Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Kadın doğası efsanesi

Kadına özgü bir doğa olduğu ve kadının doğasına uygun hareket etme sorumluluğu  sürekli olarak tekrar edilmektedir. Kadın doğası kurgusu üzerinden ataerkillik kadın üzerindeki  kontrolünü ve yönetimini sürekli olarak üretmektedir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için  ataerkilliği besleyen kadın doğası efsanesinden  erkeğin ve kadının özgürleşmesi gerekmektedir. Kadın doğası söylemi, bir gerçekliği değil, bir kurguyu ifade etmektedir.
Kadın doğası kurgusu etrafında kadına ait ayırt edici özelliklerin olduğu ve bu ayırt edici özellikleri ortaya koyduğu sürece kadının dişiliğini ortaya koyduğu iddia edilmektedir.Kadının ontolojik durumunu, kişiliğini ve dişiliğini  belirleyen ve tanımlayan gerekli ve yeterli özellikler olduğu iddiası  bir yanılsamadır. Kadının varoluşsal olarak duygusal olduğu iddiası, sürekli olarak tekrar edilmektedir.Bu yaklaşım,  duygusal tavırlar sergilemeyen kadınların kadın ve insan olmadığı  şeklinde  bir sonuç ortaya koymaktadır. Kadını tanımlayan ve belirleyen özellikler vardır. Kadını belirleyen  ve tanımlayan hangi özelliklerin olduğu konusu, erkeklere, dinlere, geleneklere, kültürlere, devletlere ve politikacılara ait bir konu değil, kadına bırakılması gereken bir konudur. Özcü yaklaşım, kadın doğası adı altında kadına değişmez, donuk ve statik özellikleri ataerkillik adına atfederek kadın doğası adı altında kadına bir zindan inşa etmektedir.Kadın konusunda fıtrat adı altında bir dizi ayırt edici özellik tanımlamaya ve dayatmaya gerek yoktur.
Kadını  ataerkilliğin  dayatmaları karşısında eğilmeye zorlamak, kadının eğilimi, fıtratı veya doğasının gereği değildir. Kadın, kişiliğine, dişiliğine, insanlığına uygun  özellikleri  belirleyip tanımlamakta kendisi  tek karar verici olmalıdır. Din, ahlak, kültür ve gelenek adına kadına bir fıtrat veya doğa biçmeye çalışmak kadının kadınlığını ve insanlığını inkar anlamına gelmektedir.
Cins olarak kadının bir özü, fıtratı veya doğası yoktur. Bütün kadınların ortak olarak paylaştıkları ortak ve değişmez özellikleri ve özleri yoktur. Birey olarak bir kadını, diğer kadınlardan ve erkeklerden ayırt eden özellikleri vardır. Tanrı’nın kadınları yarattığı özel bir fıtrat  fıtratta yoktur. Fıtrat, Tanrı’nın eseri değil, insnların kurgusudur.  Ahlak, din ve kültür, kadına değişmez bir öz dayatan kurumlar olarak kullanılmaktadırlar. Din, ahlak ve kültürde kadın hakkında ileri sürülen özcü anlatımlar, çoğunlukla kadının birey olarak özgünlüğünü ve özgürlüğünü  tanımamıza ve anlamamıza yardımcı olmamaktadır. Kadını özgür ve onurlu birey olarak anlamak günümüzün çok önemli bir ihtiyacı olduğu gibi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının da olmazsa olmazıdır.
Kadın fıtratı kavramı, günümüzde  insani, ahlaki, hukuki, siyasal, sosyal ve kültürel işlevlerini yerine getirmekten çok uzaktır. Fıtrat kavramı, kadın konusunda işlevsel olmadığı gibi doyurucu bir kapsama da sahip değildir. Fıtrat kavramının içeriğinde özgürlük, onur ve hak yoktur. Kadının fıtratı kavramı, günümüzde kadın-erkek eşitsizliğini derinleştirmekten ve ataerkilliği üretmekten başka bir işe yaramamaktadır. Kadının bireysel kişiliği, özgürlüğü ve onuru konusunda çok reformcu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşımın  geliştirilmesi gerekmektedir.
Kadının zayıf bir yaratılışa sahip olduğu konusunda genel biir kabul vardır. Fıtrat diye kadının kadınlığı ve kişiliği konusunda ileri sürülen evrensel fıtrat  yanılsamaları, ataerkilliğin   dayatmalarıdır. Ataerkilliğe maruz kalmaktan dolayı, kadının zayıf,  düşük, yetersiz ve duygusal olduğunu öne süren fıtrat kurguları yapılmaktadır. Ataerkilliğin ahlak ve din adına dayattığı fıtrat kurgusu, kadının kendisine özgü bir kadınlığı ve kişiliği olduğu gerçeğini karartmaktadır.
Kadını belirli bir doğa veya fıtrat kurgusuna hapsedenlerin  esas korkusu, kadın özgürlüğüdür. Fıtrat adı altında kadının özgür olması engellenmek istenmektedir. Kadın, eşit, onurlu ve özgür olmalıdır. Kadının özgür, onurlu ve eşit olmasını, fıtratın bozulması olarak anlayanlar vardır. İnsanı bozan şey, kadının özgürlüğü değil, kadın üzerinde kurulan cinsiyetçi, ayırımcı ve dayatmacı  ataerkil inanç kültür ve ahlakçılıktır. Eşitlik ve özgürlük dışında fıtrat  adı altında değişmez ve donuk  kurguları kader olarak kadınlara dayatanlar, kadınların ve insanlığın gelişimini  engellemektedirler. Özgür ve eşit kadının olmadığı bir yerde ailenin, okulun, sokağın, işyerinin, siyasetin, kültürün, maneviyatın, ahlakın, bilimin verimli ve yaratıcı olması mümkün değildir. Kadının ölçüsü fıtrat değil, özgürlüktür.