Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İnsanın Islahı ve fesadı

“Her şey Yaratan’ın elinden çıkarken güzel, insanın elinde yozlaşmış her şey.” J.J. Rousseau
Rousseau, uygarlığın ve uygarlığın yapıcısı insanın, insana ve doğaya olumsuz etkilerini şu cümlelerle dile getirir; “Her şey Yaratıcının elinden çıktığında iyidir; insanoğlunun elinde bozulur. İnsanoğlu bir toprağı başka bir toprağın ürünlerini beslemeye, bir ağacı başka bir ağacın meyvelerini taşımaya zorlar; iklimleri, elementleri, mevsimleri birbirine karıştırır; karmakarışık yapar; köpeğini, atını, tutsağını sakatlar; her şeyi altüst eder, her şeyin biçimini değiştirir, biçimsizliği, aykırı yaratıkları sever; hiçbir şeyi hatta insanı bile, doğanın yaptığı şekliyle istemez. İnsanın eğitim yerinde eğitilen bir at gibi, kendisi için eğitilmesi gerekir; onu, bahçesindeki bir ağaç gibi, kendi tarzında yetiştirmelidir.”[1]
Cemil Meriç; “İyi ama Yaratan’ın eserini tahrip eden insan da Yaratan’ın eseri değil mi? Güzel, güzeli nasıl bozar?” diyerek bu tespite itiraz eder ve “İnsanın elinde yozlaşmış her şey, doğru ama her şeyi düzelten de insan değil mi? Peygamberler de, veliler de kahramanlar da insandır.” der.[2]
İnsanın hem ıslah etme hem de ifsad etme özelliği varsa, o zaman hangi niteliklere sahip insan ıslah eder, hangi niteliklere sahip insan ifsad eder? bilmek gerekir. Bu nitelikler bilinmezse bütün insanlar zan altında kalır ve aynı kefeye konulurlar. Bu nedenle ifsad eden insanın nitelikleri tespit edilmeli ve ona göre tedbir alınmalıdır. İnsanla ilgili her konuda olduğu gibi bu konuda da vahyin yol göstericiliğine ihtiyaç vardır.
Kur’an’a göre; Allah’a verdikleri sözü sözleştikten sonra bozan,  Allah’ın birleştirilmesini (gözetilmesini) emrettiği şeyleri kesen,[3] dünya hayatına dair konuşmaları hoşa giden, halbuki azılı düşman olduğu halde, kalbinde olana Allah'ı şahid tutup, işbaşına/yönetime geçtiğinde, yeryüzünde ekinleri ve nesilleri yok etmeye çabalayan,[4] Allah’ın ayetlerini inkâr eden ve bununla da kalmayıp, başkalarını da Allah yolundan çevirmeye çalışan,[5] haddi aşan[6] insanlar ifsad/ bozgunculuk yapmaktadır. Bozguncu olarak nitelenenlerin temel ortak özellikleri Allah’a ve Resulüne inanmamaları ve vahye savaş açmalarıdır.[7]
Vahyin müfsid/bozguncu olarak nitelediği insanlar, hiçbir zaman bozgunculuk yaptıklarını kabul etmezler. Onlara “bozgunculuk yapmayın denildiğinde, biz ıslah edenleriz.”[8] derler. Bir kısmı bununla da yetinmeyerek kendilerini iyilik ve güzelliklere davet eden elçileri dahi müfsid/bozguncu[9] olarak nitelemekten çekinmezler.
Modern dünyanın egemenleri de kendi çıkarları ve hâkimiyetlerinin devamı için dünyayı ve onun üzerindeki birçok şeyi ifsad etmektedirler. Güçlü olanlar, zayıfların ellerindeki imkânları ve kaynakları sömürerek kendileri semirmekte,bu imkanların ve kaynakların esas sahiplerini de yokluğa ve sefalete mahkûm etmektedirler. Bunu yaptıkları yetmezmiş gibi her türlü çöp, atık ve artıklarını zayıfların bulundukları topraklara bırakmaktadırlar. Bugün dünyanın birçok ülkesinde azgınlaşıp hayatın düzenini ifsad eden/bozan insanlar yüzünden milyonlarca insan açlık ve sefaletle karşı karşıyadır. Hatta milyonlarca insan çöplüklerde yaşamaktadır.
Yetimlere gösterilen muamele örneğinde olduğu gibi iman edip ıslahı tercih edenler, yetimlere sahip çıkarken inkâr edip insanların yaptıklarının karşılığını alacakları günü yalanlayanlar ise onları itip kakarlar, onlarla sahip oldukları imkânları paylaşmazlar. Bozguncu insanlar, yaptıklarını unutup ifsad edici şeyleri yapmaya devam etseler de Allah Teâlâ onların ne yaptıklarını en iyi bilendir. Bu sebeple “kimin bozguncu, kimin iyiliksever olduğunu bildiğini”[10] ve müfsidlerin yaptıklarının yanlarına kâr kalmayacağını haber verir.
Bozguncuların temel vasfı vahyi dikkate almamak iken, muslihlerin/ kendilerini ve başkalarını düzeltmek için çaba gösterenlerin temel vasfı; Kitaba sımsıkı sarılmak ve namazı dosdoğru kılmaktır. Onları bozguncuların yaptıklarından farklı işler yapmaya sevk eden özellik de budur. Zira sımsıkı sarıldıkları kitap olan Kur’an, insanlığı en güzel, en doğru yola iletir ve gösterdiği yolda yürüyerek güzel davranışlar ortaya koyan müminlere, kendilerini büyük bir mükâfatın beklediğini müjdeler.[11] Kıldıkları namaz da; insanı her türlü çirkinlik ve kötülüklerden alıkoyar.[12]
İnsanın bozguncu veya düzeltici/yapıcı olarak nitelenmesini sağlayan şey tercihleridir. Sünnetullah bu kaide üzere tecelli eder. İnsanlar dürüst davrandıkları ve toplumdaki haksızlıkları, çarpıklıkları düzeltmek için çaba harcadıkları sürece, ne kendileri ne de toplumları durduk yere helâk[13] edilmezler. Bu yüzden onların Allah katındaki temel ayrım noktalarından birisi de müfsid veya muslih olmalarıdır;
“İman edip güzel davranış gösteren ve kötülüklerden uzak duranlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve günaha dalanlarla bir tutulmazlar.”[14]

[1] Jean Jacques Rousseau, Emile, çev.: Yaşar Avunç, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2010, s. 5.
[2] Cemil Meriç, Bu Ülke, 139.
[3] Bakara 2/27
[4] Bakara 2/204-205
[5] Nahl 16/88
[6] Şuara 26/151-152
[7] Maide 5/33
[8] Bakara 2/12
[9] Mü’min 40/26
[10] Bakara 2/220
[11] İsra 17/9
[12] Ankebut 29/45
[13] Hud 11/117
[14] Sad 38/28