Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

İran rejiminin Mossad karşısındaki acizliği skandalı

İran'da subaylara, komutanlara ve alimlere yönelik bir dizi suikast gerçekleştirildi. Ancak İran rejimi, Suriye'de defalarca İsrail füzeleriyle gerçekleşen ölümlere engel olamadı ve suikastlarla öldürülen askerlerini savunamadı. Hatta Mossad'ın itiraf edip sorumluluğunu üstlendiği çeşitli suikastlar karşısında Devrim Muhafızlarını korumaktan aciz kaldı. İran rejimi onlara doğrudan cevap vermek yerine Erbil'de ter döktü. İran cumhurbaşkanının durumu kurtarma adına “İslam Cumhuriyeti düşmanlarının gerçekleştirdiği korkakça suikastlar onların acizliğini yansıtıyor” derken aslında İran rejiminin içinde bulunduğu siyasi komayı teyit etmiş oldu. Komik olan şu ki, saldırılara cevap vermekte aciz kalan İran rejimi, suikast planlarını tespit edemeyen ve bunu düzenleyenleri ortadan kaldıramayan istihbarat birimini ve güvenlik güçlerini gözden geçirmek yerine bir yanılsama içerisinde medyayı aldatmaya ve çarpıtmaya devam ediyor. Suikastçılar Tahran sokaklarında korkusuzca gezinip dolaşırken cumhurbaşkanı, subayların öldürülmesini, düşmanlarının ‘acizliği’ olarak lanse ediyor.
İsrail rejimi karşısında aciz kalan İran rejimi, sessizliğini koruyor ve nefsi müdafaa için bir adım bile atamıyor. Böylece İsrail ordusu İran'ın savunmasını test edip kendi yeteneklerini kanıtlıyor. Suudi savunması, İran’ın Yemen'deki milisleri Suudi Arabistan semasını fırlattığı kör füzeleri başarıyla durdururken, dev İran maketinin gerçekte ne olduğu ortaya çıkıyor. Öyle ki mukaddes aylarda aralarında umre yapanların da bulunduğu masum sivillerin üzerine düşen füzelerle ölen kimseler arasında muhtemelen İranlılar da bulunuyor.
İran rejiminin temel sorunu, iç krizlerini dışarıya taşıyarak hatalarını örtbas ettiğini zannetmesi ve sıradan insanları bir korkuluğun etrafında toplama girişimidir. İran rejimi yürüttüğü savaşın İslam ile İslam düşmanları arasındaki bir mücadele olduğunu lanse etmeye çalışıyor. Velayet-i Fakih abasını giyinen rejim, Ehl-i beyte bağlılığın ve zerre kadar samimi olmadığı sloganlarının arkasına saklanıyor. Oysa komşu ülkelere yönelik kurmuş olduğu komplolarla, komşu rejimleri istikrarsızlaştırmaya çalışmasıyla ve Bahreyn Krallığı'nın işlerine müdahaleleriyle İslam’ın ana öğretilerini ihlal eden de bizatihi kendisidir. Rejimin nükleer projeye yaptığı devasa harcamalar İran halkının parasının boş yere harcandığı dipsiz bir kuyudur. Tüm bu harcamalar dolayısıyla İran halkı, ülkenin petrol, maden ve ticaret pazarındaki gelirlerinin büyüklüğüne rağmen yüksek yoksulluk ve işsizlik oranı, düşük ücret ve kişi başına düşen gelirde vahim durumda bulunuyor. 
Tüm dünya, nükleer programı henüz olgunlaşmamış olmasına ve gerçek bir nükleer programa sahip olamamasına rağmen bu saçmalık karşısında ağır ve rahat hareket ediyor. İsrail’in verdiği gözdağına -ki amacı bilindiği üzere İran’ın vurulması ve balistik füze yeteneklerinin tahribidir- rağmen halen kendisiyle birlikte tüm dünya bu füzeler karşısında endişeleniyor. Oysaki Tahran, İsrail'den de önce Müslüman komşularını füzeler ve insansız hava araçlarıyla tehdit ederek tüm dost ve müttefiklerini kaybetti. İran rejimi, Suriye'de İsrail füzeleriyle parçalanan askerini bile koruyamıyor. Mossad’ın onlarca İranlı subay ve alime düzenlediği suikastlara rağmen tehditler savurmaktan ve Erbil’de birkaç binayı Mossad üssü olduğu iddiasıyla vurmaktan başka bir şey yapmıyor. İran rejimi İsrail ordusuyla karşı karşıya gelmekten korkuyor. Bu, halkına sağlık ve eğitim hizmeti sunamayan bir rejimin saklamaya çalıştığı gerçektir. İran rejimi kendi asker ve subaylarının dahi güvenlik ve emniyetini sağlayamıyor. İran'daki yaygın suç oranı ve üst düzey subaylara, alimlere ve yetkililere yönelik çok sayıda suikasta rağmen sefil rejim, vatandaşlarını, hatta destekçilerini ve ajanlarını korumada bile başarısız.
İran rejiminin Erbil kentine saldırısı ancak onun çaresizliğiyle açıklanabilir. Bir halk atasözünde geçtiği üzere “Bağlı olanı vur, başıboş olan korkacaktır.”