allah’tan başka kulluk ettikleri ve yardımına sığındıkları putları veya putlaştırılmış efendileri, önderleri ve diğer sözde ilâhları anıldığı zaman, hemen yüzleri güler, neşelenirler.[12] Çünkü iman olmayınca onunla ilgili yapılan uyarılar dikkate alınmamaktadır.
İmanının istenilen sonucu verebilmesi için güçlü tutulması ve sürekli takviye edilmesi gerekmektedir. Allah’ın ayetleri imanı güçlendirmekte ve arttırmaktadır. “Gerçek müminler ancak o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığı zaman yürekleri korku ve heyecanla ürperir, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman, bu onların inancını pekiştirirerek artırır ve onlar, yalnızca Rab’lerine dayanıp güvenirler.”[13]
Yani Allah’ın razı olacağı bir hayat için ille de iman…

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/iman Erişim tarihi: 25.01.2022.
[2] Fecr 89/5.
[3] Nisa 4/136
[4] Hayat kitabı Kur’an, Nisa 136.
[5] Fussilet 41/44.
[6] En’am 6/125.
[7] Nahl 16/104
[8] Nahl 16/105
[9] En’am 6/150.
[10] Nahl 16/22
[11] Mü’minun 23/74
[12] Zümer 39/45
[13] Enfal 8/2