Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Komşunun çocuklarını öpün!

Evet, birçok ülke “korona sonrası” adını verdiği adımlar attıktan ve dünya biraz rahat nefes aldıktan sonra, komşu çocukları birbirini öpebilir, insanlık el sıkışabilir ve öpüşebilir. Ama insanlık tam bu hale gelmişti ki, aldığı bu derin nefes sırasında "Ukrayna'da Savaş" adı verilen daha tehlikeli başka bir salgın onu gafil avladı. Dünya bu savaş yüzünden ikiye bölündü, bazıları bunu “istila”, diğerleri “Rus-Ukrayna savaşı” olarak adlandırdı. Araplar da doğal olarak bunun dışında kalmadılar. Arap seçkinlerinin her biri tarihi ve yaşanan diğer olayları hatırlattı, hatta bazıları görüşlerini kanıtlamak için bu olayları abarttı. Doğal olarak anlaşmazlık konularında sadece siyah veya beyaz yoktur, çoğu zaman gri vardır. Bu nedenle, Ukrayna meselesine herhangi bir yaklaşım genellikle nesnel olmaktan çok duygusaldır ama kesin olan şu ki, Ukrayna krizinden sonra dünya eskisi gibi olmayacak!
Yapılması gereken ilk gözlem, özellikle askeri makinenin kullanıldığı herhangi bir büyük siyasi olayın diğeriyle aynı olmadığıdır. Her birinin verilerinin analoji ve karşılaştırmalardan bağımsız olarak incelenmesinin önemli olduğu kendi koşulları ve nedenleri vardır. Ukrayna savaşının daha önceki herhangi bir savaşa benzediğini söylemek metodolojik olarak aceleciliktir.
İkinci gözlem, cevabını bilmemizin diğer küresel meselelerde de yardımcı olabileceği bir soruyu cevaplama çabasıdır. Söz konusu soru; ister bir tane ister 6 bin tane nükleer savaş başlığına sahip olmak çatışmada bir avantaj mı yoksa bir kısıtlama mıdır? Sağlıklı insan zihninin dışına çıkılması, toplu intihar ve dünyanın yıkımının istenmesi gibi bir istisna olmadıkça, nükleer silah açıkça büyük bir kısıtlamadır. Bu, bizi (şimdiye kadar sabit olan) bir gerçeğe, yani uluslararası çatışmaların, burada sıcak çatışmaları kastediyorum, sadece yerel olması ve küreselleştirilmesinde acele edilmemesi gerektiği sonucuna götürür. Küreselleştirmek, en azından modern bir “Samson” var olmadığı sürece herkesin yok olması anlamına geliyor ama çatışmanın şu ana kadar şahit olduğumuz seyrinde, küreselleşmeden kaçınmak pek mümkün olmadı.
Elbette Ukrayna halkı devam eden savaşta hem insani hem de ekonomik olarak ağır bir bedel ödüyor. Rusya'nın ekonomik ve insani enerjisi tüketiliyor. Kendisine uygulanan yaptırımlar Rus ekonomisini derinden etkileyecek ve bir süre sonra etkileri sıradan vatandaşa da ulaşacak. Ama aynı zamanda yaptırımlar iki ucu keskin bir bıçak gibi; Batı ekonomisini, hatta tüm dünya ülkelerini farklı derecelerde etkileyecek. En derin etkisi Rusya'da görülecek ve Moskova’nın yıkıcı silahlar kullanmayacağı varsayılsa bile, başka seçeneklere başvurması veya başka seçenekleri teşvik etmesi mümkün. Nitekim bu seçeneklerden bazılarının işaretleri görülmeye başladı. İmza aşamasına yaklaşılan Viyana müzakerelerindeki Rusya’nın pozisyonu da bu işaretlere dahil. Zira Rusya, "İran ile ilişkilerde yaptırımlara boyun eğmemek" için başka şartlar öne sürdü. Bu, anlaşmayı geciktirebilir hatta İran’ı Batı’ya karşı çıkarak nükleer silah edinmeye teşvik edebilir. Bu durumda ise sahne daha da karmaşık hale gelecek. Bir diğer işaret, Erbil'e yönelik son İran saldırısıdır ki bazıları kendisini şöyle okudu; Ukrayna'da yaşananlar, “ulusal güvenliği korumak” sloganı başta olmak üzere çeşitli bahanelerle daha büyük ülkenin daha küçük ülkeye müdahale etme izni olduğu mesajını vermiştir. Çok sayıda ülke arasında var olan bu olasılık ya mevcut sıcak çatışmaların tırmandırılması ya da dünyada yeni çatışmaların kızıştırılması şeklinde gerçekleşebilir. Ama şu anda iki ya da daha fazla ülke arasında karşılıklı kaba ve soğuk açıklamalar aşamasına gelmiş durumda.
Ukrayna ihtilafının üzerinden zaman geçtikçe, çatışan tarafların diğer ülkelerden ihtilaf konusunda net bir pozisyon almaları, ilkeli duruşlarını pratikte doğrulamaları talepleri de artıyor. Nitekim 2 Mart'ta BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada ülkeler duruşlarını pratik olarak gösterdiler. Oylama tarihiydi, çünkü ülkelerin çoğunluğu tarafından yaşananlar "Ukrayna'ya karşı saldırganlık" olarak nitelendirildi. Diğer ülkeleri kamplardan birine katılmaya zorlamak kutuplaşmayı şiddetlendirir. Bir süre önce Rusya, buna yöneleceğine işaret eden "dost ülkeler ile diğer ülkeler listesi" hazırladığı duyurusunu yapmıştı. Yolun ortasında durmak her iki tarafı da tatmin etmeyeceğinden, her bir taraf, çitin üzerinde oturduğunu (tarafsız) düşündüğü taraflara "sıkıntı vererek" veya onları "cezbederek" kendi kampına çekmek için her yolu kullanacak!
Devasa ekonomik sonuçlara gelince, bunların işaretleri art arda görülmeye başladı. Buğday, petrol ve yarı mamul malzemeler dahil olmak üzere hammadde fiyatları yükseldi ve bu da yoksul ve orta gelirli ülkelerin ekonomilerine büyük bir yük bindiriyor. Geliri fazla olan ülkelerin bile yatırımları olduğu yerde erimeye maruz kalabilir. Bu, birçok ekonomi analistinin vardığı bir sonuç. Bu durum, içsel sosyal patlamalara yol açabilecek sosyal kaygıyı beraberinde getiriyor ve bu patlamalar dış taraflar tarafından körüklenebilir. Karşılaştırma yapmak adına, IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) tahminlerine göre, “korona”nın (pandemi) küresel ekonomiye maliyetinin üç yılda yaklaşık 15 trilyon dolar, Ukrayna'daki savaşın 3 hafta içinde küresel ekonomiye maliyetinin ise 5 trilyon dolar (!) olduğunu söyleyelim. Önümüzdeki ekonomik sahne herkes için daha da kötü!
Rusya ile Hindistan arasındaki müzakere sürecinin gösterdiği gibi, Rusya petrolünü veya buğdayını yerel para birimiyle ve indirimli fiyatlardan satmak zorunda kalabileceğinden, bazı ülkeler bu süreçte göreli olarak kâr edecekler! Çin de Rusya’ya yardım edebilir. Öte yandan bazı ülkeler için de çok büyük maliyetler taşıyacak. Örneğin, silahlanmaya 100 milyar avro ayırma kararı alan Almanya gibi. Bu karar, uyuyan Alman askeri devini yeniden uyandırabilir.
Medya cephesinde, oyunun kurallarının değiştiği küresel bir savaşa tanık oluyoruz. Bazı sosyal medya platformları, önceki politikalarının aksine, diğer tarafa karşı sert ve ayrıştırıcı bir dil kullanılmasına izin vereceğini duyurdu. Rusya'dan ve Belarus gibi onu destekleyen ülkelerden çekildi. Görsel-işitsel medyadaki içeriklerde de önyargı alevleri körüklendi. Gayri resmi (iletişimsel) medyaya gelince, çok sayıda haber ve karşıtlarıyla dolu ve bunların çoğu yanıltıcı ve diğer tarafı kötüleyen içerikler. Arap dünyamızda, söz konusu medya, örneğin Rus uydularının Beyrut Limanını kimin havaya uçurduğunu veya Hariri'yi kimin öldürdüğünü bildiğini söyleyerek, Arap sokağının endişelerini ve arzularına temas etti.
Devam eden savaşın gidişatını kimse tahmin edemez. Savaşlar başlatılabilir ama nasıl ve ne zaman biteceğini kimse bilemez! O zamana kadar komşunuzun çocuklarını yeniden öpmek zorundasınız!
Son olarak, birçok Arap ülkesi dışında dünyadaki çoğu ülke önceliklerini değiştirdi. Söz konusu Arap ülkeleri için galiba dünya sabit görünüyor!