Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Faydası ölümden sonra anlaşılacak bir ilaçla mı yetiniyoruz?

Bir arkadaşım, dini düşünce üzerine yürütülen mevcut tartışmalar bağlamında fikrin geçerliliğinin kanıtı olarak, deneyimin önemine ve kütüphanelerin raflarından yaşam alanına inebilme kabiliyetine dikkatimi çekti. Gerçekten dini alanda gerçek deneyimlerin ve uygulamaların incelenmesi çok nadirdir. Olmadığını söyleyebilirim ama bunu kesin bir yargı olarak öne süremem.
Gerçek deneyimlerle ne demek istiyoruz?
Doktora, “Bu ilacın bir faydası var mı?” diye sorduğunuzu düşünün. Doktor ise size şöyle cevap veriyor:
“Evet, faydasını bu dünyada değil, öldükten sonra bileceksiniz.”
Bu durumda doktorun tavsiyesini kabul edecek misiniz yoksa ahirette değil de bugün, bu hayatta size faydası olacak başka bir ilaç mı arayacaksınız?
Elbette din, doktorla ve dünyadaki herhangi bir şeyle karşılaştırılamaz. Ancak dinin tanıtılması bağlamında söylenenleri gözden geçirirsek, örneğin İslam'ın insanın maddi yönüyle ve dünyayı ıslah etme konusundaki ilgisiyle Hıristiyanlığı geride bıraktığını görürüz. Hadis kitaplarında da bu manayı teyit eden ifadeler okuruz. “Dünya ahiretin tarlasıdır” ya da “Dünyası olmayanın ahireti de yoktur” gibi birçok hadis-i şerifin yer aldığını görürüz. Bu durumda dinin dünyadaki rolünü nasıl anlıyoruz?
Soruyu üç şekilde ele alabiliriz:
Öncelikle, İslam'ın dünyayı önemsediği çokça tekrarlanmaktadır ve bunu doğrulayan pek çok metin gözden geçirilebilir. İkinci olarak karşıt bir soruyla meseleyi ele alabiliriz. Örneğin şöyle sorulabilir: Bu büyüklükte, bu kadar insanın tabi olduğu ve doğudan batıya uzanan imparatorluk kuran böyle bir dinin dünyayı umursamaması mümkün mü? Kimi zaman diğer dinleri eleştiririz ve örneğin şöyle şeyler söyleriz: Budistlere, Katoliklere, Hindulara vs. dünyanın dinlerindeki yerini neden sormuyorsunuz? Üçüncü olarak uygulamalar ve deneyimlerden örnekler verilir ve böylece uygulanan dini politikaların veya programların belirtilen sürede ve belirtilen maliyetle amaçlarına ulaşmada başarılı olduğu gösterilir.
İlk iki yöntemin sonuçsuz tartışmasına üçüncü yöntemin öncülük edeceği açıktır. Çünkü teorik tartışmanın gerçekçi temsilini ortaya koymaktadır. Bu, bir iddianın doğru veya yanlış olduğunu kanıtlayan bir deney niteliğindedir. Burada elbette çağdaş deneyimlerden bahsediyoruz. Daha önceki asırların tecrübelerine gelince; onların şartlarını bilmiyoruz ve hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Deneyimlerin kayıt altına alınması atalarımız arasında mevcut bir gelenek değildi. Bu nedenle savaşlar, şehirlerin ekonomileri ve diğer hususlar hakkında faydalı ayrıntılara sahip değiliz.
Günümüzde “İslami bankacılık” adı verilen devasa projenin sonuçları incelenebilir ve çağdaş deneyimleri belgelenebilir. Faizden kaynaklanan sömürüyü sona erdirdi mi? Ekonomik gelişme hızı arttı mı? Servet dağılımına katkıda bulundu mu? Benzer bir durum zekât için de geçerlidir. Yoksulluğa ve yetersiz beslenmeye son verdi mi? Aynı şey kültür, insani gelişme, bilim, geçim ve uluslararası barışa katkı ve benzeri meseleler için de geçerlidir. Peki, neden bundan bahsediyoruz?
Temel amacımız, çağdaş Müslümanların İslam'a atfedilen anlamlarla ilgili miras kalan kavram ve yargılarla gözden geçirme ihtiyacını vurgulamaktır. Ayrıca İslam düşüncesi veya İslam fıkhı başlığı altında yapılan yayınların ilmi ve rasyonel bir değerlendirmesini yapmaktır. Bir ayet ve hadis zikrederek dünyevi meselelerdeki her görüşün dindeki karşılığını göstermeye alışığızdır. Hatta bazılarımız bunun insanlar için bağlayıcı olduğunu bile düşünüyor.
Ancak çağdaş deneyimlerden biliyoruz ki birçok fetva, görüş ve yorum, geçerliliğini deneyime dayandıramadı. Öyle ki bazıları bilimin veya mantığın temel ilkelerine bile aykırıdır. Dünyayı, dünyamızı ıslah edecek bir din mi istiyoruz yoksa faydası ölümden sonra anlaşılacak bir ilaçla mı yetiniyoruz?