Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Ukrayna krizi sonrası değişen dengelerin Çin-Rusya ilişkisi üzerindeki etkileri

Çin'in başkenti Pekin'de 4 Şubat'ta düzenlenen Kış Olimpiyatları'nın açılış töreninde, sporda dünyanın en güçlülerinin bulunduğu tribünün önünden geçerken Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Cinping’in yanında, Çin liderliği tarafından törene katılması için resmi olarak davet edilen, bu dünyanın güçlü politikacılardan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin vardı. Ertesi gün, uluslararası gazeteler Rusya Devlet Başkanı'nın gözleri kapalı gibi görünen fotoğraflarını yayınladı. Bunun üzerine Putin’in, Çin'in dört yıldan fazla bir süredir çok çalışarak hazırlık yaptığı, koronavirüsün Çin’in Wuhan kentinden yayılmaya başladığını dünyaya unutturmak amacıyla özgün olması için milyonlar ödediği törenle ilgilenmediğine dair yorumlar yayıldı.  
Rusya Devlet Başkanı Putin aralarında büyük iş insanları, sanayiciler, tüccarlar, bankacılar ve çeşitli sektörlerden uzmanların bulunduğu 54 kişilik bir heyet ile Çin'e geldi. Bu insanlar başkanlarıyla birlikte törene katılmadılar, bunun yerine otellerinde kaldılar ve Putin'in ertesi gün Çin liderliğiyle yapacağı görüşmeler için dosyaları incelemeye yoğunlaştılar, zira gerek başkanlarının gerek onların Çin’e gitmelerinin ana amacı buydu. Bu ziyarette iki ülke arasında 117 milyar dolar değerinde petrol ve doğal gaz tedariki sözleşmeleri imzalandı. Daha önce imzalanmış ve 2025 yılına kadar Çin’e 35 milyar metreküp Rus doğal gazı tedarik etmeyi taahhüt eden sözleşmeye ek olarak, Sibirya üzerinden bir hat ile yıllık ilave 10 milyar metreküp doğal gaz tedarik etmeyi taahhüt eden 30 yıllık bir sözleşme de imzalanan anlaşmalar arasındaydı. Buna ilaveten buğday ve arpa ihracatı için de sözleşmeler imzalandı ve Rus sözcü tüm sözleşmelerde ödemelerin euro ile yapılacağını duyurdu. Ziyaretin sonunda düzenlediği basın toplantısında Putin, iki ülke arasında varılan anlaşmaların doğal bir durum ve aralarındaki tarihi entegrasyonun bir uzantısı olduğunu söyledi. Politik alanda Cinping, Çin'in NATO'nun genişlemesine şüpheyle baktığını ve Rusya'nın Ukrayna'daki konumunu anladığını açıkladı.
Bu sahneyi inceleyen herkes, Putin'in Ukrayna'yı işgal etme kararının Pekin'i ziyaret ettiğinde alındığını, imzalanan ekonomik anlaşmaların, Avrupa ülkeleri ve ABD'nin yaptırımlarla verebilecekleri ekonomik zararı ve Rusya'dan ithalatı engellemeyerek oluşan zararı telafi etmek için olduğunu anlayacaktır. Batılı diplomatik bilgi kaynaklarına göre Putin, Çinli mevkidaşından, büyük finans merkezlerinin Rus bankaları ile Merkez Bankası'nın hesaplarını ve Rus finansörlerinin servetlerini dondurmaları durumunda Çin’in bankacılık ve finans alanında kolaylıklar sağlamasını istedi ve Cinping de bu talebi kabul etti. Çin Devlet Başkanı, Rus mevkidaşına Ukrayna'ya bir askeri operasyon düzenlemesi halinde çok dikkatli olmasını da tavsiye etti. Ona göre, Ukrayna sorununu Rusya'nın lehine çözecek bir diplomatik çabanın takip edebilmesi için çok kısa bir süre içinde bu operasyon hedeflerine ulaşmalıydı.
Rusların Çin liderinin tavsiye ettiği gibi hızlı bir sonuca ulaşamadan savaşın üçüncü haftasına girmesiyle durum daha karmaşık hale geldi. Rus süper gücü, Ukraynalıların beklenmedik direnişiyle sarsıldı. Rusların Ukrayna'ya girişlerinin Kırım'ın ilhakı kadar kolay olacağına, dünyanın işbirliği yapmayıp operasyonu kınamayacağına inanarak hata yaptıklarını düşünüyorum. Rusya’nın kesin sonuca ulaşamadığı her günle birlikte, Ukrayna sorunu, Çin'in görmezden gelmesi veya kınamaması zor olan tam bir insani sorun haline geldi.
Brookings Enstitüsü'nün krizin küresel ve özellikle de Avrupa ekonomisi üzerindeki etkisine ilişkin yayınladığı bir çalışmada, Çin'in,  Avrupa’da satın alma gücünün zayıflaması nedeniyle ürünlerinin ithalatında olumsuz etkileneceği belirtildi. Avrupa'nın pandemi öncesi Çin'den ithalatı yaklaşık 560 milyar dolardı. 2020'de salgın ve kapanma sırasında 442 milyar dolara geriledi, salgının etkisinin gerilemeye başlamasıyla birlikte rakamlar ekonomik toparlanma belirtileri göstermeye başlamıştı. Ancak çalışmada, Ukrayna savaşının, petrol, gaz, hammadde ve gıda fiyatlarındaki tırmanmanın devam etmesinin yüksek enflasyona ve finansal çöküşe yol açmasından duyulan korku ifade edildi. Çalışma, Çin'den yapılan ithalatın 2023'ün ilk çeyreğinde 380 milyar doların altına düşeceği tahmininde bulundu. Dünyadaki birçok kişinin gözleri, arabulucu rolü oynaması ve Rusya'ya bir uzlaşıyı kabul etmesi amacıyla baskı yapması için Çin'e yönelmiş bulunuyor. Çin bu gayretten kaçınacak değil, ancak ülkeler arasında var olan çıkarlar mantığı gereğince, Rusya'ya yapacağı baskının bedelini talep edecektir. Ki o da Tayvan'ın anavatana dönüşünün uluslararası toplum tarafından onaylanmasıdır. Gelgelelim bunun gerçekleşmesini imkansız kılan bir husus var, o da Tayvan'ın Çin tarafından ilhakının, tüm uluslararası sözleşmelerin, anlaşmaların ve vaatlerin ihlali olmasının yanı sıra, Çin'i dünyanın en güçlü, baskın ve üstün ülkesi yapacak olmasıdır. Zira Tayvan en gelişmiş mikroçiplerin yüzde 92'sini üretiyor ve bunlar, cep telefonlarından bilgisayarlara, radyo ve televizyonlardan arabalara, uçaklara, tıbbi cihazlara, endüstri ve tarım makinelerine kadar (liste daha da uzayıp gidiyor) insanların günlük yaşamlarında kullandıkları araçların birçoğunda bulunmaktadır. Dolayısıyla Çin Tayvan'ı ilhak ederse dünyayı kontrol eder hale gelecektir ve bu da kabul edilmeyecektir.
Çin, Ukrayna'nın işgalinde birçok kişi tarafından Rusya'nın en önemli müttefiki olarak görülüyor. Ancak, yaklaşık üç haftadır devam eden savaşın ardından, Çin'in savaş konusundaki tutumuyla ilgili kafa karışıklığı ve merak zirveye ulaştı. Zira Çin, hem Güvenlik Konseyi hem de BM Genel Kurulu kararları için yapılan oylamalarda, Rusya'nın lehine oy kullanmak yerine çekimser kaldı. Rusya'ya yönelik yaptırımlar konusunda da Çin, şu ana kadar yardım etmekte çok fazla istekli görünmedi. Çin, diplomasiden ekonomiye Rusya'dan desteğini çekiyor gibi görünüyor. Öte yandan, Çin’in savaştan hemen önceki açıklamaları, Pekin'i Moskova'ya tam destek veriyor gibi gösteriyordu. Rusya'nın operasyona başlamak için Pekin’deki Kış Olimpiyatları’nın bitmesini beklemesi, Çin Devlet Başkanı’nın Putin'den böyle bir talepte bulunduğu yönündeki söylentileri doğruluyor ve bu da, Çin'in olacaklardan haberdar olduğu ve Rusya’yı tam anlamıyla bilerek desteklemeye karar verdiği anlamına geliyor.
Nitekim Çin bu denklemi uyguladı; işgal başlamadan önce tam destek, ancak başladıktan sonra kademeli bir geri çekilme. Peki, ne oldu? Çin bazı beklenmedik olaylar yüzünden mi fikrini değiştirdi? Yoksa ilk başta Rusya'yı saldırmaya teşvik etmeye, ancak savaşın başlamasından sonra yavaş yavaş desteğini geri çekmeye yönelik düzenli bir stratejisi mi vardı? Çin-Rus ilişkilerinin tarihi göz önüne alındığında, Rusya'nın kazanması Çin'in çıkarına görünmüyor. Çin'in çıkarına olan, uzun süreli bir yıpratma savaşıdır, Rusya'nın kaynaklarını mümkün olduğu kadar tüketmesi ve mümkün olduğunca zayıflamasıdır. Aynı zamanda, sonunda yenilmesi ve kendisini Batı'dan mümkün olduğunca izole etmesidir.
Çin-Rus ilişkileri tarihinin büyük bir bölümünde Rusya, Çin'in müttefiki değil, düşmanı olmuştur. Rusya'nın amacı Çin-Rus ittifakının küçük ortağı olmak değil, başlı başına büyük bir güç olmaktır.
İki ülke arasındaki ilişkiler ancak Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra düzeldi, çünkü Rusya Çin'in dostluğunu arayacak ve zararsız görülecek kadar zayıflamıştı. Son yıllarda Çin-Rus işbirliğinin temelinde birbirlerini gerçekten güvenilir müttefikler olarak görmek yerine, sadece ABD'ye karşı ortak bir zemin bulmak vardı.
Rusya'nın zaferi kesinlikle Çin'in çıkarına olmayacaktır. Rusya'nın Ukrayna'yı dahil ederek en geniş etki alanı olan Avrasya Birliği'nin nüfusunu 185 milyondan 226 milyona çıkarması, 41 milyon nüfusa sahip bir tampon devleti ortadan kaldırarak NATO ve Avrupa Birliği'ne karşı stratejik pozisyonlarını güçlendirmesi, onu savaş öncesinden çok daha güçlü hale getirecektir. Böyle bir değişiklik, belirgin şekilde daha güçlü bir Sovyetler Birliği'nin yeniden kurulmasına yakın bir jeopolitik değişiklik olacaktır. Bu ise, Çin ile işbirliğine daha az istekli, kendi süper güç gündemini Çin’in çıkarlarına zarar verebilecek bir kerteye vardıracak kadar sürdürmeye daha istekli, kendisini ABD ve Çin arasında Çin'in müttefiki değil, her ikisine de eşit üçüncü bir oyuncu olarak konumlandırmayı hedefleyen bir Rusya anlamına geliyor.
Ancak, hala mümkün görünen Rusya'nın yenilgisi, özellikle de uzun süreli bir yıpratma savaşının sonunda gelmesi halinde, Rusya'nın önemli ölçüde zayıflamasına ve aynı zamanda Batı'dan izolasyonuna yol açacaktır.
Bu durum Rusya’yı, Çin-Rus ittifakının küçük ortağı olmaktan başka seçeneğinin kalmadığı bir konuma getirecektir. Hatta Rusya’nın Çin'in bir uydusundan ibaret hale gelmesini sağlayabilir.
Rusya'nın şimdiye kadar Çin ile eşit görünmesini sağlayan askeri gücü, bu savaşla sadece dünyanın düşündüğünden daha az tehlikeli olduğunu göstermedi, aynı zamanda ağır kayıplar verdi ve savaş devam ettiği sürece de ağır kayıplar vermeye devam edecektir.
Batı'dan izole edilmiş zayıf bir Rusya'nın, talep ettiği şartlar ne olursa olsun Çin ile müttefik olmaktan başka seçeneği olmayacaktır. Bu, Çin'e kendisine ihtiyacı olan ve kolay yönetilir bir stratejik müttefik ve Sibirya'nın doğal kaynaklarına erişim sağlayacaktır. Rusya'nın yenilmesi durumunda Çin için ortaya çıkabilecek tek büyük tehlike, Moskova’da bir rejim değişikliği ve Batı yanlısı bir rejimin başa gelmesi olasılığıdır. Çin, Rusya'nın kazanmasını istemiyor çünkü muzaffer bir Rusya başa çıkılamayacak kadar kararlı ve tavizsiz hale gelebilir. Yenilmiş, zayıf ve izole bir Rusya'nın ise Çin'in uysal stratejik müttefiki olmaktan başka seçeneği olmayacaktır ve bu da Çin’in Sibirya'nın doğal kaynaklarına erişmesini sağlayacaktır. Çin'in görünüşe göre Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etme planlarını en başından beri bildiği, yalnızca savaş başladığında desteğini geri çekmek için Rusya'yı bunu yapmaya teşvik ettiği gerçeği göz önüne alındığında, tüm bunlar Çin'in başından beri Rusya’nın yenilgisi üzerine bahis oynamış olabileceğini gösteriyor. Her halükarda ve büyük güçlerin çıkarlarını gerçekleştirmek için mücadele ettiği, çatışmayı durdurmak ve yaşanan insanlık trajedilerini sona erdirmek için BM’ye başvurmanın bir yararının olmadığı böyle bir uluslararası çatışmada, İsrail Başbakanı Naftali Bennett'in arabulucu olarak rolünün önemi artıyor gibi görünüyor. İsrail’in Ukrayna ve Rusya'daki dar karar alıcı çevrelere yakın isimlerden, büyük finansörler ve sanayicilere kadar çeşitli alanlardan kişilerle derin ve köklü ilişkileri bulunuyor. Güvenilir kaynaklar, servetlerinin 700 milyar dolar olduğu tahmin edilen İsrail vatandaşlığına sahip çok sayıda Rus ve Ukraynalı olduğunu söylüyor ve bunlar, İsrail Başbakanı'nın çözüm çabalarını destekliyorlar. Öte yandan, İsrail'in ABD ve AB ülkeleriyle ilişkisinin derinliği de her yerde biliniyor. Kısaca İsrail liderliği, uluslararası sahnede büyüklerle birlikte rol oynama ve böylece dünyanın İsrail'i savaşların ve krizlerin yaratıcısı olarak görmesine son vererek, dünya barışının yaratıcısına dönüşme fırsatına sahip olduğunu düşünüyor. Bennett cumartesi günü, Kremlin'de Putin ile gerçekleştirdiği uzun bir görüşmeden sonra, İsrail'in Kudüs'te savaşan taraflar ile diğer ülkeleri bir araya getirecek bir görüşmenin hamisi olmasını önerdi. İsrail'in arabuluculuk rolünün bu yönde ilerlemesi muhtemel, tabii ki bu arada bölgede İsrail'i şu anda istemediği veya çabalamadığı bir bölgesel savaşa sürükleyecek olaylar yaşanmadığı sürece.