Mustafa Fahs
TT

Erbil bardağında fırtına

Tahran, Bağdat’taki siyasi gidişatı düzeltmek için bu sefer balistik füzelerle Erbil’i hedef alma gereksinimi duydu. Buradaki skandal, iç ve dış krizlerin seviyesinin onu hayati çıkarlarının olduğunu iddia ettiği konularla bağlantılı dosyaların çoğunu sert bir şekilde ele alırken, ‘Katyuşa’ füzelerinden ‘Scud’ füzelerine ve vekillerden asıla geçmeye zorlamasıdır. Kullanılan füzelerin seviyesindeki niteliksel farklılık, İran’ın krizlerinin sadece Irak'ta değil, Suriye'den Yemen'e kadar tüm bölgede eşi görülmemiş bir boyuta ulaştığının kanıtıdır. Bu krizlerin, sıkıntı içerisindeki İran’ın kendi içerisinde de olumsuz yansımaları var. Ülke içinde ve dışında çok sayıda güvenlik ve askeri başarısızlıktan sonra Tahran rejiminin imajını yeniden çizmek ve itibarını toparlamak için bu tür bir balistik güç gösterisine gerçekten ihtiyacı vardı.
İran rejiminin itibarı tehlikedeydi çünkü büyük güvenlik ve askeri başarısızlıklar yaşamıştı. Güvenlikle ilgili son skandallarının anası, İsrailli casus Catherine Perez-Shakdam’ın yaptığı açıklamalardı. Perez-Shakdam, yıllarca İran'da devletin medya kurumlarında Fransız bir gazeteci olarak çalıştı. İran’ın önde gelen yüzden fazla ismini tuzağa düşürmeyi ve çoğuyla özellikle romantik ilişkiler kurduktan sonra kendilerinden hassas bilgiler almayı başardı. Aynı zamanda Perez-Shakdam, İran'ı ilk ziyaret ettiği zaman İran’ın Dini Lideri ile tanıştığını, İbrahim Reisi'ye bazı seçim gezilerinde eşlik ettiğini ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Tesnim Ajansı'nda çalıştığını da söyledi.
İran güvenlik servislerinden gelen bazı sızıntılara ilişkin gerçekliği henüz doğrulanmamış haberlere göre; İsrail'in, İran devletinin güvenlik ve askeri kurumlarına sızması zirve noktasına ulaştı. Harekete geçirilmiş yüksek işlevsel düzeylerde yüzlerce unsurdan oluşan şebekeler var. Bu şebekeler aracılığıyla İsrail, İran'ın nükleer arşivini çalmayı ve baş nükleer bilim adamına suikast düzenlemeyi başardı. Ayrıca bu İsrail’in, İran’ın nükleer ve hayati öneme sahip diğer tesisleri içinde özel operasyonlar yürütmesine yardımcı oldu. Aynı zamanda Tel Aviv yakın bir zamanda Kirmanşah Hava Üssü'ndeki en büyük insansız hava aracı (İHA) depolarından birini vurmayı başardı. Bu olaylar İsrail’in, Lübnan'da aynı şekilde sızma faaliyetleri yaptığına ilişkin yakın zamanda gelen sızıntıların yanı sıra, Suriye'de yıllardır güvenlik ve askeri birimlere yaptığı sızma faaliyetlerinden oluşan uzun siciline eklendi.
Bu yüzden Erbil’e atılan füzelerin İran rejimini sıkıntıya sokan, itibarını zedeleyen ve sürekli İsrail’e karşı ‘dehşet dengesine’ (balance of terror) sahip olduğuna yönelik iddialarını boşa çıkardığı söylenebilir. Özellikle İsrail’e karşı koyamaması ve aslında Tel Aviv'i İran'ın içindeki ve dışındaki saldırganlıklarının sonuçları hakkında düşünmeye sevk edebilecek bir caydırıcı gücü olmamasının sonucunda, açığa çıkan bir güvenlik ve askeri başarısızlığı örtbas etmek için yapılmış boş tepkiden başka bir şey olmadığını söylemek doğru olur. Bunun en büyük delili de şu ki, Erbil’deki (Tahran’ın anlatısına göre) sözde vurulan yerdeki zararın boyutu, bu yerin İran yapımı altı balistik füze değil de havai fişek füzelerine maruz kaldığı inancına yol açmasıdır.
Öyleyse Erbil’deki İran ajitasyonundan sonra şu anda güçlü bir şekilde ortaya çıkan siyasi soru şudur: Irak isyanının boyutu, Tahran’ın, Iraklıları hala ülkelerinde İran borusunun öttüğü konusunda uyarmak için balistik füzelere gereksinim duyduğu bir seviyeye mi ulaştı? Peki, bu zayıf füzeler, İran’ın Irak'taki silinen performansını düzeltmeyi başardı mı? Bunun tam tersi oldu gibi görünüyor. Zira füze darbesi, siyasi krizi daha da alevlendirdi, İran’ın kendisini destekleyen grubun tutumunu yeniden harekete geçirmekte başarısız olduğu inancını pekiştirdi ve muhaliflerini tutumlarına bağlı kalmaktan vazgeçiremedi. Ne sudan bahanelerle hedef alınan Erbil geri adım attı ne de ‘El-Hanana’ ulusal çoğunluk hükümeti teklifinden vazgeçmeye ikna oldu. Bilakis tam tersi oldu. Üçlü ittifaktaki bazı çatlakların kapatılmasına yardımcı oldu ve Başbakan Mustafa el-Kazımi ile olan zayıf ilişkiye sıcaklık kazandırarak onu yeniden gündeme getirdi.
Dolayısıyla Erbil'e yapılan saldırı, Tahran'ın Irak değişkenlerine ilişkin anlayışındaki kısırlığını ortaya çıkardı. Eylemlerini haklı çıkaramayan vekillerini sıkıntıya soktu. İç düzenlemelerde rakiplerine daha fazla güç kartı sağladı. Ama en önemlisi Kazımi’nin Erbil'den cebinde bir iç ve dış denge kartıyla dönmüş olması oldu.