Vitaly Naumkin
Rusya Bilimler Akademisi 'Oryantalizm Enstitüsü' Başkanı
TT

Ukrayna savaşında Rus hesaplarının insani yönleri

Şimdi belki herkes gibi ben de sık sık Ukrayna’da ve çevresinde olup biteni düşünüyorum. Pek çok barış girişimine katılmış, çok sayıda bölgesel çatışmanın tarihini iyi bilen bir Ortadoğu meseleleri uzmanı olarak aklımı hep kurcalayan birkaç soru var: Ukrayna liderliği neden barış ve istikrarı garanti eden basit, bariz çözümleri terk etmek için elinden gelen her şeyi yaptı? Neden ülkenin Rus nüfusuna karşı işledikleri suçlar böylesine büyük bir trajediye yol açan dizginsiz Nazi çetelerinin çoğalmasına izin verdi? Bunlar gerçekten de iki kardeş halkı düşman etmek isteyen bazı dış güçlerin entrikaları mı?
Rusya'da, Hitlerizm mirasçısı radikal milliyetçilerin eylemleri sonucunda Donbass'ta yaklaşık 14 bin kişinin öldürüldüğü unutulmadı ve Moskova hala orada yerel nüfusu zamanında korumamakla suçlanıyor. Ukraynalı liderlerin ve ABD'deki destekçilerinin, Ukrayna'yı Rus karşıtı NATO'nun bir üyesi yapmak için çılgınca girişimlerde bulunmak yerine tarafsız bir ülke olabileceğini deklare etmelerini kim engelledi? Bunun alternatifinin, stratejik istikrarın ana ilkesinin ihlali yani karşılıklı kesin yıkım olacağı herkes için açıktı. Ukrayna'da herhangi bir Amerikan füze sisteminin konuşlandırılması, tekrar tekrar söylendiği gibi onu Moskova'ya o kadar yaklaştıracak ki, kendisine karşı bir saldırı durumunda misillemede bulunma olasılığını ortadan kaldıracak. Şimdi görünen o ki Ukrayna için tarafsız bir statüden bahsediyorlar, fakat bu ancak Rusya özel askeri operasyonunu başlattıktan sonra oldu.
Aynı şey, kimliği 8 yıldır saldırgan bir şekilde ayaklar altına alınan Rusça konuşan azınlık ve Rus dilinin statüsü meselesi için de geçerli. Rusya uzun süre Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanımayı kabul etmedi, ama artık bu azınlığın maruz kaldıklarına sessiz kalamaz. Komşu bir ülkede yaşayan Amerikalıların böyle bir aşağılanmaya maruz kalması durumunda Washington'un nasıl tepki vereceğini hayal edebiliyorum. Ukrayna örneğinde ise orada yaşayan Ruslardan değil, yerli nüfustan bahsediyoruz. Ukrayna, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi iki dilliliği ve ademi merkeziyetçiliği uygulasaydı ne kaybederdi? Hiçbir şey, buna karşılık çok şey kazanırdı. Öyle ya da böyle, özel askeri operasyon sürüyor ve tamamlanana kadar da sürecek. Ama burada, Rusya'da da gereken ilgiyi gören insani yöne değinmek istiyorum. Söz konusu olan sivillerin hayatlarını kurtarmak ve onlara insani yardım sağlamak. Bu arada, Batılı meslektaşlarımız, alışılagelmiş çifte standartlarıyla bu 8 yıl boyunca Donbass halkının çektiklerine, orada olup biten her şeye göz yumdular. Donbass’tan kaçıp Rusya'ya sığınan binlerce mülteciyi bugün de unuttular. Aşırı milliyetçi tugayların militanları Donbass'taki yerleşim alanlarını bombalamaya devam ediyorlar. Çatışmalar sırasında konutlar, okullar ve diğer kamu binalarını mevzi edinerek ateş ediyorlar.
Özel askeri operasyonun başlamasından sonra Rusya'nın ilk insani görevlerinden biri, Kırım'a doğal su tedarikini yeniden sağlamaktı. 2014 yılına kadar Kırım'ın ihtiyacı olan tatlı suyun yüzde 85'i Kuzey Kırım Kanalı aracılığıyla karşılanıyordu. O yılın Nisan ayında, Ukrayna'daki darbeden ve yapılan referandumda Kırım halkının Rusya Federasyonu'na katılma lehine oy vermesinden sonra, Ukrayna makamları Herson bölgesinde bir baraj inşa etti. Baraj, Dinyeper nehri suyunun kanaldan akışını tamamen engelledi. Bu, Kırım'a bir su ablukası uygulamakla eşdeğer idi. O zamandan beri, yarımadanın 2,5 milyon sakini, yasal tabirle çevreci soykırım olarak adlandırılan şeye maruz kaldı. Bu yıllar boyunca su kıtlığı insanların sağlığını olumsuz yönde etkiledi. Tarım alanlarının azalmasına neden oldu, Sivash Körfezi ile diğer sığ koyların ekosistemlerini değiştirdi. Hasarın 150 milyar ruble olduğu tahmin ediliyor. Rus hükümeti, Kırım'a su temin etmek için bir tedbirler sistemi devreye soktu, ancak özel operasyonun başlamasından sonra barajı yıkmasının insani alanda aldığı ilk önlemlerden biri olması şaşırtıcı değil.
Bu arada, Rus özel operasyonuna Ukraynalılar dahil olmak üzere farklı etnik gruplardan askerler katılıyor. Daha birkaç gün önce Dağıstan'daki Lak etnik grubuna mensup bir subay olan Nur Muhammed Hacı Muhammedov, kendisini ve etrafını saran düşmanları el bombası ile havaya uçurdu ve Rusya'nın kahramanı haline geldi. Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu kahramanca eylemle ilgili duygularını: "Ben Laklıyım, ben Dağıstanlıyım, ben Çeçenim..." diye ifade etti. Ulusal birlikteliği ve Rus vatandaşlarının birliğini vurgulamak için Rus ulusunu oluşturan 300 etnik gruptan bazılarını andı.
Batılı politikacıların, Kiev rejiminin temsilcilerine ve resmi propaganda tarafından aldatılan sıradan Ukraynalılara uyarak iddia ettikleri gibi, neredeyse tüm halkın Ukrayna'daki milliyetçi rejimi savunduğu düşünülmemeli. Ukrayna Cumhuriyeti'nin ekonomik kalkınması için çok şey yapan Ukrayna eski başbakanı Mikola Azarov’un (2010-2014), Nazi "Bandera" ideolojisinin artık devletin temel ideolojisi haline geldiğine inandığını söylemek yeterli. Azarov, bu ideoloji nedeniyle Ukrayna makamlarının Rus diline yasak getirdiğine ve pratikte "Donbass'taki Ruslara soykırım" yaptığına inanıyor. Ülkenin batısında dahi birçok Ukraynalının böyle bir politikayı kabul etmediğini, ancak aşırı milliyetçilerin misilleme yapmasından korktuklarını vurguluyor.
Birkaç gün önce, 3 Mart'ta, Kremennaya şehrinin Belediye Başkanı Vladimir Struk'a, yalnızca sivillerin savaş bölgesinden tahliyesi için insani bir koridor sağlamak amacıyla Luhansk ordusunun temsilcileriyle müzakerelerde bulunmak istediği için suikast düzenlediler.
Bir başka eski Ukraynalı yetkili, İçişleri Bakanı Vitali Zaharçenko, ülkenin Nazilerden arındırılmasının kaçınılmaz olduğunu deklare etti.
Sadece birkaç gün önce, Ukrayna Güvenlik Servisi üyeleri Kiev'de, gözaltı sırasında Denis Kireev’i vurarak öldürdüler. Rusya ile müzakerelerde Ukrayna rejiminin resmi heyet üyelerinden biri olan Kireev, başkente döndüğünde vatana ihanet suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Rus ve Ukrayna heyetleri, Rus makamları için bir öncelik olan sivillerin savaş bölgelerinden, özellikle de Mariupol şehrinden tahliyesi dahil olmak üzere, insani koridorların açılması konusunda anlaşmaya varabildiler. Fakat buna rağmen yarım milyonluk nüfusu olan Mariupol şehrini kontrol eden Naziler ve aşırı milliyetçi tugayların üyeleri, Kiev'in emirlerine uymadılar. Sivilleri "canlı kalkan" olarak kullanmaya devam ettiler. Bu mu demokrasi?
Şu ana kadar, Rusya Devlet Başkanı’nın özel operasyonla ilgili planlarını kimse bilmiyor, ama planlanan senaryoya göre ilerlediği biliniyor. Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve Nazilerden arındırılması operasyonun ana hedefleri arasında olmayı sürdürürken, Ukrayna'nın işgali kategorik olarak reddediliyor. Rusya'nın Ukrayna makamlarıyla müzakerelerde önceliklerinden biri, sivillerin muharebe bölgelerinden tahliye edilmesi konusunda mutabakata varmak. Nitekim 7 Mart'ta Rusya, tekrar sabah saat 10’da başlayan bir ateşkes ilan etti ve Kiev, Harkov, Mariupol ve Sumi şehirleri sakinleri için insani koridorlar açtı.
Ruslar, masum sıradan Rus vatandaşlara yönelik Rusya fobisinin boyutuna hayret ediyorlar. Batı kendisini kaybetme pahasına, Ruslara yönelik yaptırımlarını günlük olarak artırıyor. Rus öğrenciler Batılı üniversitelerden atılıyor, seçkin şarkıcı ve müzisyenlerin konserleri iptal ediliyor. Aşağılanıyorlar, pişman olmaları ve ülkelerinin liderliğinin politikasını kınamaları isteniyor ki, cadı avı döneminin karakteristik özelliği de buydu. Rus sporcuları da uluslararası müsabakalara katılmaktan men ettiler. İş öyle bir noktaya geldi ki, Uluslararası Paralimpik Komitesi resmi açılış töreninden bir gün önce Rus takımını Paralimpik Kış Oyunları’ndan ihraç etti. Hiçbir şey kazanamadan evlerine dönmek zorunda kalan engelli sporcuların suçu nedir?