Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Hakikati siyah beyaz okumak

Hakikatle olan ilişkinin doğası, bu ilişkinin içeriğini ve şeklini üreten kültür hakkında çıkarımlar oluşturmanın temelini temsil eden birçok konuyu ortaya çıkaran önemli bir belirleyicidir. Bu yüzden ilişkilerin detaylarında gizlenmesine ve nadiren öne çıkmasına rağmen bu konu hafife alınmamalı. Bu noktada, hakikatle tek bir ilişki olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Üzerinde durulması gereken en önemli konu şu ki toplumların veya bireylerin inşa ettiği ilişki, tam bir kültür ve toplumsal gelişim ürünüdür. Dolayısıyla ilişki, nesillerin hakikatle olan ilişkilerinin birikiminin özetidir. Bu durum, ilişkinin yeniden üretilmesine ve birçok tezahürünün ortaya çıkmasına katkıda bulunan özelliklerin ve niteliklerin kök salmasına zemin hazırlamıştır.
Aslında hakikatle olan ilişkinin doğası meselesinin üzerinde durmamızın başlıca sebebi bunun önemi ve toplumları ilerlemeye, sıkıntıları aşmaya ve başarılar elde etmeye yöneltmesindeki ya da bunun tam tersindeki rolüdür.
Bir de bu meseleyle yakından alakalı şöyle bir nokta var: Hakikatle olan ilişki, her şeyle olan ilişkimizi belirler. Hatta bunun da ötesine geçerek değerlerin üretilmesi ve dildeki anlam ve çağrışımların kimyasının belirlenmesi ile bağlantılıdır. Hakikatle olan ilişkinin özelliklerinin ne kadar önemli olduğunu göstermek için bu yönlere dikkat çekiyoruz.
Genellikle başka toplumların ve seçkin tabakaların tecrübelerinin paylaşıldığı toplantılarda Arap ve İslam kültürü alanında sıkıntısını çektiğimiz olgularla ilgili belirli sorunlara yaklaşımdaki farklılıklar gözümüze çarpar. Üst düzey toplantılardan birinde, gelişmiş bir ülkeden önde gelen bir yetkilinin, ülkesinin kadınların güçlendirilmesi alanındaki deneyimlerini nasıl anlattığını çok net hatırlıyorum. Dikkatimi çeken şey şu olmuştu: Bu yetkili ne başarılardan bahsetti ne ülkesinin gerçekleştirdikleriyle böbürlendi ne de ihtişam ve başarı hikayeleri sergiledi. Bilakis tüm başarılmış şeyleri bir kenara bırakarak kendinden emin ve ciddi bir ses tonuyla, ülkesinde siyasi alanda kadınlara yetki verilmemesi ve kadınların karar alma pozisyonlarına atanmasındaki zayıflıktan bahsetti. Ülkesinde kadınların sadece yüzde 7’sinin yönetici pozisyonlarında yer aldığını kaydeden yetkili, üniversite mezunlarının yüzde 66'sını kadınların oluşturduğu göz önüne alındığında kadınların karar alma mercilerindeki varlığının zayıflığı karşısında hayretlere düştüğünü söyledi. Burada dikkat çeken şey, gerçeklerle doğru bir şekilde ilgilenmek ve yalanlara başvurmadan ve var olmasına rağmen başarılardan bahsetmeden sorunu olduğu gibi ele almaktır. Nitekim başarılı insanlar tüm dikkatlerini henüz başarılmamış şeylere verirler. Çünkü bunlar, birer başarıya dönüşmeden önce bütün gayreti hak ederler.
Arap kültürümüzle ilgili şu söylenebilir: Biz hakikate tepeden bakıyoruz ve onu bir nevi inkar ediyouz. Başka bir deyişle hakikatle yüzleşmekten kaçıyoruz ve bazen bu yüzleşmeyi belirsiz bir tarihe erteliyoruz. ‘Şeylere’ adlarıyla hitap etmekte güçlük çekiyoruz. Bu derin bir yapısal sorundur. İlişkinin hakikatle bağlantısı, gerçekliğin oluşmasında ve şekillenmesinde önemli bir unsur olduğu için bu meseleyi ele almamanın hakikatin kendisini olumsuz etkileyeceğini sanıyoruz.
Bu yüzden, hakikatle yüzleşme ve yeni bir ilişki kurma cesaretine sahip olmamız gerek. Bu, kültürel değişimin ve Arap entelektüel ve kültürel sisteminin yeniden yapılandırılmasının en önemli şartlarından biridir. Nitekim biz görünmeyene sığınıp metafizik sembolik yorumlara yöneliyoruz. Bu da hakikatle olan ilişkiye mesafe, kibir ve inkar katılmasına sebep oluyor. Bildiğimiz gibi bu mesele, aynı zamanda varlık ve gerçeği yani hakikati ele alma konusunda objektif olmanın ve bilimsel yönteme hakim olmanın güçlüğünü de göstermektedir.
Bir de hakikatle olan ilişkinin karmaşıklığını bize açıklayacak şöyle bir nokta var: Hakikat siyasallaşmıştır. Yani son yıllarda siyaset, hakikat üzerinde hegemonyasını kurmuştur. Bu durum hakikati, sürekli montajlama ve güzelleştirme eylemlerine mahkum kılmıştır. Çünkü hakim siyaset anlayışı, hakikatin sorunlarının ve boşluklarının gösterilmesini, politikacıya indirilmiş bir darbe ve ihmalkarlık suçlaması olarak görmüştür. Bu yüzden işsizlik, yoksulluk, okuma-yazma bilmeme ve başka durumlarla ilgili verilerin ele alınmasına bir nevi şüpheyle yaklaşılıyordu. Politikacılar, işsizlik ve yoksulluk gerçeğini açıkça duyurmanın ve doğru rakamları vermenin kendi çıkarlarına olmadığını düşünüyorlardı. Böylece siyaset, hakikatle ilişki kurma şekline ciddi zarar vermiş oldu. Vatandaşa ulaşan hakikat, ciddi derecede güvenilirlikten yoksundu.
Şu an, daha doğrusu son on yılda, bazı Arap ülkeleri önemli reformlara tanık olmaya başladı. Bazı ülkeler de devrimler gördü. Hepsi gerçeklikle ilişkisini bildiğiniz doğum sancısının işaretleridir.  Burada medyanın, özellikle de gerçeği büyütmeyi ve ona, görünenin ve sorunların büyük ve ayrıntılı olarak gösterimi için dev bir ekrana dönüştürecek şekilde yaklaşmayı kendine görev edinen sosyal medyanın rolünü unutmamalıyız. Sosyal medyanın ortaya çıkması ve toplumlarımızın bunu kullanmaya güçlü bir şekilde yönelmesi ile gerçeği görmezden gelmek, süslemek veya bir kısmını gizlemek artık mümkün değil. Bu, hakikatle ilişkide, onu ele almada ve kabul etmede zorunlu bir değişimle sonuçlandı. Bu dönemeç, başta hakikati siyah beyaz olarak okumak olmak üzere olumlu yanlarının çok olacağına inandığımız pozitif bir baskıyı temsil ediyordu.
Bugün Arap gerçekliğini saran birçok büyük sorun var. Gerçeklikle ilişkimizi değiştirmemiz ve her şeyi ismiyle adlandırma ve hakikat ile bunun içeriğini doğru betimlemelerle tanımlama konusunda daha hızlı ve nesnel adımlarla ilerlememiz gereklidir.