İstemi Yılmaz
TT

NATO Türkiye’ye neden teşekkür etti?

Ukrayna-Rusya sınırında çalınan savaş tamtamlarının sesi dünyanın dört bir yanından duyuluyor. Moskova her an tarihsel olarak hak iddia ettiği topraklara girecekmişçesine bölgeye uçaksavar, tank ve asker sevk ediyor. Kremlin son olarak Belarus ile birlikte ortak askeri tatbikata başlayarak olası harekatın işaret fişeğini yaktı. Yaklaşık 30 bin Rus askerinin katılacağı tatbikat 10 gün sürecek. ABD’ye göre bu adım Ukrayna ile yaşanan gerilimi yükseltecek nitelikte bir eylem. Kiev yönetimi içinse Rusya’nın savaş planının provası.
Peki bölgede artan tansiyonu kim düşürecek?
Batı kampının barış elçiliği görevi bu hafta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından üstlenilmişti. Her uluslararası sorunda rol çalmak amacıyla sahneye çıkan Macron, Ukrayna krizini de fırsata çevirmek adına harekete geçti. Fakat Macron’un Moskova ziyareti Rus mevkidaşı Vladimir Putin tarafından bozguna uğratıldı. Putin, Macron’u upuzun bir masanın en ucuna oturtarak Fransız muhatabını nerede konumlandırdığını gösterdi. Görüntüler anında viral oldu. İki liderin basın toplantısında Putin, NATO’nun yıllardır bölge ülkelerini arasına katarak Rusya’ya yaklaştığını hatırlattı ve sordu: “Ukrayna’yı üye yaparsınız bize savaş açmayacak mısınız?” Rus liderin sorusunda haklılık payı mevcut. Zira Moskova yönetimi halihazırda dünyanın Ukrayna toprağı olarak kabul ettiği Kırım’ı ilhak etmiş durumda. Sadece bu bile NATO’nun “üye ülkeyi koruma” refleksi göstermesi bakımından yeterli.
Macron’un Putin’in endişelerini gideremediği açık. Akabinde yapılan Kiev ziyareti de tarafların uzlaşmasına zemin hazırlayamadı. Fransa’nın başarısız arabuluculuk girişimi, Atlantik Paktı’nın bölgedeki bir diğer oyuncuya dönmesini sağlayabilir. Yani Türkiye’ye. Bu konuda NATO Ankara’nın girişimlerinin desteklenmesi gerektiğini yüksek sesle dile getiriyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hafta başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Rusya-Ukrayna krizine siyasi çözüm bulunmasına yönelik desteği ve kişisel girişimlerinden dolayı teşekkür etti. Ancak Ankara’nın elini zayıflatan iki durum mevcut. İlki, Washington yönetiminin Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuğuna başvurmaktan çekinmesi. ABD Başkanı Joe Biden için Cumhurbaşkanı Erdoğan iç ve dış kamuoyu karşısında zayıf bir portre çizmek istemediği bir figür. Son olarak düzenlediği Demokrasi Zirvesi’ne Ankara’yı davet etmeyen Biden, Türkiye’deki olası değişimleri takip ederek araya mesafe koymaya çabalıyor. Tıpkı başkanlık seçimlerinden önce Amerikan basınına taahhüt ettiği gibi. 
Türkiye’yi Ukrayna krizinde arabuluculuk yapmaktan alıkoyan bir diğer mesele ise tarafını Kiev yönetiminden yana seçmiş olması. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’den önce Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy ile görüşmesi ve savaş alanındaki en büyük kozu olan drone’larını hizmetine sunması Ankara’nın tercihinin en net göstergesi. Türk drone’ları rüştünü en son Dağlık Karabağ muharebesinde ispatladı. Rus askerleri Ankara’nın eşsiz silahlarını Libya ve Suriye’deki tecrübelerinden biliyor. Dahası Türkiye’nin drone sattığı bir diğer ülkenin “Rus tehdidine karşı silahlanan” Polonya olduğunu da unutmamak gerek.
Ukrayna ve özellikle Kırım meselesi, muhaliflerin dış politikada savrulduğunu öne sürdüğü Türkiye diplomasisinin yıllardır değişmeyen hassasiyetleri arasında yer alıyor. Ankara, Moskova ile ilişkilerini yüksek düzeyde iş birliğine taşıdığı 2016 sonrasında dahi Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçmedi. Yine de mevcut krizdeki angajmanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ve Zelenskiy arasında buzları eritemeyeceği anlamına gelmiyor. Ankara’nın Ortadoğu’da bir türlü başaramadığı dengeler gözeten çıkar diplomasisi ifadesini Ukrayna’da bulmuş durumda. Batı ittifakı eğer yükselen tansiyonun savaşa dönüşmesini istemiyorsa Türkiye’nin arabuluculuğuna destek vermek zorunda.