Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Esed rejimi ile ilgili yanılsamaların pazarlanması!

Suriye meselesini takip eden bazı tarafların ve konuyla ilgilenenlerin, Arap ve uluslararası alanın Esed rejimine yönelik her türlü yakınlaşma adımını övmek ve teorize etmek hoşlarına gidiyor. Bu adımın Şam’ın İran’dan ayrılması, derin krizlerinden çıkarılması ve temel sorunlarının çözülmesi de dahil olmak üzere rejimin politikalarında ve ilişkilerinde değişikliklere yol açacağını düşünüyorlar. Ya da en azından sorunlarını hâle yola sokacağını, rejimin yavaş yavaş içeride ve dışarıda tekrar normalleştirmeye yaklaşacağını ve 2011’deki Suriye patlamasından bu yana artarak devam eden ve bazılarının çok daha önceden var olduğu krizleri küçülteceğini düşünüyorlar.
Bu fikri pazarlayanların sadece Esed rejiminin veya İran ve Rus müttefiklerinin mutfaklarındaki oyuncular ile ilişkisi yok. Hiç şüphesiz bu müttefikler, Esed rejiminin sorunlarının çözümünde böyle mutlu sonları, ardından yatırım trenlerinin kalkacağını ve savaşta yok edilmemiş veya çeşitli zorluklardan ötürü yağmalanamamış Suriye kaynaklarından geriye kalanları yağmalayacağını hayal ediyorlar.
Fikri pazarlamak yukarıda bahsedilenlerden başkalarına düşüyor. Bunların arasında en öne çıkanlar 2011 yılından beri Esed rejiminin, bazılarını kendi hizmetinde kullandığı halkla ilişkiler ve reklamcılık şirketleri ile bağlantılı taraflar. Bu şirketlerin çalışmaları çeşitli medya platformlarına ve Araştırmalar ve Çalışmalar Merkezi’ne dağıtıldı. Bununla da kalmayıp uluslararası kuruluşlara sızdılar. Zaman zaman Esed'i ve rejimini savunmak ve Suriye içinde veya bölgesel ve uluslararası ortamlardaki muhaliflerine saldırmak için diplomatik faaliyetlerin koridorlarına ve kanallarına girdiler.
Fikrin yukarıda belirtilen savunucuları dışında diğerleri konumlarını, zamanın çaresiz olduklarını ispatladığı ya da görünmeyen ve gerçek dışı bir dünyada var olan ideolojik ve politik tutumlara ve kanaatlere dayandırır. Bunun gibi tutumlarını gerekçelendirmek için kullandıkları ilişkiler, tahminler ve bilgiler de vardır. Bazıları tutumunun sebeplerini inceleme zahmetinde bile bulunmuyor, Suriye dosyasındaki herhangi bir hareketliliğin Suriye durumunun dönüştüğü katı tıkanıklıkta bir delik açabileceği fikriyle avunuyor.
Esed'i ve rejimini politikalarından ve tutumlarından vazgeçirme ve sorunlarına çözüm bulma fikirlerinin savunucuları geçtiğimiz birkaç ay içinde bu fikirleri birçok kez tekrarladılar. İçlerinden üç tanesi öne çıktı. Bunlar hakkında çok şey yazıldı çizildi. Birincisi, rejimin Cezayir’de yapılması planlanan Arap Birliği Zirvesi’ne katılarak Arap Birliği’ne tekrar girmesi fikri. İkincisi, Esed'in Suriye sorununun çözümüne yönelik politikalarını Anayasa Komitesi’nin müzakereleri üzerinden pazarlama düşüncesi.  Nitekim Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, “2254 sayılı BM kararının uygulanması için Suriye kriziyle ilgilenen taraflar arasında paralel olarak uygulanacak kademeli, karşılıklı, gerçekçi, kesin olarak tanımlanmış ve doğrulanabilir adımların belirlenmesi” ile Suriye tarafları arasında “adım adım ilerleme” politikasının takip edilmesini önermişti. Üçüncü fikir, ikili ilişkiler üzerinden Arap ülkeleri ile ilişkileri normalleştirmek, ki Esed’in yakın bir zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gerçekleştirdiği ziyaret ile bu fikir pratikte yürürlüğe konmuş oldu. Bu üç fikir/girişim bilinen ve anlaşılır faktörler ve sebeplerden ötürü belirtilen hedeflerine ulaşamadı. Sebeplerden ilki, Esed ve rejiminin Suriye'deki durumu normale döndürmek, savaşı durdurmak, uzlaşmaya doğru ilerlemek, yıkılanları yeniden inşa etmek için politikalar oluşturmak ve pratik adımlar atmak konusunda yetersiz olmasıdır. Hatta İran ve Rusya'nın tüm yardımlarına rağmen kontrolündeki bölgelerde halka ekmek, yakıt ve ilaç gibi temel gereksinimlerini sağlamayı beceremiyor oluşu da bu sebepler arasında. İkincisi, Esed ve rejiminin İran ve Rusya ile vazgeçilmesi ve gevşemesi mümkün olmayan ilişkilerinin olması. Ayrıca bölgesel ve uluslararası alanda Suriye sorununun çözülmesi için ciddi bir katkıda bulunmaya yönelik bir arzunun olmaması; hatta bu yönde bir yol açma isteğinin bulunmaması, Esed rejimi ile normalleşme eğilimlerine karşı önemli ve ciddi itirazlar gösterilmesi ve rejim bir çözüme doğru ilerlemeyi reddettiği sürece Suriye'nin yeniden inşasının finanse edilmesine karşı çıkılması da var.
Rejimin koşulları ve onun etrafını saran bölgesel ve uluslararası çevre, genel olarak Şam için değerli gelişmelere uluslararası katılım gösterilmesini engelliyorsa, bunun sebebi yalnızca rejimin politikalarını ve davranışlarını değiştirme konusunda bu gelişmelerin bir yararının olmaması değildir. İşin içinde tüm tarafların çıkarlarının ve rejimle ilişkilerinin normalleşmesinin bir sonucu olarak kendilerine sağlanacak faydaların peşinde olduğu gerçeği de var.
Özetle Esed rejimi ile ilişkilerinin normalleşmesinde bir sıkıntı görmeyen veya buna teşvik eden taraflar içerisindeki bazı ülkelerin çabaları önemli olmayacak. Özellikle de başta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadelenin yansımaları ve Ukrayna’da savaşın patlak vermesi olmak üzere dünyanın son iki yılda tanık olduğu olumsuz gelişmeler ışığında hiçbirinin boşa harcayabilecekleri çok fazla kaynağı ve parası yok. Zira hem Kovid-19 salgını hem de Ukrayna savaşı, özellikle ekonomi alanında büyük kayıplara neden oldu.
Esed rejimiyle normalleşmeye gitmek, buna kalkışanları siyasi-ekonomik ve hatta ahlaki bir yük taşımak zorunda bırakıyor. Buna kalkışanların siyaset dünyasında çok önemli olmayabileceğini göz önüne alırsak Esed rejiminin son 11 yıldaki gerçekliği ve izlediği yolda siyasi ve ekonomik yön ile başa çıkamazlar. Nitekim rejim, kaçınılması ya da inkar edilmesi mümkün olmayan ağır suçlar bataklığına girdi. Topluma ve devlete, 800 milyar dolardan fazla fon gerektiren beşeri, ekonomik ve siyasi yapılarında bıraktığı tahribat dışında ülkeyi işgalci güçlere teslim etti ve kararları ve politikalarında onları söz sahibi yaptı. Başarısız bir otorite tarafından yönetilen ve uluslararası iradeye meydan okuyan, Ortadoğu'da ve Avrupa Kıtası’nın merkezindeki silahlı çatışmalara katılan ve bunları yöneten devletler tarafından kontrol edilen bir ülkenin yeniden yapılanmasına ülkelerin katılmak istememesinin bir diğer sebebi de bu.
Esed ve rejimi ile normalleşme ve bir arada yaşama yanılsamasını ve onun Arap ve uluslararası düzeylere entegre edilmek için yeniden ehlileştirilemeyeceğini gösteren gerçekler ve veriler arasında, uluslararası toplumun, Esed'in ve rejiminin değişeceği üzerine bahse girmeyi bırakmaktan ve 2254 sayılı BM kararına dayalı siyasi bir çözüme yönelerek uluslararası iradenin Suriye meselesini çözmek için çizdiği yolu izlemekten başka bir çaresi yok. 2254 sayılı karar rejimin yapısını ve politikalarını değiştirecek ve rejimi bunları uygulamaya zorlayacaktır. Bu da Suriyelilerin acılarına son verecek, Suriye'yi bölgesel ve uluslararası çevresine tekrar dahil edecek ve uluslararası topluma Esed ve müttefiklerinin politikalarının yansımalarının üstesinden gelmesine yardımcı olacak.