Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Savaş gürültüsünde tarafsızlık

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, çatışan tarafların ve müttefiklerinin büyük güçler olmasına rağmen henüz büyük bir savaş değil. Televizyonların bizi iki haftadır boğduğu tüm son dakika haberleri, olup bitenin, güçlerin her şeyden önce askeri değil ekonomik olarak yeniden konumlandığı bir çatışma olduğunu gösteriyor. Rusya, Ukrayna'nın ve Cumhurbaşkanı’nın sözde direnişi konusunda şu ana kadar endişeli değil. Çünkü askeri seçenekleri çok ve çatışmaları kendi lehine sonuçlandırabilir. Ancak uzun vadede kendisini etkileyecek ekonomik yaptırımların sonuçlarından korkuyor. Diğer yandan Batı da olumsuz etkilerinden muaf olmadığı için ekonomik yaptırımlar sopasını dikkatli kullanıyor. Soğuk Savaş'tan sonra kavramları, amaçları, etki ve güç değerlendirmeleriyle dünya değişti. Bugün Avrupa'nın, özellikle de Almanya'nın bağlı olduğu Rus doğal gaz boru hatları, Rus nükleer silahından daha önemli. Nükleer silah kartı sadece dünyayı korkutmak için çekilmiş olabilir ancak doğal gaz vanasını kapatma tehdidi gerçekleştirilebilir.
Devletlerin ilişkileri, iletişim araçlarının ve teknolojilerinin hızla gelişmesiyle daha iç içe ve karmaşık hale geldi. İdeolojik, ırksal ve etnik ihtilaflara ve geçmişte önemli olan her şeye rağmen çıkarlar büyüdü. İki ülkenin tarihi hakkında tüm bildiklerimize rağmen Washington ve Pekin arasında yüksek büyüme oranları kaydedilen bir ticaret görüyoruz. Siyasi anlaşmazlıklar bile ülkelerin, politikanın başarısız olduğu yerde başarılı olan uluslararası ilişkiler üzerinde pragmatik bir şekilde çalışmasını engellemedi. Körfez ülkeleri ile Batı arasında başta Filistin olmak üzere Arap meselelerinde görüş ayrılıkları bulunuyor. Ancak bu görüş ayrılıklarına bağlı kalmak bir tür delilik ve intihardır. Artık genel kural şu: İlişkiyi kanatlara ayırın; bazıları uçarken bazıları da zamanla uçar hale gelecektir.
Washington, Moskova ile hesapları bitmediği için bu savaşta dünyayı Ruslara karşı seferber etti ama yine de NATO'nun müdahalesi herkes için felaket olur. Adil olmak gerekirse; Washington ve Avrupa başkentlerinin herkesin Rusya'ya karşı onlarla ittifak yapmasını talep etmeye hakları yok. Çünkü devletlerin çıkarları zaman içinde değişir. Bir zamanlar genişleyen komünizm Arap bölgesini tehdit ediyordu, Vietnam ve Afganistan savaşları onu sınırlamak için patlak vermişti ancak bu gerçek Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla sona erdi. Uluslararası ilişkiler tamamen faydacı çerçevelere göre yeniden şekillenmeye başladı. Nitekim Çin’de halen Komünist Parti iktidarda ancak bu onun dünya ve en önemlisi Körfez ülkeleriyle muazzam ekonomik ilişkiler kurmasını engellemedi. Bunun temel nedeni, Komünist Parti'nin ideolojik amaç fikrinden vazgeçip ekonomik faydaya yönelmesi, ihtilaflı olduğu ülkelerin buna tepkisinin de hızlı ve olumlu olmasıydı. Yıllardır süren ortak çalışma ve çıkarlar üzerinde uzlaşmadan sonra, devam eden savaşta diğerine karşı bir tarafın safını tutarak tüm bu çabaları bozmak zor. ABD, komşu ülke Suudi Arabistan'ın karşı çıkmasına rağmen Irak'ı işgal etti. Washington sadece kendi çıkarlarını düşünüyordu ama yine de Suudi Arabistan-ABD ilişkileri bundan etkilenmedi. Çünkü ilişkinin genel sonucu daha büyüktü. Aynısı Suriye ve Yemen'de de oldu. Anlaşmazlık, ilişkileri kesmek anlamına gelmez. Bu açıdan bakıldığında Rus-Ukrayna savaşı herkesi endişelendiren ve taraf tutmanın olumsuz etkisinin olacağı bir savaştır.
Benzer durumlarda Kral Abdülaziz'in ne yaptığını hatırlayalım. O dönemde İngilizler ve Osmanlılar, Arap bölgesindeki en etkili güçlerdi. Ancak Kral keskin zekalıydı ve her iki tarafla olan ilişkilerinde inanılmaz bir denge kurmayı başarmıştı. El-Ahsa’da Osmanlılarla yaptığı savaşta İngilizler ona yardım etmemişti, Osmanlıları kendi ordusuyla yenilgiye uğratmayı başarmıştı. İngilizler, Osmanlıları çıkarmak için ondan yardım istediklerinde ise, yönetiminin siyasi olarak tanınmasını şart koşmuştu. İkinci Dünya Savaşı'nda da Kral Abdülaziz taraf tutmakta acele etmedi. İtalya ile ilişkilerini dondurdu ancak İngiliz baskısına rağmen kesmedi. Ta ki Nazizm'in dünyaya tehlikesini görene kadar. O zaman Mihver Devletleri’ne karşı Müttefiklerin tarafında yer aldığını deklare etti. Ama Suudi Arabistan hükümeti savaştan sonra İtalya ile ilişkilerini yeniden başlattı. Daha sonra da Birleşmiş Milletler'in kuruluş sürecine katıldı.
Pozitif tarafsızlık akıllıca bir politikadır. Hemen pozisyon almamak, her bir pozisyonun boyutlarını ve uzun vadeli etkilerini anlamak çok fazla öngörü gerektirir. Avrupa'nın bu savaştaki pozisyonunu, jeopolitik yapısının bir parçasını tehdit ettiği için anlıyoruz. Ancak daha büyük çıkarlar elde etmek için taraf tutmayı seçenler dışında, diğer ülkeler için böyle bir tehdit geçerli değil.
Resmi açıklamalar her ne kadar bu niteliği almaya başlasa da ve medya, insani acıları ve ıstırapları göstermek için çaba sarf etse de bu savaştaki kutuplaşma, insani, yasal veya etik değil. Yumuşak savaş yok. Tüm savaşlar kanlı, şiddetli ve acımasız. Çatışmanın tüm tarafları sadece askeri cephede değil, medyada da kazanmaya çalışıyorlar. Gerçekleri saklıyor ve sadece kendilerine hizmet eden gerçeklere ayna tutuyorlar.
Bu bizim savaşımız değil. Birbirine yakın ve iç içe geçmiş bir dünyada yaşadığımız doğru ancak bu, keskin pozisyonlar açmazına düşmek anlamına gelmez. Pozitif tarafsızlık, barışçıl müdahale için bir fırsat bırakır ve en önemlisi dünyanın ekonomik çıkarlarını korur.