Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Kimlere inanmamak lazım?

Tarih boyunca insan, değişik kurgulara inandı. Tabiatüstü kurgulara, kutsallaştırılan illüzyonlara, ideolojik vehimlere hep inandı. İnsan, kendi dışındaki kurgulara inanırken, hatta kendini onlar için feda ederken, kendine inanmayı ve güvenmeyi unuttu. Kişinin kendi dışındaki kurgulara inanmak uğruna   kendisini inkar etmesi, köleleştirmesi ve hiçleştirmesi erdem olarak sayılmakta, hatta inançlı olmanın temel şartı olarak dayatılmaktadır. İnsanın ilk önce kendine inanması ve kendi dışındaki sahte kurguları inkar etmesi gerekmektedir. Kendini ihmal ve inkar pahasına kendi dışındaki sahte kurgulara inanması, insanın kendisini ihmal etmesi, hayatının ve gerçekliğinin inkarı anlamına gelmektedir.
İnsan arzu duyan bir varlıktır. İnsanın arzu kapasitesi, onun özgücünden kaynaklanmaktadır. İnsanın arzuları, gene insanda tatmin olmaktadır. Kendini anlamayan, tanımayan ve güvenmeyen bir varlığın huzura ermesi mümkün değildir. Arzunun merkezinde insan olmalıdır.
Güç, para, şöhret veya iktidar, insan hayatının amacı olamazlar. İnsan, güce, paraya ve iktidara inanarak kendini alçaltmamalıdır. Güç, para, şöhret veya iktidar, yapay kurgulardır. Bunlar, insana hizmet etmelidir. İnsan, güce, paraya, şöhrete ve iktidara hizmet eden bir köle olmamalıdır. Paraya, güce ve uydurmalara köle olmaması gereken kişi, para, güç ve kutsal adına konuşan sahtekar insanlara da inanmamalıdır.
Tanrı adına konuştuğu yalanını hep tekrar eden din adamları denilen grup, her zaman var olmuştur. Din adamları, Tanrı adına konuşamazlar, Tanrı’nın ne istediğini bilemezler. Din adamları, Tanrı’nın temsilcisi değildirler. Adı sanı ne olursa olsun din adamları denilen sınıfa hiç gerek yoktur. Tanrı, hiçbir din adamını grubunu kendi adına hükmetsinler diye atamamıştır. Din adamları, Tanrı adına yalan söylerler ve kendilerini sahte ilahlar konumuna yükseltebilirler.
Din adamlarına güvenilmeyeceği gibi devlet adamlarına da güvenilmez. Devlet adamları, iktidarlarını devam ettirmek için sürekli olarak yalan söylerler. Devlet kutsal olmadığı gibi, devlet adamları da kutsal değildir. Hiçbir devlet adamı, Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi olmadığı gibi halifesi de değildir. Devlet adamlarına itaat, Tanrı’ya itaat etmek değildir. Devlet adamlarının, iktidarlarını devam ettirmekten başka hiçbir amaçları yoktur. İktidara tapan devlet adamlarının her yaptığı ve söylediği, sorgulanmalı, eleştirmeli ve şüphe edilmelidir. Hiçbir devlet adamına, devletin tamamına hükmetme yetkisi ve imkanı verilmemelidir.
Paranın sahibi olmaktan dolayı bir özelliği olmayan para baronlarına güvenilmemelidir ve inanılmalıdır. Para sahibi olmak, onlara itaat edileceği anlamına gelmez. Para sahibi olan kişilerin varlıkları, ilişkileri ve çevirdikleri dolaplar sürekli olarak denetlenmeli ve sorgulanmalıdır. Para adamlarının  tek amacı, daha fazla para kazanmak ve biriktirmekten başka bir  şey değildir. Din adamlarına, devlet adamlarına ve para adamlarına hiçbir şekilde inanılmamalı ve güvenilmemelidir. Paranın, dinin ve devletin adamlarını sorgulamak ve onlardan şüphe etmek her zaman çok gereklidir, önemlidir ve önceliklidir. Birilerinin veya bir şeylerin adamı olmuş hiç kimseye güvenilmemelidir ve inanılmamalıdır.
Kişi, hiçbir insanın dediğini düşünmeden, sorgulamadan ve şüphe etmeden yapmamalıdır. Kişi, hiçbir insanın dediğine şeksiz şüphesiz bir şekilde iman etmemelidir. Kişi, din, devlet ve para adamlarının dediklerine iman etmemesi gerektiği gibi, başkalarını da   bu grupların dediklerine iman etmeye zorlamamalıdır. Para, güç ve doğru adına insanı insana kul ve köle etmeye çalışan hiçbir yapıya, gruba veya kaynağa inanılmamalıdır.
Bütün insani kurgular, ürünler, yapılar, kurumlar, kaynaklar ve uygulamalar sorgulanmalıdır, eleştirilmelidir ve şüphe edilmelidir. Başkalarının hoşnutluğunu kazanmak uğruna kişi, kendinden, aklından ve hayatından vazgeçmemelidir.
Devlet, din ve para adamları, insanları birbirine kırdırmak için savaşlar çıkarırlar. Bir grubun siyasal ve ekonomik çıkarları için   yapıılan hiçbir savaş veya çatışma, kutsal, doğru ve gerekli değildir. Savaşı, çatışmayı ve fanatizmi yücelten, meşrulaştıran ve makulleştiren hiçbir kişiye güvenmemek ve inanmammak lazımdır.
Bir din, mezhep, ideoloji, sınıf, grup, cemaat, etnisite, kültür ve kült adına insanlığı birbirine düşman edenlere inanılmamalı ve güvenilmemelidir. Bir dine, ideolojiye, sınıfa veya kültüre mensup olmanın kişiyi akıl, ahlak ve adalet açısından üstün, doğru ve mükemmel hale getirdiğini söyleyenler, büyük bir yanılsama içindedirler. İnsanlığın tek millet olduğu doğal gerçeği ışığında insanlığa ahlak, bilim, felsefe, sanat ve maneviyat alanlarında katkı yapmaya çalışmanın doğal sorumluluğumuz olduğunu kavramaya ihtiyaç vardır.
Kadın-erkek ayırımcılığı yapan, kadını erkeğin tahakkümüne sokmak için ataerkilizmin bütün patolojik kalıplarını   inanç, değer ve kültür olarak yaşayanlar, inanılmaz ve güvenilmezdirler. Ataerkilliğe karşı kadın-erkek eşitliğini benimseyen, içselleştiren ve yaşayan yeni bir insani tazelenmenin hayatın bütün alanlarında gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
İnsan, sadece kendine güvenmelidir. İnsanın kendine güvenmesi için, varoluşunu özgürce ve özgünce gerçekleştirme çabası içinde olması lazımdır. Kendini gerçekleştirmek için insanın fikri, akli, kalbi, ilmi ve ilişkiler açısından özgür olmalıdır.