Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Tarım ve Egemenlik

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinden ve en sonuncusu Ukrayna krizi olmak üzere dünyada patlak veren çatışmalardan alınan en önemli derslerden biri, herhangi bir ülkenin güvenliğini sağlayan esas şeyin çiftçilik (tarım) sektörü olduğudur. Çünkü tarım sektörü tek başına bir ülkenin krizlere dayanabilmesini, kendine güvenebilmesini ve büyük ölçüde krizlerin yansımalarını ve etkilerini azaltabilmesini sağlar.
Gıda ihtiyacı, yaşamak ve idame ile bağlantılıdır ve siyasi açıdan istikrarın anahtarıdır. Bu, halkların tarihinde ve meşhur Fransız Devrimi de dahil olmak üzere yaptıkları devrimlerde açıkça görülmektedir. Nitekim o dönemde Fransızlar açlık çekmeseydi, belki de Fransız Devrimi olmayacaktı. Tüm devrimlerin, ister açık ister kapalı olsun, ekonomik nedenleri vardır. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak açlık, yoksulluk ve ekonomik baskı, hem geçmişteki hem de günümüzdeki olayların başlıca amilleridir.
Sorun şu ki, tarım her zaman güçlü bir şekilde ülkelerin öncelikleri arasında yer almış olsa da devreye başka yeni sektörlerin girmesiyle -turizm ne kadar gelişirse gelişsin, sanayi ne kadar ilerlerse ilerlesin ve teknoloji ne kadar yayılmış olursa olsun tarımın feda edilemeyeceği gerçeği es geçilerek- çiftçiliğe verilen önem azaldı. Turizm gibi bir sektör dünyanın sağlık, siyasi ve güvenlik açısından istikrarına bağlıdır. Arap ülkelerinde turizmin, terör ve bunun hem imajımız hem de ekonomilerimiz üzerindeki korkunç etkileri yüzünden aldığı büyük darbeler herkesçe biliniyor. Bu deneyimlerdeki en önemli şey şu ki, küresel gerçeklikle bağlantı, asgari sosyal güvenlik konusunun öncelikle ulusal üretimle ilişkilendirilmesini sağlayacak şekilde her ülkede bir stratejik eylem planına tabi olmalı. Bu hiç de zor bir mesele değil.
Herhangi bir ülkenin her türlü krize göğüs germe gücünün derecesini belirlemek için ithal ettiği ve ihraç ettiği şeylere göz gezdirilmesi, güvenlik ve tehlike durumunu ölçmek için yeterli olacaktır. Bir toplum elinin emeğinden, ağaçlarından ve ektiği biçtiği şeylerden ne kadar yerse, dalgalanmalar ve krizler karşısında o kadar güçlü ve dirençli olur. Kovid-19 krizinde olduğu gibi dünyanın nasıl küçük izole köylere dönüşebileceğini gördük.
Çok net bir şekilde, gıda güvenliğinin bağımsızlığının veya bağımlılığının derecesini belirleyen şeyin ithalat olduğunu ve çiftçilerin çabalarıyla güvence altına alınan gıda güvenliğinin esas kaynakları olan tarım ürünleriyle bağlantılı olduğunu söylüyoruz. Bu noktaya odaklanıyoruz çünkü gıda güvenliği ithalat yoluyla sağlanabilir. Ancak aslında, bu gıda güvenliği geçici olur ve sürdürülebilirliğine güvenilemez ya da gerçek gıda güvenliğinin belirlenmesinde güvenilir bir veri olarak kabul edilemez. Bu nedenle, gıda güvenliği kavramının tehlikelerine dikkat etme çerçevesinde, kastedilen anlamı daha açıklayıcı ve daha doğru bir şekilde ifade eden başka bir fikir veya yeni bir kavram ortaya atılmıştır: Gıda egemenliği. Gıda egemenliğinin ulusal gıda güvenliği yoluyla sağlandığı düşünüldüğünde yapısal bir bağlantı olduğu için gıda güvenliği ve gıda egemenliği kavramları arasındaki fark büyüktür.
Bugün Arap gerçekliğinin genel olarak gösterdiği şey, -elbette çeşitlilik göstermekle birlikte- gıda güvenliğinin özel dikkat ve incelemeye ihtiyacı olduğudur. Burada kastedilen inceleme bizi yalnızca, dünyanın tarım alanında tanık olduğu gelişmelerin gıda üretmek için çeşitli alternatifler oluşturduğu göz önüne alınarak, bir ülkenin coğrafi ve iklimsel yapısı pek yardımcı olmasa da, doğrudan tarıma ve baş sektör olması için tarımın itibarının geri kazandırılmasına götürüyor.
Gıda güvenliği ile gıda egemenliği arasındaki bağlantı ve tarıma güvenilmesi ile ilgili vardığımız sonucu teyit etmek için şuna bakabiliriz: Gelişmiş ülkeler tarım üzerine yatırım yapıyor ve bu sırada sanayi ve kalkınma üzerine yapılan yatırımlar, tarımın önceliğini ve gelişimini etkilemiyor.
Tarım, gıda egemenliğine gerçekten ulaşmak isteyen her ülke için emniyet valfi mesabesindedir. Gıda egemenliği olmadan gıda güvenliği olmaz. Zira egemenlik olmadan güvenlik, güvenliğin geçici olduğu ve bunun açık ve garanti bir sürdürülebilirliği olmadığı anlamına gelir.
Arap ülkelerimizde tarım sektöründe acil, atılgan ve öncelikli bir strateji belirlememiz gerekiyor. En başta tarımı sarmaya başlayan yaşlılık olgusuna dikkat etmeliyiz. Gençleri tarım sektöründe çalışmaya teşvik eden yasalar düzenleyip önlemler almalıyız. Başta faiz değeri sıfır olan krediler verilmesi, kadınlara yatırım yapılması ve kadınların rolünün sadece işçi olarak sınırlandırılmaması olmak üzere ülkelerin tarıma yönelik teşvik paketlerinde ileri gidebileceği şekilde yapılan yatırım hakiki olmalı.
Bugün devletlerin egemenliği; ekonomiyi ve küresel finans piyasasını kasıp kavuran ve böylece para biriminin değerini ve petrol ve temel gıda maddelerinin fiyatlarını etkileyen savaşların, gerilimlerin ve çatışmaların yansımaları tarafından hedef alınmaktadır. Kovid-19 pandemisiyle birlikte sınırların kapatılmasına, havaalanlarının çalışmalarının durdurulmasına, dünyanın çoğunun karantinaya girmesine ve uluslararası seyahat hareketlerinin sekteye uğramasına varıncaya dek doğanın öfkesinin ve felaketlerinin büyüklüğünü görmüş olduk. Bu doğrultuda bugün sağduyulu olmak adına halkların hayatlarını güvence altına almak ve çeşitli krizlerin yansımalarına karşı onları mümkün olduğunca korumak için egemenliği koruyan şeye yatırım yapılması gerekiyor: Tarım.