Abdurrahman Şalkam
TT

Ukrayna'da Rusya ve NATO: Savaş gerekli mi?

NATO ile Rusya arasındaki resmi açıklamalar savaşı, geri sayım basamaklarında. Rusya Dışişleri Bakanı dili ile uyarı davullarını çalıyor. Başkan Putin'e gelince, sert ve nüktedan komünist lider Kruşçev'in ses tonunun izlerini taşıyan bir dil, Jukan-Do oyuncusunun becerisiyle şekillenen beden dilinde mahir. Rusya-Ukrayna sınırında hareket eden ordular, modern silahların türü, Putin'in Rusyası ile Belarus’un katıldığı kapsamlı tatbikatlar, Doğu Avrupa ülkelerinde NATO güçlerinin artan askeri yığınağı... Bütün bunlar, aralarındaki düşmanlık ateşi İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana azalmayan iki blok arasında yakın bir çatışmanın çanlarını çalıyor.
Devler arasındaki büyük savaşlar, tekrar eden bir tekniğe, müzikten romana, edebi denemeler ve çeşitli sporlara kadar neredeyse her sanat gibi sabit kurallara sahiptir.
İdeoloji, hayati öneme sahip alanlar, başkalarının topraklarına yönelik emeller ve en önemlisi, şu veya bu ülkenin küresel güç basamaklarındaki askeri, politik ve finansal sırası. Rus, Amerikalı ve Avrupalı ​​politikacıların açıklamalarını takip edenler, bunlardan herhangi biri çeşitli medya araçlarından birine her açıklama yaptığında ellerini kalplerine koyuyorlar. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden vatandaşlarından Ukrayna'yı derhal terk etmelerini istediğinde, bunun yalnızca savaş davullarının çalması anlamına gelmediği, aksine, NATO güçlerinin savunmak için acele ettikleri Rusya ve Ukrayna arasındaki sınırda ilk kurşunun sesinin duyulması için hızlı bir geri sayım olduğu izlenimi edinildi.
 2022 başlarında izlediğimiz bu sahne bizi 1930'ların son yıllarına, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden önceki döneme götürüyor. Bugün sahada şahit olduğumuz tüm bu gelişmeler, aktörlerin ve olayların yaşandığı toprakların isimleri farklı olsa da benzer. Rusya'nın 2014 yılında Ukrayna'nın Kırım adasını tarihsel olarak Çarlık Rusyası topraklarının bir parçası olduğu bahanesiyle ilhak etmesi, Hitler'in Sudetenland'ı, Almanya topraklarının bir parçası olduğu, sakinlerinin Alman kökenli olduğu ve Üçüncü Reich'taki kardeşlerinin dilini konuştukları bahanesiyle Çekoslovakya'dan koparıp topraklarına katmasının tekrarıdır. Rusya ve Ukrayna arasındaki Donbass sınır bölgesi, Adolf Hitler'in toprak ve nüfusunun Almanya'nın bir parçası olduğu bahanesiyle bir kısmını ilhak etmeye karar verdiği Polonya’nın bir tekrarıdır. Batı Avrupa ülkeleri, Hitler'in Çekoslovakya’nın Sudetenland bölgesini ilhak etmesi konusunda sessiz kalmışlardı. İngilizler, Hitler ile Münih Barış Anlaşması'nı imzaladıkları için sevinçliydiler. İngiltere Başbakanı Chamberlain bu anlaşma ile başta İngiltere olmak üzere Avrupa kıtasını kapılarını çalan bir savaştan kurtardığına inanıyordu. Ancak Hitler'i, özellikle Sovyetler Birliği ile de bir saldırmazlık anlaşması imzalamış olduğundan, Polonya'yı işgal etmeye teşvik eden de bu anlaşmaydı. Bugün de Kırım, Sudetenland bölgesi, Moskova'nın nüfusu ile topraklarının Rusya Federasyonu'nun bir parçası olduğunu söylediği Donbass bölgesi de İkinci Dünya Savaşı'nda hem Fransa hem de İngiltere'yi Nazi Almanya'sına savaş ilan etmeye iten Polonya mı olacak?
Putin Rusyası, Ukrayna'ya ve aslında tüm Doğu Avrupa ülkelerine yönelik tutumunun itici gücünü ve hedef haritasını en başından belirledi; sınırlarında NATO’nun bir varlığa sahip olmaması. Rusya'nın Belarus ile gerçekleştirdiği büyük manevralar, NATO ülkelerine, tetikteyiz ve yüzleşmekten korkmuyoruz anlamında çok sıcak bir mesaj. NATO ülkeleri de aynı şeyi yapıyor. Bütün bunlar birçok insanı şunu sorgulamaya itiyor; dünya savaşı ne zaman patlak verecek?
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda ABD Başkanı Roosevelt, İngiltere Başbakanı Winston Churchill’e, “Bu savaş gerekli miydi?” diye sormuştu. Churchill, “Hayır, buna gerek yoktu. Çekoslovakya'nın Sudetenland bölgesini ilhak etmesinin hemen ardından Hitler durdurulsaydı bundan kaçınılabilirdi. Ancak sabık İngiltere Başbakanı Chamberlain, Münih'te ateşkes anlaşmasını kabul ederek yanlış hesap yaptı” cevabını vermişti.
Tarihteki birçok büyük ve tehlikeli olayla ilgili komplo teorileri eksik olmaz. Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra düzenlenen Versay Konferansı'nı takip eden siyasi gelişmelerin sırlarını içeren birçok belge ve bilgi de artık yayınlanmaya başladı.
Son zamanlarda Rusya'da yayınlanan bu belgelerin bir kısmı, Fransa ve İngiltere'nin Adolf Hitler'in Almanya'ya Versay Anlaşması kapsamında uygulanan yaptırımları, özellikle de askeri yaptırımları ihlal etmesine göz yumduğunu ortaya koyuyor. İktidara geldiği ilk günden itibaren Hitler, müttefiklerin herhangi bir itirazı olmadan hızla ülkesinin askeri gücünü yeniden inşa etmeye başlamıştı. Hitler, "Kavgam" adlı kitabında ve tüm konuşmalarında, ilk ve tek düşmanının Sovyetler Birliği ile cisimleşen komünizm olduğunu vurgulamıştı.
İngilizlerin ve Fransızların, Hitler'in ülkesine dayatılan kapsamlı yaptırımları ihlal ederek Alman ordusunu yeniden inşa etmesini kasten görmezden gelmelerinin nedeni buydu. Herkes Nazi Almanyasının Sovyetler Birliği'ne saldırmasını bekliyordu, ancak Hitler bir sürpriz yaptı ve kuvvetlerini Moskova'ya yönlendirmeden önce Paris'i işgal etti. Hızlı askeri gelişmeler, Rusya ile NATO ülkeleri arasındaki hararetli siyasi çatışma, kafalarda pusuda bekleyen, Ukrayna'nın Donbass topraklarından, Kırım'dan ve NATO kuvvetlerinin yayılma sınırlarından daha büyük ve karmaşık hesaplar olduğunu gösteriyor.
ABD-Çin çatışması, bugün uluslararası stratejiler tahtası üzerindeki en önemli itici güç. Tayvan ve yeni Çin İpek Yolu en tehlikelisi. Çin gerçekten Tayvan'ı zorla ilhak etmeyi mi planlıyor, yoksa iki farklı siyasi rejim tek ülke formatı ile Hong Kong'da olduğu gibi barışçıl bir şekilde anakara Çin’in topraklarına katmaya mı çalışacak? ABD Başkanı Roosevelt'in bir zamanlar İngiltere Başbakanı Churchill'e sorduğu gibi, “NATO ile Rusya arasındaki savaş gerekli mi?” Cevabı füzeler, toplar, tanklar ve savaş uçakları yazmayacak, eski ve modern tarih boyunca savaşların halklarına ve ülkelerine neler yaptığını çok iyi bilen politikacıların akılları çizecek.