Ömer Önhon
TT

Türkiye, Ukrayna savaşında etkili olabilir mi?

Dünya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ekibinin şu ana kadar "özel askeri operasyon" olarak adlandırdığı, dünyadaki diğer ülkelerin ise askeri müdahale veya bağımsız, egemen bir devletin işgali olarak nitelediği gelişmeleri dehşetle izliyor. Moskova'nın küresel tepkiyi, özellikle de Batı'nın tepkisini ciddi biçimde yanlış değerlendirdiği olasılığı bulunuyor.
NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) devlet ve hükümet başkanlarının 25 Şubat'ta düzenlediği olağanüstü sanal zirveden güçlü bir açıklama çıkmıştı. Zirveye saatler kala Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ni kriz karşısında hareketsiz kaldığı, sadece tavsiyelerde bulunduğu ve açıklamalar yaptığı için sert bir şekilde eleştirmiş, bu politikayla bir şey elde etmenin imkânsız olduğunu vurgulamıştı. Zirveden daha kararlı bir duruş çıkmasını umduğunu da dile getirmişti.
Avrupa Birliği ise ciddi yaptırımlar uyguladı ve beklentileri aşan adımlar attı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Avrupa Parlamentosu'nda ülkesine daha fazla destek çağrısında bulunduğu dramatik bir konuşma yaptı. Parlamento üyeleri kendisini dakikalarca kutladılar. Konuşma beklenmedik bir sürprize sahne olmasa da beni asıl etkileyen AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in daha sonra söylediği, AB'nin artık herkesin alışık olduğu marjinalleşmiş kuruluş olmadığı yönündeki sözleriydi. AB'nin Ukrayna'ya silah gönderdiğini ve Rusya'nın rezervlerinin yarısının yaptırımlar nedeniyle kullanılamaz hale geldiğini de sözlerine ekledi. Doğrusu Borrell, AB’yi çok uzun süren derin uykusundan uyanarak sahneye giriş yapan bir süper kahraman gibi gösterdi.
Türkiye'nin çatışmaya taraf olmadığı iyi biliniyor. Buna rağmen Rusya ve Ukrayna'ya coğrafi yakınlığı ve iki ülke ile olan ilişkisi göz önüne alındığında, aralarında devam eden ihtilaftan en çok etkilenen ülkelerden biri olması bekleniyor.
Burada belirtmekte fayda var ki Türkiye ile Rusya arasında, Rusya'nın Çarlık, Türkiye'nin Osmanlı İmparatorluğu dönemlerden başlayan ve asırlara uzanan bir geçmişi var. İki taraf sık sık birbiri ile savaştı. Daha sonra aralarındaki ilişkiler 1990’da sona eren Soğuk Savaş döneminden de geçti.
Şu an Türkiye'nin, Rusya’nın yanı sıra Ukrayna ile de geniş alanlara yayılan ilişkileri var. Türkiye, doğalgaz ithalatının yaklaşık yüzde 35'ini Rusya'dan karşılıyor.
Tahmini verilere göre Türkiye'nin Rusya ile ticaret hacmi 32,5 milyar dolar, Ukrayna ile de 7,5 milyar dolar. Bunun yanı sıra Türkiye, Rusya'daki inşaat projelerinde de yoğun bir şekilde yer alıyor. Ukrayna'da da bu tür katılımları giderek artıyor.
Tarım sektöründe Rusya, ardından Ukrayna, Türkiye'nin ana hububat ihracatçısıdır. Türkiye, 2021 yılında Rusya'dan 6,7 milyon ton buğday ithal etti. Bu buğdayın bir kısmı un ihracatında (Türkiye dünyanın bir numaralı un ihraç eden ülkesi), bir kısmı ise yerel ekmek üretiminde kullanıldı. Dolayısıyla buğday ithalatında azalmaya, ihracatta kayıplara ve Türkiye'de ekmek fiyatlarında artışa yol açacaktır.
Turizm sektörüne ait 2021 yılı istatistikleri, Türkiye'ye en fazla turist gönderen ülkeler arasında Rusya'nın 4,7 milyon ziyaretçi ile ilk sırada yer aldığını gösteriyor. Ukrayna 2 milyon turistle üçüncü sırada yer alıyor.
Türkiye, Rus savaş uçağının 2015 yılında düşürülmesi nedeniyle başta ticaret ve turizm olmak üzere birçok sektörde büyük kayıplar yaşamıştı. Söz konusu dönemde ciddi sıkıntılar çekmişti. Bugün Türkiye bir kez daha farklı nedenlerle önemli kayıplar yaşıyor.
Elbette bu, halihazırda bir ekonomik krizle, birkaç ay sonra yapılması öngörülen, belki de kendisi için zorlu geçecek olan seçimlerle karşı karşıya olan  Cumhurbaşkanı için iyi bir haber değil.
Ayrıca Rusya'ya yönelik yaptırımların Türkiye üzerinde somut yansımaları da olacaktır. Bu bağlamda Dışişleri Bakanı konunun incelenmekte olduğunu belirtti.
Krizin savaşa dönüşmesinin Türkiye üzerindeki olumsuz etkisinin farkında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. Ancak çabalar sonuçsuz kaldı. Diğer yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Putin ve ardından Zelenski ile görüştü. Ancak Rus kuvvetlerinin Ukrayna'ya akın etmeye başlamasıyla onun girişimlerinin de başarısız olduğu açıkça görüldü.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı 24 Şubat'ta, Rusya'nın başlattığı askeri operasyona karşı olduğunu vurguladığı bir açıklama yayınladı. Ukrayna'ya yönelik saldırının kabul edilemez olduğunu belirten Bakanlık, Rusya'yı bu "haksız ve yasa dışı" eylemi derhal durdurmaya çağırdı.
Ukrayna, 28 Şubat'ta düzenlenen Bakanlar Kurulu Kabine Toplantısı’nın da gündem maddelerinden biriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin tutumunu şu şekilde özetledi:
- Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz. Rus saldırısını kabul edilemez görüyor ve Ukrayna halkının mücadelesini takdir ediyoruz.
- Ulusal güvenliğimizden ödün vermeyeceğiz. Aynı zamanda bölgesel ve uluslararası dengeleri de ihmal etmeyeceğiz.
- Ne Rusya'dan ne de Ukrayna'dan vazgeçmeyeceğiz.
- Montrö Sözleşmesi’nin bize verdiği yetkiyi kullanacağız.
Bu son hususla ilgili olarak; Türk Boğazlarından geçiş 1936 Montrö Anlaşması ile düzenlenmiştir. Anlaşmada belirtildiği gibi Türkiye, yorumlanması ve uygulanması da dahil olmak üzere anlaşmanın tüm hükümlerinin denetiminden sorumludur.
Anlaşmanın temel amacı, Türkiye'nin ve Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin güvenliğinin yanı sıra Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin de çıkarlarının güvence altına alınmasıdır.
Savunma Bakanı, Montrö Sözleşmesi'nin (savaş gemilerinin savaş zamanlarında boğazlardan geçişine ilişkin) 19, 20 ve 21’inci maddelerinde belirtildiği şekilde uygulanacağını duyurdu.
Montrö Sözleşmesi bu maddelere göre uygulanıyor ve bu konuda herhangi bir belirsizlik, herhangi bir taraftan şikayet yok. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin tutumunu Rusya ile köprüleri yakmadan, Ukrayna'yı destekleyerek ve Batı ile temasları açık tutarak krizi aşmaya çalışmak olarak sıraladı.
Kalın, Türkiye'nin Rusya ile Suriye ve Libya başta olmak üzere birçok konuda görüş ayrılıkları olduğunu, Kırım'ın ilhakını tanımadığını vurguladı. Bununla birlikte Türkiye'nin Rusya ile diplomatik çabalardan iyi bir şekilde yararlanabildiğini de sözlerine ekledi.
Türkiye müttefikleri ile de ayrı düşmedi. 26 Şubat'ta yapılan NATO devlet ve hükümet başkanları zirvesi sonunda yayınlanan ve Rusya'nın kapsamlı “Ukrayna işgalini” en güçlü şekilde kınayan bildiriyi kabul eden ülkelerden biri oldu.
AB Konseyi’nde yapılan oylamada 42 lehte oy ile Rusya üyelikten çıkarılırken, Türkiye çekimser kaldı. Türkiye Dışişleri Bakanı, özellikle bu durumda, Rusya ile diyalogu sonlandırmanın yararlı olmayacağına inandığı için çekimser kalmaya karar verdiğini açıkladı. BM Genel Kurulu'nda yapılacak oylamada ise Türkiye'nin Rusya'ya yönelik kınama karar tasarısı lehinde oy kullanması bekleniyor. Söz konusu oylamada da çekimser kalırsa, bu bir sürpriz olacak.
Ukrayna krizi, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin en iyi durumunda olmadığı bir dönemde geldi. Bunun nedenlerinden biri de Rusya ile ilişkilerdir. 15 Temmuz 2016'da Türkiye'de meydana gelen darbe girişiminden sonra Batı'dan hoşnutsuz olan Erdoğan, Rusya ile yakınlaştı.
Türkiye'nin Rus S-400 hava savunma sistemini satın alması, Batı ile ilişkileri için bir başka test oldu. Hatta bir noktada Türkiye'nin NATO'ya bağlılığı sorgulandı. ABD Kongresi, CAATSA olarak bilinen ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası aracılığıyla Türkiye'ye yaptırım uyguladı. Ne var ki son aylar Türkiye'nin birçok ülke ve Batı ile ilişkilerini düzeltme girişimlerine tanık oldu.
Bu açıdan Ukrayna krizi Türkiye’ye bir fırsat sunabilir. Aslında, Türkiye ve ABD dışişleri bakanları bu vesile ile birbirleriyle son birkaç ay boyunca, daha önceki dönemde çok daha fazla görüştüler.
Ancak ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan mevcut kriz hakkında bir kez bile görüşmedi. Türkiye'nin güncel gelişmeler ve oynayabileceği rol açısından önemli yeri düşünüldüğünde bu durum oldukça garip.
Türkiye ve Rusya, Suriye’de karşıt tarafları destekliyor. Türkiye, Kasım 2015'te Türkiye-Suriye sınırında hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürdü. Bunu, iki ülke arasındaki ilişkiler düzeyinde korkunç bir yıl izledi. Rusya, Türkiye'ye kendi yaptırımlarını uygulayarak Suriye'de de süreci onun için zorlaştırdı.
Yaklaşık bir yıl sonra, pragmatik siyaset galip geldi. O zamandan itibaren Türkiye ve Rusya, Astana Süreci'nde ortak oldular ve iş birlikleri, ateşkes anlaşmalarının yapılmasında etkili oldu. Ancak yine de Suriye içinde iki ülke arasındaki ilişkiler şu an sorunsuz değil. Bu durum en çok yaklaşık 3,5 milyon kişinin yaşadığı İdlib'de kendisini gösteriyor. Rusya burayı sık sık bombalıyor. Bu da Türkiye’nin yeni Suriyeli mülteci akınlarına dair endişelerini artırıyor.
Türkiye, Ukrayna krizi konusundaki politikasının uluslararası alanda kabul görmüş ilkelere dayandığını söylüyor. Açıkça, her biri ile iyi ilişkiler içinde olduğu iki ülkeden birinin tarafını tutmamaya çalışıyor.
Türkiye de dahil herkes için en uygun durum, saldırıların derhal durdurulması, müzakerelerin yeniden başlatılması ve krize diplomatik bir çözüm bulunmasıdır. Bu sağlanamaz ve işler kızışırsa, Türkiye muhtemelen krizden en kötü etkilenen ülkeler arasında yer alacaktır.