Joe Biden’ın başkan olması ve yönetiminin Tahran'la nükleer anlaşmayı yeniden hayata geçirmek için acele etmesi ardından ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley, ne pahasına olursa olsun İran ile bir anlaşmayı tamamlama telaşı sebebiyle ülke içinde ve dışında eleştirilere maruz kalıyor.
Bugün, nükleer anlaşma konusundaki söylemde özellikle Tahran ile acele bir anlaşmaya varma yönünde Avrupa’nın coşkulu tavrını temsil eden Fransızlar ile Malley arasında bir tutarsızlık mevcut. Bu coşku, Doha müzakerelerinin başarısızlığı ile sonuçlandı.
Dün İsrail Başbakanı Yair Lapid ile düzenlediği basın toplantısında nükleer müzakerelere değinen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Bu anlaşmayı savunmalı ve bölgedeki dostlarımızın çıkarlarını dikkate almalıyız. Bunların başında İsrail geliyor” dedi.
Malley ise dün Washington'daki Ulusal Radyo'ya verdiği röportajda şunları söyledi:
“İranlılar, Doha'da dahi bazı taleplerde bulundular. Bence bu taleplere göz atan herkes, bunun nükleer anlaşmayla herhangi bir ilgisi olmadığını görecektir. Bunlar geçmişte de istedikleri meseleler. Şu an gerçekten ihtiyaç duyulan tartışma bizimle İran arasında olmuyor. Üstelik buna hazır olmamıza rağmen. Nitekim bu tartışma İran ile kendisi arasında. Artık anlaşmaya uymaya hazır olup olmadıklarına dair bir karar vermeleri gerekiyor.”
Elbette ki ilk başta İran ile nükleer anlaşmayı hızlandırmaya çalışan Malley’in tutumuna hepten güvenilemez. Zira dünkü röportajında Tahran’ın bir nükleer bomba için yeterli bölünebilir malzemeye sahip olmaya çok yakın olduğunu söyledi. Ancak burada önemli bir paradoksla karşı karşıyayız.
Paradoks şu ki Avrupalılar veyahut yalnızca Fransızlar, şu an hoşgörülü Robert Malley’in yerini aldılar. Şimdi onlar bölgenin endişelerini dikkate almadan ne pahasına olursa olsun İran ile nükleer anlaşmaya varmak istiyorlar. Malley ise nükleer dosya hakkında ihtiyatlı konuşmaya başladı.
Robert’in temkinli hale gelişinin bazı sebepleri var. ABD yönetiminin ülke dahilinde karşılaştığı iç meseleler, yaklaşan seçimler ve dolayısıyla Biden’ın şu an İran’a taviz veremiyor oluşu.
Fransa'nın başını çektiği Avrupa coşkusu, İran ile nükleer bir anlaşmaya varılmasında herhangi bir ağırlık oluşturmazken bütünüyle Avrupa herhangi bir yeni ABD yönetiminin Tahran ile herhangi bir anlaşmaya uyacağını taahhüt edemez. Bir de Washington'ı İran'a yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna edemez.
Dolayısıyla Fransa liderliğindeki Avrupa rolü, meseleleri karmaşık hale getirmekten, İran’ın nükleer dosyayı manipüle etmesine yardım etmekten başka bir işe yaramayacak. Bu durum İran'ın dünyayı şaşırtarak nükleer bombaya sahip olduğunu ilan etmesine, bölgede feci bir silahlanma yarışı başlatmasına yol açabilir. Gerçekleştiği takdirde Fransızların bu rolü bölgeyi sallayacak ikinci devre sayılacak. İlk devrede Humeyni, İran’a Fransız uçağından inmişti. İkincisi ise nükleer bomba açıklaması olacak.
Avrupa'nın tutumu, özellikle Fransa’nın söylemi, İran'ı daha ileriye gitmeye ve bölgeyi açık bir savaşa yaklaştıracak saldırganlığını körüklemeye teşvik ediyor. Fakat çözüm getirmiyor.
TT
Şimdi ise Avrupalılar İranlılara ‘Robert’
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة