Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Ukrayna Krizi: Hasımların terörizminde yeni McCarthycilik

Doğrusu Ukrayna’daki savaşta alevler yükselmeye devam ediyor. En çok şu söz ortalıkta dolaşıyor: Gerçek, savaşın ilk kurbanıdır. Buna başka bir söz eklenebilir: “Batı ile ilgili hiçbir gerçek yoktur”. Bu aynı zamanda Eski ABD Başkanı Cumhuriyetçi George W. Bush’un şu sözünü hatırlamak için bir fırsat: “Benimle değilsen bana karşısın”. Şu anda ABD’deki ‘Demokrat’ liderlerin ve müttefik ülkelerin mevcut krize karşı izledikleri kural bu.
Örneğin Batı, çeşitlilik ve seçme özgürlüğü iddiasıyla dünyanın tüm ülkelerine eşcinselliği empoze etmeye çalışıyor. Düşünce özgürlüğü ve insan hakları kisvesi altında radikalizm yanlılarının ve teröristlerin propagandasını yapıyor. Her koşulda yabancı yatırımların korunması çağrısında bulunuyor. Spor, ekonomi ve hayatın çeşitli yönlerinde aynı şekilde davranıyor. Her dönem kendi toplumlarına uyabilen değerler ve ilkeler icat ediyor ve bunları wsvaş, medya, yumuşak güç, Hollywood vb. ile zorla kabul ettirmeye çalışıyor...
Ancak tüm bu ilkeler, koşullar ve siyasi çıkarlar değiştiğinde bir kalemde sarsılıyor, yıkılıyor ve siliniyor.
Örneğin birkaç gün içinde, Ukrayna’daki savaş -benim görüşüm bir yana- hakkındaki konuşmalar tek yönlü ve düz bir çizgide çizilmiş düşünceler halini alıp Batılıların resmi görüşünden herhangi bir sapmanın; hainlik suçlaması, tehdit ve hür geçim kaynaklarının kesilmesiyle karşılık verilmesi gereken bir eylem olarak görülmesinin ardından tüm bu şişirilmiş ve kırılgan değerler yok oldu.
İntikam ve baskı için meşru yerine gayrimeşru yollar kullanılarak ‘yeni bir McCarthycilik’ ya da ‘hasımların terörizmi’ olarak tanımlamayı tercih ettiğim şeyle karşı karşıya olduğumuz net bir şekilde söylenebilir. Batılı hükümetlerin, Rus vatandaşlarının hükümetleri ve Ukrayna’daki savaş karşısındaki tutumunu bilmeden ve Batı’nın eski sloganlarını umursamadan onları bireysel tercihlerin çoğundan mahrum bırakarak -bağımsızlık iddiasında bulunan şirketleri aracılığıyla- maruz bıraktıkları şey buydu.
Mahrum etme yoluyla Rus halkını hedef alan paralel bir eylemin parçası olarak bazı Rus şirketlerine, bankalarına ve işadamlarına yaptırım uygulanmasının ardından, Rus tüccarları ve şirketlerine krizle ilgili kesin tutumlarına bakılmaksızın baskı uygulandı. Bunların belki de en öne çıkanı Chelsea kulübünün sahibi Roman Abramovich'e uygulanan yaptırımlar, mal varlığının dondurulması, hakkında seyahat yasağı çıkarılması ve hatta İngiliz kulübünün, kulübün mağazasından yaptığı satışlardan mahrum bırakılması oldu. Durum öyle bir noktaya vardı ki, uzun süredir düşünce özgürlüğü ve liberal kavramları diline pelesenk eden Thomas Friedman gibi saygın bir yazar, Rus hükümetine baskı yapmak için Rus çocukların İsviçre'deki ve başka yerlerdeki okullardan atılmaları çağrısında bulundu.
Doğrudan dikkat çekmek istediğim ve bu yazının ana konusu şu ki, Batılı ülkelerin bölgeye empoze etmeye çalıştığı sözde ‘Arap Baharı’nın değerleri ve sloganları, çevredeki koşullara adapte edilmiş saydam ve değişken şeylerdir. Aynı şekilde serbest ticaret fikri ve bunu siyasetten uzaklaştırmak tam bir üç kağıtçılık. Çünkü petrol ve gaz, eğlence, teknoloji, finans, perakende, otomotiv ve gıda alanlarındaki şirketlerin yanı sıra danışmanlık firmaları ve diğerlerinin tesadüfen veya aynı tavırla Rusya’dan hep birlikte geri çekilmeleri mümkün değil. Zira bu Batılı hükümetlerin doğrudan diktesiyle gerçekleşti. Son haftalarda bir dizi önde gelen marka Rusya'dan çekildi. Apple, Nokia, Airbus, Google, Nike, Netflix, McDonald's ve bu gibi dev şirketler, bağımsız şirketler olduklarını ve Batılı hükümetlerden talimat almadıklarını iddia etselerde bu büyük bir yalan. Buna inananlar çok dikkatli olsun.
En tuhaf olan şey ise teknoloji şirketlerinin ve sosyal medya araçlarının, propagandasını yaptıkları, Arap ülkelerinde uyguladıkları ancak bu krizde tamamen göz ardı ettikleri değerlerin tümüne apaçık bir muhaliflik gösterip ortak bir tutum sergileyerek krizde bir taraf gibi davranmaları ve karşı tarafı şeytanlaştırmaya ve felce uğratmaya çalışmaları. Hiç şüphesiz bu durum, teknoloji şirketlerinin şantajı ve veri ve kullanıcı sırlarıyla kumar oynamalarından uzaklaşarak, ulusal güvenliğin en önemli faktörlerinden biri olarak her ülkenin kendine has yerel platformlara ciddi derecede ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Forbes dergisinin şok edici bir yazısına göre Google, Facebook, WhatsApp ve Snapchat kullanıcılarının gizliliği, ABD’nin sözleşme yaptığı gizli gözetleme şirketleri tarafından casusluk için açık hedef durumunda. Bu dev şirketlerin şiddetle devam eden mevcut krizde siyasi bir araç kullanmasına şaşırıyoruz.
Yaşananlar ve yaşanmakta olanlar bizi, gerek Rusya ile ilgili olsun gerekse bazılarının saçmalıkta Muhammed Said es-Sahaf veya Muammer Kaddafi’nin açıklamaları ile yarıştığı bazı Batılı yetkililerin aptalca açıklamaları olsun, özellikle ‘insan hakları’ konusunda Batılı ülkelerin dışarıya pazarlamaya çalıştıkları tüm değerleri ve duruşları gözden geçirmeye itiyor.
En önemli olan şey şu ki, tüm bu ahmaklıkları ve aptallıkları hatırlamalı, belgelemeli ve arşivlemeliyiz. Çünkü onlar bulutlar dağılınca önceki eylemleriyle taban tabana zıt yeni değerlerle ve başka eleştirilerle bize dönecekler.
Bu yüzden tabi ki unutmayacağız.