Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya: Anayasa ve cumhurbaşkanının yokluğu

Libya’da halen ortada bir anayasa ve cumhurbaşkanı yok.  On yıl önce anayasayı hazırlamak üzere bir Kurucu Heyet seçilmesine rağmen, anayasa henüz gün ışığına çıkamadı. Heyet Libya’nın üç tarihsel bölgesi olan Trablus, Barka ve Fizan arasında eşit temsil temelinde oluşturuldu. Her bölgeden 20 temsilci seçildi, böylece bir bölgenin tüm temsilcilerinin veya çoğunluğunun reddetmesi halinde uzlaşma mümkün olmayacaktı. Buna rağmen Libya anayasası gün yüzü göremedi.
Anayasanın yokluğunun nedenlerinden biri, Libyalı tarafların anayasada yönetimle ilgili birkaç noktada anlaşamamalarıdır. Bu noktalardan biri, yönetim sistemiyle (başkanlık, parlamenter veya karma sistem mi olmalı meselesiyle) ilgilidir. Bir diğer anlaşmazlık nedeni, cumhurbaşkanını seçme mekanizmasının nasıl olacağıdır; cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından mı yoksa parlamento tarafından mı seçilmeli? Buna ek olarak, devletin kimliği konusunda da bir anlaşmazlık var. Devletin kimliğinin Arap mı, Afrikalı mı yoksa Müslüman Kardeşlerin istediği gibi sadece İslami mi olması gerektiği de tartışma konularından biridir. Müslüman Kardeşler, kendi adayını cumhurbaşkanı olarak seçmesi mümkün olmayan halkın tercihinden korktuğu için cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini istemiyor. Parlamento üyelerine nüfuz etmek ve kurnazlıklarla adayını seçtirmek daha kolay olduğu için cumhurbaşkanının parlamento tarafından seçilmesini istiyor. Keza, “Mürşid Hilafeti” devleti projesini hayata geçirmek için devletin kimliğinin Arap olmasını reddediyor.
Mevcut anayasa taslağının gerek halk gerek vatansever seçkinler tarafından reddedilmesinin sebebi belki de, özgün coğrafi mefhumu ile ulus-devlete inanmayan bir akımın mürekkebiyle yazılmış olması. Yayınlanan taslaklar ve notlar, Libyalıların beklentilerini karşılamıyor, aksine büyük bir şok ve hayal kırıklığını temsil ediyor. Dahası, özellikle devletin adından Arap dünyası ile bağlantıya kadar Arap kimliğinin eksikliği, spekülasyonlara kapı aralıyor ve Libya’yı Afrika'daki bir oluşumdan ibaret hale getiriyor.
Kabul edilebilir ve uygulanabilir bir anayasa taslağının hazırlanması için ülkenin tüm ortakları eşit vatandaşlık haklarına sahip olmalı. Bu nedenle, anavatanın gölgesinde bir arada yaşamanın en güvenli yolunun her türlü fanatizmden kurtulmak, zıtlaşma, aleyhtarlık ve bir tarafı üstün kılma yaklaşımından uzaklaşarak anayasayı uzlaşı içinde hazırlamak olduğuna inanıyorum.
Kurucu babalar 1951 yılında Libya ulusunun anayasasını hazırlarken, çalışmalarının temelini Libya ulusunun tüm bileşenleri arasında uzlaşı oluşturdu. Bu nedenle, uygulanabilir, yıllar boyunca birlikte yaşamayı ve toplumsal barışı sağlayan bir toplumsal sözleşme sundular. Sözleşme, Eylül 1969’daki askeri darbe ile kesintiye uğradı ve Libya, 42 yıl boyunca Kaddafi Cemahiriyesi yönetimi altında yaşadı. Bu süre boyunca rejim, cumhuriyet ile cemahiriye arasında gidip geldi ve bir üçüncü dünya teorisi tadındaki "Yeşil Kitap" ve halk iktidarının neden olduğu anarşi ve kaos içinde dalgalandı.
Anayasa, aslen, üstünlük taslanarak değil, herkesin oybirliği ve uzlaşısı ile hazırlanan bir toplumsal sözleşmedir. Bu bir anayasadır ve herkesin hakkıdır, aksi takdirde geçirilemez ve toplumsal barışı sağlayamaz. Kibirle ve diğer tarafların hakları hiçe sayılarak hazırlandığında, iç savaş için bir başlangıç ​​noktası oluşturur.
Parlamentodan geçirilen ve ardından halk oylamasına sunulan anayasa taslağı, metinlerin ve maddelerin içeriğinde işaretleri açıkça görülen Müslüman Kardeşler mürekkebiyle kaleme alındı. Libya nüfusunun çoğunluğu Arap olmasına rağmen anayasa, Libya ve halkının Araplığını inkâr ediyor. Senato yerine Şura Meclisi gibi adlandırmalara yer veriyor, seçim ile temsil arasında üye seçimi mekanizmasını manipüle ediyor. Kurucu Heyet veya Komisyonunun kuruluşu ile ilgili karar, eşit 3 bölge sistemini benimsemesine rağmen, bölgelerin nüfuslarına göre baskın oldukları bir sistemi kabul ediyor. Tartışmalı anayasa taslağı merkezileşmenin temelini atıp pekiştirirken, 1951 anayasası üç tarihi bölgenin (Trablus, Barka ve Fizan), yetkilerin yanı sıra zenginlikleri de eşit olarak paylaştığı federal bir anayasaydı. Sadece eşitlik değil, adalet ve bir ölçüde fırsat eşitliğini de sağlamıştı.
Uygulanabilir ve barış içinde bir arada yaşamı sağlayacak anayasalar ne bir taraf kayırılıp diğerlerine karşı üstün tutularak yazılır ne onaylanır ne de uygulanır. Böyle bir anayasa yaşayamaz ve daha mürekkebi kurumadan ölür. Bir tarafı üstün kılmak ve daha fazla yetki vermek, hiçbir şekilde barış içinde bir arada yaşamayı sağlamaz, aksine sonuçları önceden tahmin edilemeyen bir öfke yaratır.
Libya'da cumhurbaşkanı ve anayasanın yokluğu, Libya siyasi krizinin devam etmesinin, ülkenin geçiş ve kaos aşamasından çıkamayışının temelidir. Libya, 50 yılını anayasasız geçirdi; Kaddafi rejimi anayasayı 40 yıl boyunca askıya almıştı, ondan sonra gelen Şubat "Devrimi" de anayasasız bir 10 yıl geçirdi. Anayasanın yokluğu ne kadar sürecek bilmiyoruz.