Mustafa Fahs
TT

Nükleer İran ve rejimi korumanın zorunlulukları

Kuzey Kore'nin ikinci lideri Kim Jong-il'in rejimini korumak için nükleer güce başvurmaktan başka seçeneği yoktu.1994 yılında babasının yerini alarak iktidara geldiğinde Pyongyang, Sovyet kimliğini ve ideolojik örtüsünü kaybetmişti. Kore rejiminin ‘Juche’ felesefesi içeride tehdit altındaydı. Bu yüzden dışarıyı caydırmak, içeride istikrarı sağlamak ve rejimin yapısını korumak için mevcut tek çözüm, ideolojisini nükleer güce bağlamaktı. Bu seçenek Kuzey Korelilerin dünyadan daha da soyutlanmasına ve Sovyetler ve Çinliler arasında dengeli bir ideolojik mesafe oluşturmak amacıyla ilk Kore lideri tarafından temelleri atılan ‘Juche’nin gücünün ve anlamının (özgüven ruhu/bağımsız duruş) korunmasına katkı sağladı.
Bu noktadan hareketle bazıları, 2011'den bu yana bölgeyi kasıp kavuran iç ve dış değişimler sürecinden geçen İran rejiminin siyasi ve ideolojik sistemi için bir kaldıraç aradığını iddia ediyor. Nitekim, içeride sert eleştirilere maruz kalan ve çoğunlukla rejime ve ideolojilerine karşı çıkan bir toplumsal duruş ile karşı karşıya olan Velayet-i Fakih sistemi hem rejimi hem de ideolojilerini korumak için güç seçenekleri arayışına girmek zorunda kaldı. Bunun sebebi özellikle ‘Velayet-i Fakih’ olmadan rejimin sorununun devam etmesi mümkün değilken, mevcut dini liderden sonra Velayet-i Fakih’in yerini herhangi bir yeni dini liderin doldurmasının zor olduğu şer’i bir sembolizmden muzdarip olmasıdır. Bu nedenle rejim, gücünü iki şekilde geliştirme yoluna gitmiştir: ideolojisini devlete ve topluma dayatma ve nüfuzunu komşu ülkelere ve halklara dayatma. Ancak iç ve dış hedeflerine ulaşabilmesi için önünde engel teşkil eden her türlü dış tehlikeyi ortadan kaldırabilecek caydırıcı bir güce ihtiyacı vardır.
Birden fazla siyasi platformda bazı İranlı yetkililer, rejimlerinin nükleer silahlara sahip olmasının önemini tartıştılar. Bu konuyla ilgili yapılan en son açıklama yakın bir zamanda İran Şura Konseyi Eski Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari’den geldi. Mutahhari “Nükleer faaliyete başladığımız ilk andan itibaren amacımız bomba üretmek ve caydırıcılık kabiliyetlerini güçlendirmekti. Ancak bu meseleyi gizli tutamadık” ifadelerini kullandı. Bunun öncesinde Eski İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, ülkesinin İran-Irak savaşı sırasında nükleer bomba üretmeyi düşündüğünü itiraf etmişti. İran'ın barışçıl olmayan nükleer faaliyetler yürüttüğüne ilişkin şüphelerin yanı sıra bu tür açıklamalar, Tahran'daki tarafların, rejimin elinde İran'ın nükleer bombaya sahip olmasının cezası olarak ödeyeceği bedele bakılmaksızın, kendisini koruyacak caydırıcı bir araç olarak nükleer güç elde edilmesini destekledikleri algısına yol açmaktadır.
Kore modeli ile Pakistan modeli arasında nükleer rejimin iştahı kaçıyor. Birinci seçenekte İran'ı ve İranlıları izole etmek için sosyal, kültürel ve coğrafi şartlar müsait değil. İkinci modelde ise, Pakistan seçeneği kendine özgü şartlara sahip. Pakistan, rakibi Hindistan ile bir terör dengesi kurması gerektiğinden ve koruma sağlamak için ideolojik güdüler kullandığından şartlar tamamen farklıydı. Bölgesel çatışmalar ve bunları çevreleyen jeopolitik kutuplaşmalar nükleer kulübe girişini hızlandırdı. Bununla birlikte kendisini korumak için bir bombaya sahip olmasına rağmen ülke içini doğrudan etkileyen dış değişimler ve kutuplaşmalar sonucunda ortaya çıkan Pakistan krizi, Pakistan oluşumunun kurucu devlet birimini nükleer bombasını korumak için ciddi tavizler vermek zorunda bıraktı.
İran'ın kafa karışıklığı burada yatıyor. Bir taraftan İran'ın ve İranlıları, Kuzey Kore modelinde olduğu gibi dünyadan tecrit etmenin imkânsızlığı ile diğer taraftan Pakistan politikasının yaptığı gibi bir nükleer bombaya sahip olmak için taviz vermenin güçlüğü karşısındaki kronik İran endişesinde yatıyor. Her şeyden öte bunların altında rejimin kuruluşundan bu yana İran'ın varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıya olduğu yönündeki daimî endişesi var. Bu durum, İran'ın nükleer seçeneklerinin şansını azaltan bir kafa karışıklığına yol açıyor ancak diğer modellerle ilgili soruyu da gündeme getiriyor.
Devam edeceğiz…