Mustafa Özcan
TT

İki ada ülkesinin çaprazındaki Rusya!

Aynı günlerde iki vaka birden patlak verdi. Bunlardan birisi özensiz davranan Ali Kemal’in torunu Boris Johnson’ın baskılara dayanamayarak istifasını vermesiydi.  Demek ki bardak taşmıştı, etrafı kendisine kazan kaldırdı. Yeteri kadar ahlaki niteliklere haiz olmadığından ve özensizliğinden dolayı istifa etmek zorunda kaldı. İstifasından evvel dikkat çekici bir çağrıda bulunmuştu.  İngiliz imparatorluğunu diriltmek yerine Roma İmparatorluğunu diriltmekten söz etti.  Aynı günlerde Ürdün Kralı İkinci Abdullah da bölgesel bir NATO ihtiyacından söz etti. Lakin Bloomberg Kanalının analizinde bu düşün gerçekleşme ihtimalinin gayet düşük olduğuna temas edildi. Daha öncesinde de BOP ile Yüzyılın Pazarlığı gibi projeler geri tepmiş ve tutmamıştı. Dolayısıyla Ürdün Kralı İkinci Abdullah’ın yerli NATO projesi de gün yüzü görmeden belki de sönüp gidecek. 
 Krizler gerçekten de fırsatlar sunar.  Boris Johnson da Ukrayna meselesinin ardına düştü ve burada durumdan vazife çıkarmak istedi.  Libya meselesinde olduğu gibi İngiltere öne fırlamak istiyor. Libya’da Fransa ile birlikte hareket etmişti.    Obama yönetimi de arkadan ittirdi ve Kaddafi devrildi. Lakin ötesi gelmedi.  Ukrayna meselesinde İngiltere Rusya’nın karşısına dikiliyor.  Böylece pozisyon alıyor. ABD’nin çekimserliği yerine atak davranıyor. ABD’nin boşluğunu dolduruyor ve dolayısıyla uluslararası ilişkilerde öne çıkıyor.  Daha doğrusu potansiyel anlamda öne çıkma imkanı elde ediyor. Soğuk Savaşın da ötesinde bir politika izliyor.  Bilindiği gibi Kırım Savaşı sırasında (1853 ve sonrası) yine Fransa ve Osmanlı Devleti ile birlikte hareket etmişti.  Aynı dönemde ve sonrasında Çarlık Rusya’nın sınırlarında çevreleme nöbeti tutmuş ve politikasını izlemişti. Lakin hasta adamın ayakta duracak mecali olmadığını görünce planlarını değiştirdi ve koruma politikası yerine paylaşma politikasını esas aldı, ikame etti. Paylaşma politikasından sonra Osmanlı’nın Anadolu’daki bakiyesi üzerinde Rusların karşısında set olması için Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını desteklemiş ve yeni rejimin adeta hamisi kesilmiştir. Lenin de Yeni Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istemiş lakin dengeler İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında yani Stalin döneminde değişmiştir.
 The Great Game yani Büyük Oyun daha sonra mirasını SSCB ile ABD’nin çekişmesine ya da rekabetine devretmiştir. Şimdi İngiltere AB yerine Rusya ile rekabeti üzerinden yeni bir imparatorluk; Roma İmparatorluğu düşlüyor. Ukrayna’ya basarak hamle gücü kazanmak istiyor.  Bu arayış da Rusları kızdırıyor ve İngiltere’yi Manş Denizine hapsetme, batırma tehdidinde bulunuyorlar.  Toprağı bol olsun Jirinovski de Türkiye’ye kızdığında nükleer silahları aklına gelmiş ve Boğaz’a bir iki nükleer bomba atarak İstanbul’u tsunamiye gark etmekten veya sulara boğmaktan bahsetmişti. Şimdi aynı üslubu İngiltere’ye karşı kullanıyorlar. Bu tırmandırmadan en çok yararlanacak ülke yine İngiltere. Rusya ile temas hattında olan AB üyesi ülkeler de İngiltere ile ilişkileri hafife almayacaklardır.  Orta Avrupa ülkeleri güvenlik nedeniyle ABD’ye AB’den daha yakın duruyorlar. İşte Polonya. İngiltere de bunlarla dirsek teması kurabilir. Böylece İngiltere Ukrayna politikası üzerinden AB’nin içine el atmış olacaktır.   Yalnızlığını kıracaktır.  Rusya’dan kaçanlar İngiltere’ye sığınacaklardır. Londra bu politikayı Roma İmparatorluğu rüyasıyla da taçlandırmak istiyor.
Bu çaprazda, denklemde ikinci ada ülkesi ise Japonya’dır.  Ve ikinci vaka burada gerçekleşmiştir. Eski Başbakan Abe Şinto suikastla öldürülmüştür. Bu esrarengiz bir suikasttır. Gelecekte siyasi akisleri olacaktır.
 Japonya klasik anlamda Rusya’nın düşmanıdır ya da düşman kampında kalır lakin İngiltere’nin müttefiki değildir.  Çapraz zaviyelerde yer alıyorlar.  Yeniden silahlanması halinde bölgede İngiltere değil Çin ile Rusya karşısında öne çıkacak ve sivrilecektir ülke Japonya olmalıdır.  Japonya Churchill’in yaptığı gibi Stalin veya Rusya ile ittifak ilişkisine girmemiştir.  1904 yılında Rusları yenerek Doğu milletlerinin gözdesi ve umudu olmuştur. Rus egemenliği altındaki milletlerin umudu haline gelmiştir. O dönemde de yenilmez beyaz adam efsanesi dimdik ayaktaydı. Şimdi yerini ‘Ruslar yenilmez’ efsanesi aldı.   O da yıkılacaktır.  Bu alanda milletlerin nöbeti yaşanmaktadır. 1967 yılındaki savaşta aynı payeyi İsrail kazanmıştı.  Bu itibarla Ruslar Batı ile mücadele ederken veya çekişirken ya Çin ya da Japonya öne fırlayabilir. Hesapta olmayan gelişmeler yaşanabilir.  Putin Batı’ya karşı Cin ile dostane politikalar izlese de Çin’in toprak iştahının kabarması halinde başına ne geleceğini kestiremez! Bir sarsıntı da bazı toprakları bu ülkenin midesine inebilir.  Putin yayılma politikaları nedeniyle ava giderken avlanabilir.
Japonya Abe’nin bıraktığı miras üzerinden gözünü Rusya’ya ve Ortadoğu’ya dikebilir. En azından bölgedeki potansiyel müttefikler bu hususta Japonları yüreklendirebilir ve ikna edebilir.  Abe suikastı Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand'ın Bosna-Hersek'te suikasta uğraması gibi bir etki veya dalgalanma meydana getirebilir mi? Bu suikastta elbette yabancı parmağı bulunmuyor ve bu nedenle de uluslararası bir dalgalanmaya veya savaşa nedeni olmayabilir. Bu doğru olmakla birlikte Abe’nin siyasi mirasını zafere taşıyabilir. Böylece Japon kılıcı kınından çıkabilir ve dünyanın dengesini değiştirebilir.  Zira Japonya ekonomik bir dev olsa da askeri olarak bir cüce mesabesinde ve bu denklem de Japonya açsından bir tıkanmaya işaret ediyor.  Yolların ayrılış noktasına.  Çin ve benzeri yükselen güçleri durdurmanın tek yolu caydırıcılıktan o da silahlanmaktan geçiyor. Bunun çaresi yeniden silahlanmak ve Amerikan askeri şemsiyesinden kurtulmaktır. Zira Amerikalılar dostlarını korumak yerine onlara şantaj yapıyorlar.   Japonya bu şantaja ne kadar daha dayanabilir ve boyun eğebilir? Bu nedenle bu suikast Japonya’nın istikametini değiştirebilir. Bu hem Rusya Müslümanları hem de Doğu Türkistan Müslümanları için rahatlatıcı bir unsur olacaktır.
 Unutmadan bir kehaneti hatırlatalım.  Mahir iz Bey’in anılarında anlattığı * Ethem Fevzi Bey ilginç bir karakter ve kişiliktir.  Gerçekleşen rüyalarıyla ünlüdür. Bu rüyalardan birisi ise hala beklemededir ya da henüz varlık alemine yansımamıştır, gerçekleşmemiştir. Mesela en zirve noktasında bile Hitler’in Ruslar karşısında yenileceğini haber verir ama kimse dikkate değer bulmaz. Ne yazık ki Hatıratı kaybolmuştur.  Çıkmayan rüyası Japonya-Rusya kapışmasıyla alakalıdır.  Yine bir gün rüyasında cihan pehlivanları müsabakasını görmüş.  En sonunda Japon pehlivanı Rus pehlivanını yerden baş aşağı kaldırıp iki tarafa bir müddet savurduktan sonra bir uçurumdan aşağıya attığını söylemiştir.  ‘Netice bu olacak’ diye de kendinden emin bir biçimde konuşmuştur.   Fakat bu rüya hala çıkmamıştır ve ne zaman çıkacağı da veya çıkmayacağı da gayb perdesi arkasında gizlidir.
*Üstadım Mehmed Akif & Muallim Mahir İz'in Hatıraları - MED KİTAP - M. Ertuğrul Düzdağ