Mustafa Özcan
TT

İbrahimi dinler vurgusu barışı kucaklar mı?

İbrani gelenekte veya Musevi gelenekte İbrahimi dinler diye ortak bir vurgu alanı var mıdır?  Genellikle üç din yani İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik geçmiş vahiy ve şeriatlara yönelik olarak kucaklayıcı bir yaklaşım benimser, sergiler. Bu anlamda İslam ehli kitap olarak gördüğü geçmiş dinleri ve özellikle Hıristiyanlık ve Museviliğe hayat hakkı tanır ve onları nevzuhur dinlerden ayırır.  Kadiyanilik ya da Bahailik gibi kendinden kopma ve böğründen çıkma, kendisinden sonra mayalanan, zuhur eden dinleri tanımaz. Meşruiyet çemberine almaz.  Onları  kendisinden kopma akımlar olarak görür. Hıristiyanlık da tarih boyunca Hazreti İsa'nın tanımı etrafında yer yer Yahudilik ile sürtüşse bile sonuçta Martin Luther gibi Protestan babaları onların adını taşıyan akım veya mezhepler, Yahudileri ataları ve abileri saymışlardır. Bu suretle tarihin mecrası değişmiştir.  İade-i itibarda bulunmuşlardır.   Hıristiyanlar için asıl sorun kendilerinden sonra doğan veya zuhur eden İslamiyet'tedir.  Onu bir kopma hareketi (schism) ve dini sahtekarlık olarak görürler. Necaşi ve teslimi sırasında Kudüs'teki  Hıristiyan ruhanilerin Müslümanlara yaklaşımı olumlu olmuştur. Lakin daha sonra Haçlı Seferleri sırasında İslam hakkında gayet olumsuz bir hava esmiş ve Yermük Savaşından itibaren kaybedilen Hıristiyan-Bizans'ın eski topraklarını geri kazanma ve kurtarma dürtüsü ağır basmıştır. Hatta Endülüs'ten beri yani ortaçağ döneminde Haçlılara karşı Müslümanlarla Yahudiler kader ortaklığı yapmışlardır. 1492 yılı ve sonrasında Hıristiyan saldırılarının ortak hedefi haline gelmişlerdir. Şimdi ise durum tam tersinedir. Kudüs ve  Filistin konusunda Batılı Hıristiyanlar yerel Hıristiyanların hatırına Müslümanlarla ortak olmaya yanaşmazken daha ziyade siyasi veya dini nedenlerle (Hıristiyan Siyonist akım gibi) İsrail'i  kollamaktadırlar. Hıristiyanlarda İbrahimi dinler vurgusu yoktur.  Olsa da bu daha yeni bir çığırdır. Sadece Yahudilerin sönmüş eski dini statülerini tanırlar. Yahudiler de Araplarla İshak ve İsmail üzerinden yeğenler ve amca çocukları olmalarına rağmen dini olarak İslamiyete meşruiyet atfetmezler.  Olsa bile bir kıymet hükmü taşımaz.  Zira Allah ile ayrıcalıklı ilişkiler onların  uhdesindedir. Yahudilerde ehli kitap kavramına uygun kavram, ‘ İbrahimi dinler birliği’ veya vurgusu olmayıp  Nuhilerdir. Nuhiler ise Hazreti İbrahim'den önceki vahiy statülerini kapsar. Lakin son dönemlerde bilhassa İsrail pratik nedenlerle İbrahimi barış vurgusunda bulunmaktadır.  İbrahimi dinler vurgusu Camp David anlaşmasıyla birlikte ete kemiğe bürünmüştür. O dönemde Jimmy Carter bu vurguyu özellikle bölgede yaygınlaştırmak istemiştir. Enver Sedat da bu düşünceyi benimsemiş ve üç dinin mabetlerini ortak bir site içinde yansıtmak istemiştir.  Lakin bunun estirdiği gerilim hattında bir kalkışma ile hayatını kaybetmiştir. Oslo Sürecinin sonunda er geç 1999 yılında iki taraf arasında Kudüs'ün nihai ve kalıcı statüsü karara bağlanacaktır. Lakin araya bir dizi olumsuz gelişme girer. Araya Rabin suikastı girmiş ve  müteakip Netanyahu ve Şaron iktidarları yol haritasını kesintiye uğratmışlardır.  Ehud Barak, İshak Rabin ve Şimon Peres'in kaldığı yerden sürece devam etmek istese de bunda başarılı olamamıştır.
 İbrahimi dinler ya da ehli kitap vurgusu modern belgelerde de yer alır.  Sözgelimi Suriye'de hazırlanan anayasa ve taslaklarında bu meseleye sarahaten yer verilmiştir.  Zira Suriye hem İslami hem de Hıristiyan azınlıkların beşiği sayılmaktadır. 1950 Anayasasında devletin dini İslam olduğu vurgusuyla birlikte ‘devlet tüm İbrahimi dinlere saygı gösterecektir’ denilmektedir.  Eski Büyükelçi Ömer Önhon'un buradaki nakli acaba sıhhatli midir? Anayasada İbrahimi dinlere mi yoksa ehli kitap olarak Hıristiyan ve Yahudilere mi atıf yapılmıştır? Zira İslami gelenekte İbrahimi dinler diye bir tabir ve mefhum yoktur. Sadece şirkten yüz çeviren haniflik ve hanifler ve hünefa vardır.  
 İsrail de Müslümanları yatıştırmak için İbrahim Alehyisselamın hatırasını aktif hale getirmek istemekte ve dini ve siyasi amaçları doğrultusunda kullanmaktadır. İbrahimi dinler ortak havzasının bazı akut dini ihtilafların çözümünde anahtar olabileceğini varsaymaktadır. İbrahim Peygamberin hatırasının izinde Jared Kushner Abraham Fonu kurmuştur. Benimsediği İbrahimi projeler için Arap ülkelerinden fon bulmaya çalışmıştır. 
İsrail Milli Güvenlik Kurulu üyelerinden Udi Dekel bu konuda İbrahimi dinler vurgusunun çözümü kolaylaştırıcı faktörlerden birisi olabileceğini ve barışa katkı sunabileceğini söylemektedir.  İbrahimi beraberliği, çözümün anahtarı olarak görmektedir. Mabet Haremi ve Kudüs'teki ortak dini ve tarihi geçmişe vurgu ve karşılıklı tanıma ile kutsal şehirde esen sert rüzgarların dindirilebileceğini ve yatıştırılabileceğini öngörmektedir. Kısaca ona göre çözüm köklerdedir. Lakin köklerle ilgili ortak bir anlayış hala uzaktadır. Udi Dekel sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Bunun sağlanması için de Yahudi ve Müslüman dini liderler arasında ortak bir anlayış zemini oluşturmak gerekir.  Müslüman dini liderliği de bu söylenin bir parçası haline getirmek gerekir..."
Bilindiği gibi Kur'an, Hıristiyanların Mesih'in karakterini yanlış anladıklarını vurgular.  Yahudilerin de Hazreti İbrahim'in tarihi şahsiyetini kendilerine mal etmelerinden yakınır.  Şimdi kimi Yahudi çevreler, İbrahim'in hatırına Müslümanları İbrahim'in mirasının bir parçasından İsrail lehine vazgeçmeye çağırmakta ve feragatte bulunmalarını istemektedir.  Bu miras üzerinden ortak bir çözüm formülü bulunabilir mi?  Zor görünüyor. Zira mesele Müslümanların nokta-i nazarından öyle görünmüyor. Ya da farklı görünüyor! İnançlar sonuç itibarıyla ortak mirası bölmüştür. Müslümanlar daha ziyade Hazreti İbrahim meselesinde onların arabayı atın önüne koyduklarını düşünmektedir.