Mustafa Fahs
TT

Irak: City OK, İmam Ali no!

19 yıl önce tam olarak 7 Nisan 2003 tarihinde Necef halkından biri, İmam Ali'nin kabrinin ve önemli kişilerin çoğunun evleri ve dini okullarının olduğu kadim Necef kentine yaklaşan ABD askerlerinden oluşan ilk grubun karşısında şu ünlü sözünü söylemişti: “City OK, İmam Ali no!” (Şehir tamam, İmam Ali hayır!)
Bu cümleyi gelişigüzel söyleyen Necefli genç o sırada kilit cümlesi ile ABD ve Washington'un 9 Nisan 2003'te Saddam Hüseyin rejimini devirmesinin ardından, modern Irak'ın kurulduğu 1921 tarihinden bu yana ilk kez iktidara gelen Şii çoğunluk arasında hâlâ çetrefilli olan bir ilişki kurduğunun farkında değildi.
‘City OK, İmam Ali no’ sözü, Washington ile liderlerinin çoğu İran'da ikamet eden Şii İslamcı muhalefet temsilcileri arasındaki anlaşmanın şartlarının kısaltmasıydı. Bu, ABD’nin Irak’a girmesinden önceki anlaşmanın bir şekilde Tahran ve Washington arasında gerçekleştiğini gösteriyor. Anlaşma çoğunluğun ABD’nin Irak topraklarına girmesine ses çıkarmama ilkesine dayanıyordu. ‘City OK’un anlamı buydu. Yani Irak’taki Şii çoğunluğu, Şii siyasi muhalefet temsilcileri, özellikle Baas’ın düşmesinin ardından siyasi alanda en önemli rolü üstlenen Şii siyasal İslam partileri ve bölgesel destekçileri (İran rejimi) ABD’nin işgaline ses çıkarmayacaktı. Ancak tek bir şart vardı o da ABD’nin bu bahsi geçen tarafların dini işlerine ve ideolojik mensubiyetlerine karışmamasıydı. ‘İmam Ali no’ ifadesi de bunun özetiydi. Bağdat'taki merkezi otoritenin düştüğü ve siyasi başkentin merkezi rolünün bozulduğu Irak tarihindeki bu önemli anda, Necef, ideolojik ve siyasi sembolizminin bir sonucu olarak, Bağdat'ın karar almadaki merkezi konumunu kaybetmesinden sonra oluşan boşluğu doldurma zorunluluğunun dayattığı bir kamusal siyasi rol oynadı.
Özellikle Şii siyasal İslamcı partilerinin o zamanlar Şii siyasi birliği adını verdikleri bir ideoloji kılıfını kullanarak iktidarı ve zenginliği ele geçirmesinden sonra Necef, rolünü tarihsel doğasına aykırı bir rol oynamamak ve Bağdat'a bir alternatif haline gelmemek adına geçiş aşamasının güvence altına alınmasına yardımcı olmak ile kısıtladı. Bu Şii siyasi birliği, 1 Ekim 2019'da temellerini yıkmayı başaran ‘1 Ekim Ayaklanmasına’ kadar Irak'ı yönetmeye devam etti. Seçimlerin sonuçları, iktidardaki silahlı siyasal İslamcı güçlerin halk tarafından reddedildiğini ve bu güçlerin söylemlerinin başarısızlığının sonucunda ortaya çıkan krizlerinin derinliğini ortaya koyduktan sonra bu birlikten doğan ve şu anda iktidar için savaşan partiler ve güçler geri kalan duvarlarını yıkıyorlar. En önemlisi de 2003 sonrası nesil tarafından tamamen reddediliyorlar. Şu anda en tehlikeli olan şey şu ki, seçim açısından bu Şii tarafların durumunun ortaya çıkması ve aralarında bir uzlaşmaya varma fırsatının olmaması Irak’ı bu kez ciddi bir şekilde iç savaşa (Şii-Şii) sürüklüyor. Süleymaniye'deki Amerikan Üniversitesi'nde Tarih Profesörü olarak görev yapan Dr. Akil Abbas bu iç savaşı şöyle tanımlıyor:
“Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr Hareketi’yle kavgasındaki stratejisi, insanları, özellikle de Şiileri, korkutmaya dayanıyor. Onları kötü ve en kötü şey arasında seçim yapmaya zorluyor. Kötü olan seçenek geçmişte Koordinasyon Çerçevesi’nin politikacıları tarafından şiddetle eleştirilen başarısız uzlaşma hükümetleriyken, en kötü seçenek kanların döküldüğü Şiiler arasındaki iç çatışma ve Şiilerin elinden otoritenin kayıp gitmesi.”
İslami Davet Partisi’nin liderlerinden ve Irak'taki iktidarın manevi babalarından Şeyh Abdulhalim ez-Zuheyri dikkat çekici bir açıklama yaptı. Zuheyri Irak sahnesinin tanık olduğu şeylerin önceden yaşanan olayların birikiminin bir ürünü olduğunu söyleyerek son seçimlerin sonuçlarının dengeleri değiştirdiğini ve herkesi şaşırttığını belirtti. Ancak sözlerindeki en çarpıcı itirafı İslami Davet Partisi’nin 2003'te iktidara gelmeye hazır olmadığı oldu. Ancak bu itiraf, Şii siyasi partilerinin sadece başarısızlığını değil aynı zamanda anlaşmanın sona erdiğini ve Ekim (ayaklanma ve seçimler) sonrası Irak’ın artık iç ve dış uzlaşmalar tarafından yönetilmeyip henüz tamamlanmamış bir proje için zorlu bir doğum sürecinden geçtiğini gösteriyor. Bununla birlikte burada en bariz olan şey şu ki, Necef kollayıcı doğasına geri döndü ve başarısız bir siyasi sınıfın yüzüne şehrin kapılarını kapattı. Bağdat'ın siyasi alanları iktidardakiler için daralmış durumda.