Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Olmak istediğiniz şeye yatırım yapın

"İnsan, erdemli ya da rezil yaratılmamıştır ama yapısı gereği ikisine de eğilimlidir, hangisi kolayına gelirse ona yönelir."  İbn Sînâ.
İnsan fıtraten çift kutuplu yaratılmıştır. Bir yönüyle fiziki diğer yönüyle fizikötesi. Bir tarafı hayvani iken diğer tarafı rahmani. İyiyi yapabilme yeti ve imkânına sahipken öte yandan her türlü kötülüğü işleyebilecek kapasiteyi de içinde barındırır. Cennete de cehenneme de adaydır. Yaratılışı her ne kadar ahsen-i takvîm ise de esfeli safiline yuvarlanabilir. İşte bu çift yönlülük ve ikilem içerisinde insan, kendisinin ne olmak istediğine karar vermelidir. Vereceği kararlar ve yapacağı tercihler onun akıbetini belirlemede etkin rol oynayacaktır.
Vahiy, insanın bu özelliğini dikkate alarak onu mütemadiyen seçim yapmaya sevk eder. “Gerçek şu ki, Biz ona (insana) yolu-yöntemi gösterdik: şükredici, ya da nankör olması artık kendisine kalmıştır.”[1]
Allah Teâlâ, insana sadece “işitme ve görme” duyuları ihsan etmekle kalmamış aynı zamanda akıl ve doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneği de vermiştir. Bunlarla da yetinmeyerek peygamberlerine gönderdiği vahiy yoluyla ona doğruyu ve yanlışı göstermiş ve fiilen de doğruya yöneltecek örneklikler sunmuştur. Bu anlamda vahyin kendisi gerek hayır yollarında ilerlemek, gerekse geride kalmak isteyen herkes için bir müjde ve bir uyarıdır.[2] İnsan, bu müjde ve uyarıyı dikkate aldığı oranda hayat rotasını doğru şekilde çizebilecektir.
İnsanlar arasında temizlenmeyi-temiz olmayı sevenler/arzu edenler[3] olduğu gibi inananlar arasında ahlâksızlığın, çirkin davranışların, fuhşiyatın yayılmasını isteyenler de olacaktır.[4] Zira insanın kendi içinde nefsiyle ve şeytanla mücadelesi söz konudur. Kişi nefsini dizginleyebilir, onun olumsuz arzularına dur diyebilirse istediği hedefe ulaşma doğrultusunda emin adımlarla yol alır. Yani nefsin yetileri olan hem takvaya hem de fücura yönelebilmeden hangisini destekler, güçlendirirse o galip gelecektir. Dilden dile dolaşan şu Kızılderili  Hikâyesinde olduğu gibi:
Yaşlı Kızılderili reis kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz diğeri siyah. On iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesine ait bu kulübenin önünde dururlardı.  Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterliyken neden ikincisinin gerektiğini ve renklerinin neden siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu. O merakla sordu dedesine;
-Dede bu iki köpeği niye hep kulübenin önünde tutuyorsun? Hem de niye biri siyah diğeri beyaz?
Yaşlı reis, bilgece gülümsedi ve torununun sırtını sıvazladı ve:
-Onlar benim için iki simgedir.
Çocuk:
-Neyin simgesi?
-İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen gördüğün şu iki köpek gibi, iyilik ve kötülük durmadan içimizde mücadele eder. Onları seyrettikçe ben hep bunları düşünürüm.
Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve sorulara bir yenisini ekledi:
-Peki, hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
-Hangisi mi evlat? “Ben hangisini beslersem o kazanır!”
Anlatılan hikâyede olduğu gibi kişi, hayatında neyi besler güçlendirirse o kazanacaktır. İyilik ve güzellikleri besler çoğaltırsa iyilik yönü ağır gelecektir. Kötülüğü, çirkinliği ve bunları üretecek ortamları destekler güçlendirirse kötülük yaygınlaşır ve her yeri sarar. Amel defterlerinde yer alacak olan güzellikleri azaltır ve onların hafif gelmesine neden olur. Her kimin amel defteri hafif gelirse de halinin perişan olacağı aşikârdır. Zira ilahi öğretinin ilkesi budur: “Ve kimin de iyilik tartıları hafif gelirse anası (varacağı yer) Hâviye olacaktır.”[5]
Ne olacağımıza ve neye yatırım yapacağımıza karar verme aynı zamanda bir zamanlama meselesidir. Vaktinde doğru karar vermek son derece önemlidir. Çünkü zamanı iyi değerlendirmediğimizde bazı şeylerin telafisi yoktur. Birçok kişinin “keşke”lerle bu dünyadan ayrılıp ahirette pişmanlığını ifade edeceği, vahyin bizlere verdiği haberler[6] arasında yer almaktadır. Dolayısıyla vakit varken ya azgınlık yapıp dünya hayatına takılarak sonu cehenneme çıkacak bir yol tercih edeceğiz ya da Rabb’imizin makamını ve bizden istediklerini dikkate alarak kendimizi hevalara/ arzulara uymaktan alıkoyarak sonu cennete varacak[7] bir yola gireceğiz. Yani Jean Paul Sartre’ın (ö.1980) varoluş felsefesinde olduğu gibi. “Ya kahraman ya alçak!” olacağız. Çünkü ona göre; “bütün insanlar birbirinin aynıdır; bir kahraman ya da bir alçak olmak tamamıyla onların elindedir; insan önceden tanımlanmamıştır; ne bir kahraman ne de bir alçak olarak doğar.”
“Ben “… olmaya” yatırım yapmaya karar verdim!” cümlesindeki boşluğu yapacağımız tercihlerin dolduracağını unutmayalım!

  • [1] el-İnsân76/3
  • [2] el-Müddessir74/37
  • [3] el-Bakara 2/108
  • [4] Nûr 24/19
  • [5] el-Kāria 100/8-9
  • [6] en-Nisâ 4/73; el-En’am 6/27; el-Furkân 25/27-28;eı-Ahzâb 33/66.
  • [7] en-Nâziât 79/37-41